Önder Karataş, 22 Mayıs 1983'te Siirt'in Gökçebağ Belde'sinde doğdu. Üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuydu. Babasını 1,5 yaşında kaybetti. 10 Ağustos 1998'de Bilkent Üniversitesi'nin Cumhuriyetin 75. yılı kapsamında düzenlediği Doğu ve Güneydoğu turnesiyle tanıdı tüm Türkiye onu.
İlkokulu yeni bitirmiş, ortaokula kaydını yapmayı düşündüğü anda ilkokul öğretmeni Murat Acır'ın tavsiyesiyle katıldığı ses ve yorum yarışmasında beğenilmesiyle hayatının akışı değişti.
Fazıl Say, Gürel Aykal, Ersin Onay ve daha bir çok müzik üstadının jüriliğinde şarkı söylediğini çok sonra öğrendi. Her jüri üyesinin bir Türkiye markası olduğunu bilmeden Maraş, Oğul ve Ölmeyen Şarkı parçalarıyla yüzlerce katılımcı içinde parlaması zor olmadı.
Jürinin hayran bakışlarının ne ifade ettiğini zamanla çok iyi anladı. Önder Karataş, Bilkent Projesinin başarılı olduğunun en somut örneği...
"Yarışmanın ne olduğunu biliyordum ama..."
24 yaşındasın. Biz seni 15 yaşında tanıdık. Seni dokuz yıl sonra tekrar görüyoruz. Nasılsın?
Evet, zaman akıp gidiyor. Siirt'ten okul için ayrıldığımda ben de zamanın nasıl geçeceğini merak ediyordum, geçti. İyiyim.
Bizler seni yakından tanıyoruz. Tanımayanlara seni anlatmak istiyoruz. Ve müsaade edersen çocukluğundan başlamak istiyorum. Bize biraz çocukluğundan söz eder misin?
Babamı henüz 1,5 yaşındayken kaybettim. Üç kardeşiz. Bizi babaannem büyüttü. Ekonomik durumumuz iyi değildi. Okula bu yüzden geç başladım. O zaman köy olan Gökçebağ'ın tek İlköğretim Okulu'na kaydoldum. Başarılı bir İlkokul öğrencisiydim. Sınıf Öğretmenim Murat Acır'dı.
Murat Acır, Halk Dansları öğretmeni, yanılmıyorsam?
Evet.
Ses yarışmasına katılımın nasıl oldu?
Okuldaki etkinliklerde olsun, il geneli etkinliklerde olsun şarkı söylediğimi hatırlıyorum. Murat Hoca sağolsun müzikten iyi anlayan ve bu konudaki cevheri işleyen biridir. Nereden bizimle ilgili bir şey olsa beni katar, şarkı söyletirdi. Yarışmaya da o kattı. Benim yeteneğime o yönlendirirdi.
Bilkent Üniversitesi Senfoni Orkestrası'nın Bilkent 5. Uluslararası Anadolu Müzik Festivali yarışmasına da beni yazdığını söyledi. Bana güvendiği gibi benim de kendime güvenmemi istedi. Öğretmenimin verdiği güven beni cesaretlendiriyordu.
Peki yarışmanın ne ifade ettiğini biliyor muydun?
Yarışmanın ne olduğunu biliyordum ama Bilkent'in, Üniversitenin ve Konservatuarın ne olduğunu bilmiyordum.
"Aç insan müzik dinler mi?"
Bilkent Senfoni Orkestrası bu yarışmayı yaparken büyük tartışmaları da beraberinde getirdi. Sen belki hatırlamazsın ama "Aç insan müzik dinler mi" tartışması çok yapıldı. Peki aç insan müzik dinler mi, sizce?
Bence dinler. Ben müziğin nefsin gıdası olduğunu düşünenlerdenim. Fiziki açlık ile soyut açlık farklıdır. Birbirini etkiler hiç şüphesiz. Ama bu aç insan müzik dinlemez anlamına gelmiyor.
Yarışmayı anlatır mısınız?
