Woollacott'a bakılırsa, küresel güç ABD, Clinton'la birlikte yakaladığı küresel meşruiyeti ("başkan yanılmaz!") yitirmekle karşı karşıyadır. Şaron'un, Filistin Devleti'nin bağımsızlığına dayanan bir çözümü kabul etmeye niyeti yoktur. Çünkü, uygulanabilir bir çözüm için Şaron'un ülkesiz, egemen olmayan, su kaynaklarını, topraklarının belli kesimlerini ve Küdus'ü yönetemeyen ve kontrol edemeyen Filistin devleti fikri engel oluşturmaktadır.
Lafı uzatmadan bitirelim, yazara göre, ABD, itibarı için gereğini yapmalıdır. Çünkü, Amerika'nın itibarı şimdi büyük tehlikede ("on the line")dir. Öyle mi?
ABD Müdahaleciliğinin Çifte Standardı
Noam Chomsky'nin ülkemizi ziyareti nedeni ile de meşhur olan kitabı, Amerikan Müdahaleciliği, liberal Woollacott'un sunduğu gibi, ABD'nin müdahaleciliğinin gerçekte bir küresel adalet taşıyıcılığı olmadığını, somut örneklerle göstermeye yeter de artar bile. Özgürlüklerin koruyucusu olarak öne sürülen bu dünya zorbasının, uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda dünya jandarmalığını yürüten ABD'nin gerçek yüzünü, ABD müdahaleciliğin gerçek içeriğini, dünyanın her yanında CIA'nın öğretmenlerinden eğitim görmüş işkencecilerin her türlü zulmüne uğrayan, yoldaşları, dostları kaybedilen solcular, sosyalistler, devrimciler ve hatta insan hakları savunucuları, gazeteciler zaten biliyorlar.
O yüzden, "idrak sorunu"nu hemen herkesin kabul ettiği ABD Başkanı'nın, Ortadoğu'ya "insan hakları" için müdahale etmeyeceğini, sadece eder gibi görüneceğini, ABD müdahalesinin de çözüm değil, çözümsüzlüğü derinleştirmekten öte bir şey olmayacağını biliyorlar.
İdrak sorunlu Başkan'ın anti-terör kampanyasında yanındaki en ağzı sulanmış ülke lideri Ariel Şaron'du. Beyaz Saray'da ortak basın açıklamasında tüm Filistinlileri terörist ilan ederken, liberal Woollacot'un müdahale dilendiği ABD Başkanı, Şaron'un niyetini hemen idrak edemediğinden bir şey söylememiş, aylar sonra Şabra ve Şatilla katiamlarının sorumlusu bu aynı Şaron Filistin'in özerkliğine dahi tahammül edemeyip işgale başladığında da maalesef ayılamamış (!) ve "Arafat teröre son vermelidir" diye beyanatta bulanarak, İsrail'in savaş suçlarının, hak ihlallerinin, katliamlarının arkasına geçmekte tereddüt etmemiştir. Küresel adalet bekçisine iman etmiş liberaller için maalesef bu çıplak gerçek bile sadece ve sadece bir "idrak sorunu"dur. Ya da haksızlık etmeyelim, işte Yahudi Lobisi'nin baskıları, diaspora Yahudi nüfusunun Batı medeniyetindeki etkileri gibi yan unsurlardan da söz edilebilir. Bu düşünce tarzına göre, emperyalizm ve jandarması ABD'nin suçu yoktur.
Terörle Mücadele Bahanesi
Geçen günlerde Tarık Ali Türkiye'deydi. Bir dizi konferans verdi, söyleşi yaptı. Özetle dedi ki, "fundamentalistleri yetiştiren ABD'dir. Fundamentalistlerin anası odur." Bunu söylerken, Ladin'in ABD'nin Afganistan'daki cihada önderlik etmesini istediği Vahabi prenslerinin kendileri gitmek istemediği için ABD'ye önerdikleri ileri gelen Vahabi ailelerinden birinin oğlu olduğunu, Afganistan'daki laik rejim yıkılana kadar bizzat ABD tarafından finanse edildiğini, rejim yıkıldıktan sonra para kaynağı kesilen "fundamentalist" Ladin'in anti-Amerikan bir çizgiye yöneldiğini derli toplu anlattı. Devamla, Saddam'ın da gerçekte fundamentalistlerin değil halkın yaptığı İran devrimine karşı kullanıldığını, bunun için önce BAAS partisi içinde Amerikan operasyonu ile başa getirildiğini, ilk işinin Irak'taki sosyalist örgütleri yasaklamak olduğunu, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in de soğuk savaş politikaları çerçevesinde ABD menşeili olarak örgütlendiğini de kaydetti.
Bunlara, Amerika'nın Latin Amerika'daki, Uzak Doğu'daki müdahaleleri de eklenirse, gerçek teröristin, yani baskı ve yıldırı uygularak halkı sindirmeye, aşağıdan hareketi bastırıp her türlü demokratik gelişmeye engel olanın ABD olduğunu ileri sürmek için, idrak sorunlu ABD Başkanı kadar beyne sahip olmak yeter.
Terörle mücadele ABD hegemonyasını daim kılmak amaç ve arzusuna eşlik eden ideolojik bir kılıftır sadece . Bu kılıf şimdi de yıllarca yayılmacı emelleri için savaş suçu işlemiş ABD müttefiki İsrail'in katliam suçlusu Başbakanı tarafından Filistinliler için kullanılıyor.
