Acıma ile herkes kaybeder, çünkü herkes başkalarının kederli halini görerek kederlenir. Bu kuşkusuz doğal bir duygumuzdur, ama onu ahlaki bir buyruğa dönüştürmemek gerekir; çünkü bu köleleştirici ahlak herkesi güçsüz kılmaya eğilim gösterir. “Başkalarına gerçekten yardımcı olmak isteyen birinin onlara biraz güç kazandırmaya, özerklik vermeye çalışması onlara acıyıp durmasından daha iyi değil mi?” diye sorar Spinoza.
Yıllar yılıdır Kürtlerin yaşadığı trajedinin bize öğrettiği en önemli şeylerden biri de sürekli birbirimize sarılmamız, daha çok sarılmamız. Birbirine acıyarak değil, dayanışma kültürünü esas alarak, birbirine güç vererek ve mücadeleyi yükselterek karşı koymamız. Şengal katliamı ile bu gerçeklik bir kez daha açığa çıktı.
Cennet ile süslendirilmiş, azdırılmış bir psikopatlık şuan refaha erişmenin, huzurun reçetesi olarak sunulup insanlara cehennemi yaşatıyor. Bu reçetenin alıcısı hem maddi hem manevi anlamda bol. Yüzbinlerce insanı dağlara, başka şehirlere ve sınırlara yığan; çoluk çocukların, yaşlıların ölümlerine sebep olan ve herkesin gözü önünde gerçekleşen bu Halepçe’nin modern demosu niteliğindeki Kürt kıyımı insanların yüreğinde yaralar açmaya devam ediyor. Bir açık katliam kitlesi olarak kendine sınır koymayanlar, daha çok insan ve kanı arzularken; bu kanı görüp arkasına dönenlerin, satılmış medyaların müthiş işbirliği ile de sofralarını zenginleştiriyorlar. Dağlarda sayıklayan, açlıktan-susuzluktan ölen çocukların ahları onların zengin uykularında dolanacak.
Silopi’deki kampa yerleştirilen bir anne tüm bunların ayırdında olarak şu çarpıcı sözleri söylüyor: “Hinik kes ji bo pera xwîna me firot, Hinik kes jî me bi xwîna xwe ji wan kirî”…
IŞİD çetelerinin katliamlarına maruz kalmamak için göç etmek zorunda kalan Şengalli ailelerin en yoğun geldiği yer sınırın hemen diğer tarafı olan Silopi. Şuan itibari ile yaklaşık 2 bin 500 kişinin bulunduğu Silopi ve kurulan kampa dair bazı notlar ise şöyle:
** Sınırı aşıp buraya kadar varabilenlerin geneli pasaport sahibi insanlar. Şengal’in çevre köylerinden ve yakın mevkilerden çıkabilenler. Gelenlerin gözlerinde hala telaşı, korkuyu hissetmek mümkün. Evlerini, her şeylerini bırakıp gelenlerin yanında ailesini, akrabasını kaybedip gelenlerde var.
Örneğin zar zor 1,5 yaşındaki bebeğini pasaportu olmadan sınırdan geçiren anne ile bebeği farklı yerlerde tutuluyor. Yine 4 aylık Serhad bebek sınırın öbür tarafında, annesi Silopi kampında. Bebeği geçirmemişler, izin vermemişler. Buna benzer onlarca durum var. Diplomasi yolu ile çözüm aranıyor…
* Silopi’de gözle görülür büyük bir seferberlik ruhu devrede. Bine yakın aile ilçe merkezinde evlere misafir. Diğer geri kalanı ise ilçe merkezine 3-4 km uzakta olan afet konutları bölgesinde. Burada kurulan onlarca büyük çadır ve var olan evlerde kalıyor aileler.
Üç öğün yemek veriliyor. Yetecek sayıda lavabo yapıldı. Temel ihtiyaçların giderilmesi için yapılar inşa edildi. Su depolarına düzenli olarak su aktarımı yapılıyor.