Alfabetik sıraya göre çağrılıyorduk. Binin üzerinde katılımcı vardı. Öğretmen evinde hiç unutmuyorum ismim anons edildiğinde, Jüriden bir ses "Hadi hadi sen de söyle" şeklinde seslendi. Ben de başladım. Heyecanlı değildim çünkü yarışmada birinci olmamın hayatıma getireceği değişikliği bilmiyordum.
Yarışmada şarkıları icra ederken Jüri'nin dikkatini çektiğinin fark ettin mi?
Evet fark ettim. Genelde yarışmacılara tek parça okuturken bana üç parça okuttular.
Hangi eserleri okudunuz?
Maraş, Oğul ve Ölmeyen Şarkı
İlginç parçalar seçmişsiniz. Bu şarkıları o yaşta bir çocuğun söylemesi veya bilmesi pek beklenmez. Neden bu parçalar?
Babam bir müzisyendi. Ailemizin müzik kulağı ve ses güzelliği genetiktir. Maraş parçasını rahmetli babam çok severdi. Bunu babaannem, amcalarım söylüyordu. Oğul parçasında ise hayatıma ait bir şeyler buluyorum. Ölmeyen Şarkı parçası Türk Sanat Müziğinde beğendiğim ve kendime en fazla yakıştırdığım parçaydı.
Babam çok seviyor ve müzisyendi dediniz. Babanızın sanatla olan ilgisini anlatır mısınız?
Babam bir halk ozanıydı. Aynı zamanda bağlama ustasıydı. Güneydoğuya yayılan bir öğrenci çevresi vardı.
O zaman halk arasında tanınan biriydi?
Evet, Ömer Karataş dediniz mi müzikle ilgili orta yaş ve üstü herkes tanır.
Yarışmaya geniş katılım olduğuna göre, sana sıra ne zaman geldi?
Yarışmaya katılmak için köyden Siirt'e geldim. Her gün yarışmanın yapılacağı öğretmen evine gidiyordum. Yarışma dört gün sürdü. Bana dördüncü günde ancak sıra geldi.
"Meğer çok büyük başarı kazanmışım..."
Seçilmeyi bekliyor muydunuz?Dediğim gibi yarışma benim için bir önem ifade etmediği için beklentim yoktu.
Seçimler tamamlandı. Sonuçtan nasıl haberdar oldunuz?
Öğlen vakti şarkımı söyledim. Sonra birkaç gün halamlarda kaldım. Yarışmadan iki gün sonra köye döndüm. Köye döndükten bir- iki saat sonra ulusal basını evimizde görünce yarışmada beğenildiğimi anladım.
İlk tepkin ne oldu?
Meğerse çok büyük bir başarı kazanmışımda haberim yok.
Yanında kimler vardı?
Ailem vardı.
Sonra neler oldu?
Sonuçların açıklandığı günün akşamında Atatürk Stadyumunda 135 kişilik Bilkent Senfoni Orkestrası ile çıkacağımı söylediler.
Konser nasıldı? Büyük bir orkestra ile sahne almak nasıl bir duyguydu?
Muhteşem. O anı unutamıyorum. Siirtli hemşerilerimin bana olan coşku ve sevgilerini unutamıyorum.
O anlara ilişkin kayıtlı hatıralarınız var mı?
Gazete kupürlerini sakladım. Fotoğraflarım var. Onları saklıyorum. Küçük Mozart yakıştırmasını unutamıyorum. O günlerde Mozart'ın kim olduğunu bilmiyordum.
Bilkent'e ne zaman gittiniz?
10 Eylül 1998'de amcamla gittim.
Siirt dışına ilk çıkışın mıydı?
İlk çıkışım İstanbul'a olmuştu. Bu ikincisiydi.
Ankara Bilkent'teki ilk zamanlarınızı anlatır mısınız?
Ankara Bilkent Üniversitesi 15. yurda yerleştirdiler. Sonra amcam ayrıldı. Bir başıma kaldım. Düşünceye daldım. Ağladım. Endişelendim. Korktum. Gurbetin acısını küçük yaşta tattım. Üniversitede okuyan bölgeden ağabeylerimin telkin ve desteğiyle o sıkıntılı günleri aştım.
