IŞİD’in Kobanê’ye saldırısıyla yeni bir dönemin başladığını söylemek doğru, ama eksik olur; ağır silahların kullanıldığı bu saldırılarda AKP hükümetinin payı var. Hükümet askeri, siyasi ve lojistik katkısıyla IŞİD'i büyütmeyi ve böylece Kürtlerin kazanımlarını küçültmeyi gündemine aldı.
Teknik olarak son derece donanımlı bir şekilde saldıran IŞİD’e karşı YPG-YPJ savaşçılarının kahramanca direnişini de bu “yeni dönem” üzerinden ele almalı. Ortadoğu’da artık hiçbir şeyin eskisi olamayacağı, halklaşan bu gerçeklik yönüyle de önemli. Bu gerçeği geçen günlerde gittiğimiz Kobane’de çok daha yakından görme ve anlama imkanı bulduk.
IŞİD, Saddam’ın yarım bıraktığını tamamlamak istiyor. Enfal soykırımında 100 binden fazla kişi katledildi. Bu da yetmeyince Halepçe’de kimyasal silahlar kullanmak suretiyle soykırımı tamamlamak istedi, ne var ki ömrü yetmedi!
Saddam’ın başaramadığını bugün IŞİD denemek istiyor. Şengal'de Êzidî Kürtleri katletmeye başladıklarında gerçek yüzleri en iyi o zaman görünmüştü. Yüz binlerce insanı IŞİD’in elinden YPG-YPJ-HPG gerillaları kurtardı. Muazzam direniş karşısında geri çekilip, bu kez de Türk hükümetinin yardımıyla Rojava'ya yöneldiler...
Suriye’deki iç savaşta Rojava Kürtleri, yaşadıkları topraklarda kendilerini ve geleceklerini korumak için silahlandı ve siyasi olarak demokratik bir sistem yaratmanın çabasına girdiler. Yaratılan bu modelle Suriye’nin Kürt bölgesinde yaşayan farklı etnik köken ve inanç gruplarını bir araya getirip ortak bir savunma pozisyonu yarattılar. Demokratik bir özerk modelin öncelikle Türk hükümetini rahatsız etmesi bekleniyordu. Zira o günlerde Dişişleri Bakanlığı görevinde olan Ahmet Davutoğlu’nun “Suriye’de bir oldubittiye izin vermeyeceğiz” mesajı şimdi olanların habercisiydi.
Bir yandan Türkiye Kürtleriyle otuz yıldır süren savaşı bitirmek adına görüşmeler yapacak, diğer yandan Rojava'da savaş politikası yürüteceksin! Türkiye, Rojava Kürdüne IŞİD üzerinden etnik temizlik uygulamak isterken, “çözüm süreci”ni sürdüremeyeceğini anlayamamıştı.
Türkiye'nin, Musul’da “kendi eliyle teslim ettiği” 49 Türk rehine meselesinin de bir oyundan ibaret olduğu anlaşılıyor. Arka planını gün geçtikçe netlik kazanıyor ve örneğin Türkiye IŞİD'e karşı koalisyona dahil olmuyor; Kobanê'de IŞİD'in saldırından nemalanıyor. Yani “oldubittiye” izin vermek istemiyor!
Ayrıca rehinelerin serbest bırakılmasının ardından, sınırı geçen Rojavalıların da söylediği gibi; IŞİD’e trenlerle tank ve toplardan oluşan askeri mühimmat sevkiyatı yapıldı.
Sınırları IŞİD için yol geçen hanına dönüştüren Türk devleti, canlarını kurtarmak için sınıra dayanan yaşlı, çocuk ve kadınlardan oluşan Kobanêlilere zulüm yaşattı. Halkın geliştirdiği tepkilerin giderek aktif bir direnişe dönüşmesi karşısında geri adım atmak zorunda kaldılar. Diğer taraftan Kobanê'ye yönelik IŞİD saldırıları aralıksız devam ediyordu.
IŞİD’in sınırdan geçişlerini sağlamak ve trenlerle silah sevkiyatını sürdürmek için sınır bölgesinin her türlü protesto vb. hareketlilikten arındırılması gerekiyordu ve nihayetinde sınır bölgesinde eyleme geçenler asker ve polis şiddetiyle karşılaştı. Kaç gündür sınırda devlet terörü uygulanıyor. Milletvekili arkadaşlarımıza acımasızca gaz bombalarıyla saldırıldı. Aysel Tuğluk’un son derece doğal ve insani bir refleksi medyada saptırıldı.
Sayın Öcalan ve Kürt hareketinin bütün barışçıl çabalarına rağmen AKP hükümeti oyalama politikalarından vazgeçmiyor. Yalçın Akdoğan’ın açıklamaları da bu politikanın bir nevi itirafı gibi. Ne var ki, Kürtler dört parçada insanca ve özgürce bir gelecek kurmanın hem isteği hem de bilincindeler.
Rojava Devrimi’ne sahip çıkarak ancak gerçekçi bir çözüm sağlanabilir. Aksi halde AKP’nin mevcut politikalarıyla hareket edilemez. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve halkların onurlu direnişiyle bu kirli oyunu bozmak önemli. Süreç, insan olduğunu unutmayan herkesin tarafsız kalamayacağının ne denli elzem olduğunu işaret ediyor.
Rojava'yı hedef alan saldırılar Ortadoğu halklarının birleşik ortak geleceğine, hepimizin onuruna ve özgürlüğüne müdahale niteliğinde. Soykırım ve imha zihniyetini darbelemek için sorumluluk taşıma zamanı.
AKP hükümeti ise bir an önce müzakere koşullarını yaratmadığı ve IŞİD'e karşı tutum almadığı müddetçe “çözüm süreci”nin devam edemeyeceğini, Kürtlerin 2015 seçimleri için kendisine “zaman kazanma“ tanımayacağını anlamalı. Kobane’ye yönelik sürdürdüğü ikiyüzlü politikadan vazgeçmeli ve IŞİD’e sunduğu desteğe son vermelidir. (FT/AS)