57 yıl önce Siirt Yeni İlkokulunda (şimdiki adı 14 Eylül) bizi yetiştiren sevgili öğretmenimiz İsmail Akasoy'un vefatını derin bir teessürle öğrendim. İsmail öğretmenin benim üzerimde sonsuz hakkı vardı. Telkin ve tavsiyeleri daima yolumu aydınlatmış, güç ve kuvvet vermişti.
O aynı zamanda gazetecilikte ilk ustamdı. Çünkü beni duvarda sergilediğimiz ilk Okul Gazetesinin başına getirdiğinde ilk eleştirimi yapmıştım. Okulda kırık kalemlerle "Duvar" oynayanları tenkit etmiş, bu kalemlerle duvarların çizilmesinin terk edilmesini istemiş ve "King-Kong" lakaplı Ahmet öğretmenden karşılığını hiç de sevecen olmayan tarzda almıştım.
İsmail öğretmen başkaydı
İsmail öğretmen, yanlış davranışları anlatırken, bunların hiçbirini yaparken göremezdiniz. Çünkü hiç sigara içtiğini görmemiştik. Sonrada öğrendim ki o bir sigara tiryakisiydi. Bize sebze ve meyveleri yıkayıp, soymadan yememizi tavsiye ederdi ki, bugün dahi, her öğünde nasihatını hatırlarım.
Bizlerle bir arkadaş gibiydi. Bir Türkçe dersinde yeni öğrettiği kelimeleri bir cümle içinde kutlanmamızı istemiş, bende "Bugün milli duygunun ne olduğunu öğrendim" diyerek Yaşar Doğu'nun Roma'daki Olimpiyatarda şampiyon olmasını örnek olarak göstermiştim.
Ancak diğer arkadaşların bu tarz cümle kuruluşlarını kabul etmemiş, "Bu icat sadece Cumhurundur” diyerek herkesten yaratıcı olmalarını istemişti. İsmail öğretmen kiracı olarak oturduğu Suveyka Mahallesindeki komşularının dertleriyle ilgilenir, çocuklarıyla okula çağırır, dinler ve meselelerini çözerdi.
Ufkumuzu açan kırlara ve kurumlara götürürdü. Meteoroloji'yi ilk kez onunla tanıdım. Kurtalan'a götürüp treni de ilk kez gösteren oydu.
Borçluyum...
O'na bütün yaşamımı borçluyum. Hiçbir zaman unutmadım. Askerlikte bile en samimi arkadaşım Nazilli'li hemşerisi Ümit Uslu'ydu. Öğretmenimin Nazilli Otobüs Garajı karşısındaki evine giderek elini öpmüş, emekliliğinde de İzmir/Esentepe Mimkent'teki evine uğrayarak, sağlık dileklerimi ifade etmiş ve hayır dualarını almıştım.
Siirt'te kutlanan bir 24 Kasım töreninde konuşma fırsatını bulmuş, salonda bulunan ve İzmir'de oturan bir Bakanlık Müfettişine toplantıda bana verilen çiçeği uzatarak şöyle demiştim:
"Siirt'teki bu anlamlı törende izini kaybettiğim unutulmaz asil insan öğretmenim Akasoy'u en derin hürmet ve minnettarlıkla anıyor ve çiçeğimi ona ulaştırmanızı istirham ediyorum. Eğer yaşıyorsa gününü kutlayın, yok eğer ebediyete göçmüşse lütfen mezarına bırakıp hayır duasında bulunun."
Başsağlığı dileklerim
İşte şimdi de bu dileğimi yineliyorum. Çünkü rahmetli öğretmenim, inci gibi yazısıyla bana yazdığı bir mektupta "Umulmadık taş baş yarar, sen de öyle bir taşsın, ama pırlanta bir taş" demişti.
İşte O'nun usta bir kuyumcu hüneriyle dönüştürdüğü hürmetkar öğrencisinin rahmet dileklerini yolluyor bu dileklerinin son nefesine kadar süreceğini belirtiyorum. Ailesine başsağlığı dileklerimi sunar, Hocama Yüce Allah'tan rahmet ve mağrifetler niyaz ederim... (CK/GG)