Filistin Bağımsızlık Hareketi'nin esaslı gücünü oluşturan Filistinli sol ve devrimci örgütleri paralize etmek için İsrail tarafından kurdurulan HAMAS ve onu taklit eden fundamentalist örgütler, işgalci İsrail'in mantığı ile (yani savaş hukukunu, sivillere yönelik şiddetten kaçınmayı gerektiren ahlaki ve hukuki kuralları tanımaksızın) İsrail'e yönelince, aynı İsrail, kendi terörünü maskelemek için müttefiki ABD ile birlikte teröre karşı mücadele erdemini kuşandı. Şimdi buna, küresel gücün küresel adalet ilkesine dayandığını propaganda eden liberal ahmaklar dışında kim inanır?
Bu Bir Arap-İsrail Savaşı Değil
Yaygın analiz, dünya gündemini işgal eden Ortadoğu sorununun bir Arap-İsrail savaşı olduğu yönündedir. Türkiye'de bile, bu kanı yaygındır. Çoğu kez, Arap dünyasında egemen olan fundamentalizmin SSCB'nin yıkılmasından sonra hedefine ABD'yi yerleştirmesi, bitmeyen Filistin sorunu, Körfez Savaşı sırasında ABD'nin Vahabi diktatörlüğünün izni ile "kutsal topraklarda" üs kurması, aynı üslerin birtakım petrolcü kukla krallıklarda da konuşlandırılması gibi olgular, çoğu kez derinine inmeden, "Araplar ABD'ye öfke duyuyor" türü yüzeysel çıkarımlara vesile oluyor .
Bu olgular gerçek, ancak bu olguları doğuran hakikat, Afganistan savaşını doğuran hakikatle aynı; dünyanın en önemli enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerin "küresel kapitalizm" tarafından denetlenmesi ihtiyacı. Yoksa, çok uluslu şirketler nasıl kârlarına kâr katacaklar?
Bu yaşanan, açık ki, basitçe Arap-İsrail savaşı değildir . ABD'nin ve koruyucusu olduğu insanlık düşmanı sistemin, küresel kapitalizmin insanlığa açtığı bir savaştır . İnsanlığa karşı açılmış bu savaş, diyalektik bir biçimde kendi varoluşunu sağlayacak kör terörü, fundamentalizmi beslemekte ve yeniden üretmektedir . Ölen Filistinli çocukların da, diskolarda eğlenmeye çalışan İsrailli gençlerin de katili aynıdır: İnsanlığa karşı açılmış bu savaş.
Türkiye: ABD'nin Bölgesel Gücü
Türkiye'nin İsrail'e aktardığı 680 milyon dolarlık kaynak, henüz 14 yaşında(*) kız çocuğunu öldürecek mermi olarak insanlığa geri dönüyor. Tarık Ali'nin söylediği ne kadar doğru: Türkiye'yi yönetenler, Suudi Arabistan'ı yöneten Vahabi diktatörler kadar bile ABD'ya kafa tutacak iradeye sahip değiller.
Ertuğrul Özkök, 4 Nisan tarihli Hürriyet'teki köşe yazısında, neden İsrail'e verilen tank modernizasyonu ihalesinin iptal edilemeyeceğini açıkladı. Devletimiz, bizi Yunanlıların aldığı yeni tanklardan koruyacakmış. Üstelik, ABD ve Avrupa ülkeleri bu tür silah ihalelerinde, silahların Güneydoğu'da kullanılmasına karşı çıkıyormuş; İsrail, bu tür koşullar öne sürmüyormuş. Nasıl derler, "merdi kıpti, şecaatin arz ederken sirkatin söylermiş."
İnsanlığa açılmış bu savaş, dünyanın her yanında, her ulustan emekçilere ve ezilenlere karşı acımasızca yürütülmektedir. İşte bu yüzden, Filistin, insanlığın bir davası haline gelmiştir.
İsrail'li Emekçiler de Lanetliyor
Dünya Sosyalist Web Sitesi'nin verdiği habere göre, emperyalistlerin ve fundamentalistlerin insanlığa karşı açtığı bu savaşı protesto için, " Taayyuş" Hareketi'nin (Arap-İsrail İşbirliği) savaşa karşı yürüyüş çağrısına uyarak, üç bini aşkın Yahudi işçi, kadın ve genç 3 Nisan 2002'de sokağa çıktılar ve İsrailli askerlerin coplarından nasiplerini fazlasıyla aldılar. Çünkü onlar, emekçi kardeşleriyle özgür bir ülkede yaşamalarına engel olan şeyin, insanlığa karşı açılmış bu savaş olduğunu biliyorlar.
Savaşa Karşı Barış Hareketi
Hep birlikte, çıldırmış insanların yarattığı vahşeti izliyoruz. ABD'nin ve koruyucusu olduğu dünya sisteminin baş müsebbibi olduğu bu felaketler zincirine karşı durmak, emperyalist ve fundamentalist pervasızlığın önümüze koyduğu savaşlara karşı enternasyonal bir barış hareketi geliştirmek görevi, emekçiler ve ezilenler başta olmak üzere, hepimizin önünde duruyor.
ABD'nin bir küresel adalet koruyucusu olarak prestijinin "on the line" (tehlike altında) olduğunu sanan Woollacott gibi "line of battles" (savaş safları)(**) dışında kalan herkesin, hepimizin görevi bu...
_________________________________
(*) "Cuma günü, içinde silahlı olanların ve bir 14 yaşında kız çocuğunun bulunduğu 20'den fazla Filistinli öldürüldü. (...) Filistinli tanıkaların ifadelerine göre, balkonundan manzarayı izleyen 14 yaşındaki Filistinli kız, İsrail tanklarından açılan ateşle öldü."(http://www.nytimes.com/aponline/international/AP-Israel-Palestinians.html, 05.04.2002)
(**) Buradaki saf, gerçekte taraf anlamını içeriyor; ama bazıları "saf"lıklarından da "saf" (taraf) olmuyorlar mı?