"Hayat, sen başka bir takım şeyler planlarken olan şeydir" diyor John Lennon... O kadar çok plan var ki herkesin kafasında daha ilk hamlede ertelenmiş ya da iflasını göstermiş.
Şimdilerde hayata dair çok da ahkam kesmek ya da beylik tümceleri sıralamak günümüz şartlarında pek de gerçekçi durmuyor. Neticede hepimiz uzun zamandır plasebo etkisi altında değil miyiz?
Ünanimizm'in öncüsü Fransız yazar ve şair Jules Romains (1885-1972); "Dünyamızda olup bitenleri gören bir insan nasıl dili varır da 'ben mutluyum' der?" diye sormuş ve Voltaire (1694-1778) ise 250 yıl öncesinden bize "Ne kadar çok bilgim ve yüreğimde ne kadar çok duyarlılık olursa o kadar mutsuz olacağımı anladım" demiş.
Tüm saptırılmış-saptırılmamış doğrulara, 2012 senaryolarına, en amansız bulaşıcı hastalıklara ve genetiği mıncıklanmış canlılara rağmen, kaldığımız yerden "oyuna devam" mahlasında gezinirsek, hayatın bana makam durduğu rotadan ilerleyerek sizleri keyifli bir oyuna misafir etmek istiyorum. (Yazının başlangıcı biraz dertli bir bünye modelinde, biraz da mesaj kaygılı edasında oldu ama enseyi karartmayalım.)
"Hesap lütfen"
"Hiç tanımadığınız biri yalnız olduğunuz yağmurlu bir gecede kapınızı çalsa... Geceleri paylaşsanız onunla yalnız ve çıplak... Ve çıkarken uyandırmak yerine sizi öldürüp gitse" söylemiyle tiyatro tutkunlarını keyifli oyununa davet edense, 5'inci yılını kutlayan Tiyatro Z.
Galata Kuledibi'ne konuşlandırılmış mekânıyla sanat tutkunlarını ağırlayan Tiyatro Z, konumuyla da hafıza yer ediyor. Koşturmacalı ve uzun bir Beyoğlu akşamında, tarih kokan sokaklarından Galata'ya uzanırken öncesinde samimiyetiyle döven bir hikâyeye ortak olmak ve sonrasında da Galata'nın dibinde demlenip, başka bir alemin kapısını aralamak isterseniz, işte rotası..
Tiyatro Z'nin yeni sezon oyunu Hesap Lütfen, bir kadın ve bir erkeğin arasında geçen bir hesaplaşmayı anlatıyor. Cem Kenar'ın yazıp yönettiği oyunda, ödüllü oyuncular Bengi Heval Öz ve Özgür Atkın rol alıyor. İki perdelik oyunun dekor ve kostüm tasarımı ise Can Tuğcuoğlu'na ait.
Hesap Lütfen tanıdık bir hikâye; biraz eskilerden, biraz şimdilerden... Metropolde geçen hikâye, fondaki 80'ler müzikleriyle anılar yolculuğunu da es geçmemiş. Herkes kadar "büyük bir aşk" yaşayarak evlenen idealist bir çift. Kendilerinin bile hatırlamadığı bir zaman diliminden sonra evliliği üzerine hayallerini özgür bırakmış bir kadın ve daha çok kendi içine dönmüş bir erkek. Kısaca biraz benden, senden ve onlardan vakası.
Bumerangınızı savurun!
Aşk-meşk durumları üzerine çok methiyeler düzüldü ve hâlâ da beylik tümcelerle etrafı şenlendirenler-şereflendirenler oluyor. Nazım (Hikmet) ustanın da dediği gibi; "En fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı".
Artık aşklar da, dostluklar da böyle oldu diyenlerin nidaları boşuna değil sanki... Hoş uzun ömürle, kısa ömür arasındaki ayarı da kim belirleyebiliyor. Siz de "Bir tutam aşk, bir tutam sevgi, bir tutam da huzur" usturuplarından dileyenlerdenseniz, Hesap Lütfen'de de olduğu gibi sonunda hiç beklemediğiniz bir hesaplaşmayla yüz yüze gelebilirsiniz.
O yüzden "ne dilediğinize, kimden dilediğinize ve bir 5 yıl sonra hangi güzergâhta nirvanaya yakın oturacağınızı" düşleyebilmenizde fayda var.
"İsteklerimizde sınırsızız, hep istiyoruz. Ama bu sınırsız isteklerimizin bir gün hesabını ödemek zorunda kalacağımızı hesaplamıyoruz. Büyük bir aşkın, büyük bir aşk acısına, huzurun yalnızlaştıkça huzursuzluğa dönüşeceğini düşünmüyoruz. Hayat bir bumerang gibi, her bir isteğimizle fırlattığımızda başka bir şeyleri üzerine ekleyerek geri dönüyor. Denemeden bilemezsiniz. Deneyin ve bumerangınızı savurun gökyüzüne... Belki daha büyük bir aşk... Daha büyük bir sevgi ya da daha büyük acılarla geri dönebilir. Savurun..." diyor Tiyatro Z..
Siz bumerangınızı daha önceleri savurdunuz mu bilmiyorum ama savurmayanlar ya da bir şansım daha olabilir diyenler için Hesap Lütfen iyi bir fırsat olabilir. Hiç belli olmaz bumerangınız büyük bir sürprizle size geri dönebilir. www.tiyatro-z.com
"Ve eşek meleği gördü"den sonra
"Sonum geldi" diye geçirir içinden Bunny Munro, yakında ölecek kimselere özgü, ani bir farkındalıkla..."
Karizmatik şahsiyet Nick Cave, ilk kitabı (ahlakın dibe vuruşunu ve sınıf çatışmasındaki yozluğu anlattığı) "Ve Eşek Meleği Gördü"den yirmi yıl sonra Bunny Munro'nun Ölümü ile geri döndü.
Yalın bir sinematografik anlatımın üstünden evlilik, aile ve ebeveyn-çocuk ilişkisi gibi oldukça derin konuları popüler kültüre referanslar vererek anlatan kitap, eylül ayında memleketim raflarındaki yerini aldı. Avi Pardo'nun çevirisiyle dilimize kazandırılan, şahane bir yeraltı edebiyat seçkisi olan kitap Siren Yayınları'ndan çıkmış.
Bunny Munro'nun Ölümü, kapı kapı dolaşarak kozmetik ürünleri satan, darmadağınık, grotesk bir adamın hikâyesini anlatıyor. Sokaklarda şeytan boynuzları takmış halde cinayet işleyen ve merkeze oldukça yaklaşan bir katil, bitmek bilmeyen bir alkol mesaisi, başka başka kadınlarla yaşanan anlık hazlar, birbirinin aynı beter otel odaları, babasına tutkuyla bağlı-hüzünlü-romantik ilişkisinde 9 yaşında bir çocuk, tutunmaya çalıştıkça tutunamayanlara savrulan, komedi ile depresif yapının kaynaşması ve kayıp bir benlik: Bunny Munro.
Nick Cave'in müziğine ve şarkı sözlerine hakim olan karanlık atmosfer bu kitapta da hissediliyor.
Cave'in bireysel korkuları, açmazları ve sahte ilişkileri kimsenin gözüne parmak sokmadan anlattığı bu kitabı; tıpkı şarkılarında olduğu gibi cesareti koltuk altı etmeden, yeni ufukları da beraberinde getirerek, iştahla okunacak türden bir yapıt. (BM/EÖ)
Bunny Munro'nun Ölümü, Nick Cave,
Çevirmen: Avi Pardo, Siren Yayınları,
Fiyat : 18 YTL.