* Kampın en büyük dezavantajı var olan sıcaklar. Gün boyu korkunç bir sıcağa maruz kalıyoruz. Hareket edebilmeyi bile zorlaştıran bu sıcaklar en çok yaşlı ve hasta olanları etkiliyor. Haliyle bu durumun kendisi ile beraber getirdiği vantilatör, su kliması gibi ihtiyaçlar hala karşılanmış değil. Defalarca çağrı yapılmasına hatta sosyal medyada kampanya düzenlenmesine rağmen sessiz kalındı duruma. Bu ihtiyaç halen devam etmekte…
Kampta kurulan sağlık aracı sürekli çalışır durumda. Bir ambulansta bekletiliyor. Sağlık öğrencileri, doktorlar sürekli taramadan geçiriyor. Doktor arkadaşların şuan en zorlandığı konu ailelerin hastanede tedavi göremiyor oluşu. Çünkü “kimlik” sorunu var. Reçeteli ilaçları alamıyorlar. Oysa daha önce başlayan Suriyeli göç dalgasında bu durum ailelere basit bir kart çıkartması ile hal olmuştu. İlaçlarını da ücretsiz alabilmişlerdi. Acil ve ameliyatlık bir Şengalli hasta maalesef hastanede tedavi olamıyor.
** Devletin bu göç dalgasına yaklaşımı gelinen aşama itibari ile politik. İlk etapta gelen halkın çokça sahiplenilmesinden rahatsız oldular. Geri durdular… Silopi’de okul ve yurtlarımız açık olacak denildi, ama şuan işlevsiz bir yurtta kalanların dışında devletin çok yardımda bulunduğunu söylemek zor. Koordinasyonun vali ve kaymakam ile görüşmelerinden anladığım ise Ankara’dan emir gelmeden bir şey yapmamak, inisiyatif almamak üzerine. Korkakça hareket ediliyor. Var olan kriz ve acil durum görmezlikten geliniyor. Genel Koordinasyon görüşmeler yapıyor. Beraber çalışılması noktasında gerekli görünen durumları işaret ediyor.
* Sınırın öbür tarafına geçen parlamenter Faysal Sarıyıldız; asıl soruna işaret ediyor. Çünkü Zaxo ve etrafına 150 bin civarı insanın göç ettiğini ve bunların geçmek istediğini söylüyor. Böyle bir göç dalgasında ne yapılır ne edilir bilinmez! Fakat bir an önce önlem alınması gerekir. Beşir Atalay sınırın öbür tarafında bir kampın kurulmasını ve desteği kendilerinin vermek istediğini bunun için söyledi.
Ayrıca devletin bir diğer söylemi şu: Şuan TR içinde bulunan ve 5 binin üzerinde olan Şengalliler için Midyat ya da Nusaybin’de bir kampa yerleştirmek. İnançları, özgünlükleri dikkate alınmadan alınan bu karara uyulması elbette söz konusu değil.
Tabi Êzidilerin yerlerine dönmesi de önemli! Çünkü bir inanç ve kültür büyük bir yok oluş ile şuan yüz yüze. Silopi kampındaki aileler gitmek istiyor ama bir şartları var; Orayı PKK/YPG korursa, koruyacaksa gideriz diyorlar.
* Silopi’nin dışında Viranşehir, Midyat, Mardin, Amed ve Batman’da da kamplar, düzenlemeler var. Silopi koordinasyonu duruma göre buralara aile aktarımı yapıyor. Ayrıca bir diğer önemli durum kampın yerinin değişmesi durumu. Bu da en kısa zamanda gerçekleşir umarım.
* Yardım etmek isteyenler çokça var. Her yerden telefon geliyor Silopi’ye. Gelen yardımlar istifleniyor. İhtiyaca göre kullanılıyor. Başta ilaç, kıyafet, gıda olmak üzere dağıtımı yapılıyor.
Ancak Kürt halkının dayanışmayla birçok şeyi ayakta tuttuğu düşünülürse, duyarlılığın daha fazla artırılması gerekir. Şu an gündemin sürekli bu katliam olması lazım. İnsanların dikkati buralara çekilmeli. Çünkü zor zamanlar ve hepimize fazlaca görev düşüyor.
Unutulmamalı ki, Kuzeyli Kürtler için Şengalli Êzidiler dışardan gelen bir göçmen kitlesi değildirler. (ÖA/HK)
* Bu yazı yuksekovahaber.com'da yayınlandı.