Bilkent Üniversitesi'nden biraz söz eder misin?
Bilkent'te ortaokul, lise ve üniversiteyi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi şeklinde okudum. Ortaokuldan itibaren keman üzerine yoğunlaştım ve Keman Bölümünden mezuniyet hakkı kazandım. Yan branşım piyano idi.
"Kemanı özellikle seçtim"
Neden keman?
Okula girdikten sonra en iyi olma idealim vardı. Keman da en zor enstrüman olduğu için özellikle seçtim.
Dersler nasıldı? Başarılı bir öğrenci miydin? Nasıl çalışıyordun?
Not ortalamam 4,85'ti. Öğretmenlerimin örnek gösterdiği bir öğrenciydim. Sabah 08:30'dan 12:00'a kadar kültür dersleri, 13:00'dan 16:00'a kadar müzik dersleri alırdık. Ben 16:00'dan 24:00'a kadar ders çalışıyordum, okulda. Sonra çoğu zaman yürüyerek gittiğim yurtta gece saat 02:00-03:00'lara kadar çalışıyordum. Bunu sistemli bir şekilde üniversiteye kadar sürdürdüm. Kültür derslerinden geçme notumuz 55, müzik derslerinde de 70'ti.
Öğretmenlerinden biraz söz eder misin?
Fazıl Say lise yıllarımda piyano, solfej, teori, armoni derslerine girerdi. Gürel Aykal orkestra şefimizdi. Server Ganiyev ve Elsad Emrahov keman öğretmenlerimdir. Ve daha nice ustalar…
Mezuniyet nasıldı?
Şölene dönüşür bizim mezuniyetler. Devletin en üst ricali katılır. Kanalların tamamı takip ederdi.
Yoksul bir ailenin çocuğu olmak seni nasıl etkiledi?
Okulumuzda burslu ve paralı bölümler aynı dersliklerde ders görüyorlardı. Türkiye'nin en varlıklı ailelerinin çocuklarıyla aynı ortamı paylaşıyorduk. Ezikliği demeyelim de, onların maddi güçleri bizi psikolojik olarak zorluyordu. Ben Üniversiteyi ekmek teknesi olarak düşünürken, onların hobi veya kariyer olarak görmeleri farklı duygulara sevk ediyordu.
"Bence Bilkent Projesi amacına ulaştı"
Sen bir Bilkent Üniversitesi Projesi'sisin. Bu projenin amacına ulaştığını söyleyebilir misin?
Benim açımdan ulaştı. Aynı şekilde diğer doğu illerinden gelen arkadaşlarım da projenin amacına ulaştığını gösteriyor. Başka kardeşlerimin de aynı süreçten geçmesini isterim.
Yaz tatillerini Siirt'te mi geçiriyordunuz?
Evet fırsatını bulduğum gibi soluğu köyde alıyordum. Genellikle kısa tatiller olurdu.
Bilkent'te Klasik Batı Müziği üzerine eğitim aldın. Bu eğitim seni Siirt'ten, bölgeden veya Türkiye'den uzaklaştırıyor mu?
Atatürk de bu müziği severdi. Nihayetinde Dünya'nın beğendiği bir müzik. Ancak ben hayatımın bundan sonraki aşamasında Türk Müziği üzerine çalışmak için zaman harcıyorum. Batı Müziğinde sahip olduğum derinlemesine müzik bilgimi Türk Müziğinde devam ettirtmek istiyorum. Şu an ALES ve ÜDS'ye hazırlanıyorum. Bunun temel nedeni de Türk Müziğini icra etme isteğimdir.
"Küçük Mozart Önder Karataş" "Yabangülleri açıyor" gibi manşetlerle ulusal gazetelere çıktın. Bu yakıştırmalar hakkında ne düşünüyorsun?
Mozart'a benzetilmek bir müzisyen için ifade edilemez bir güzellik.
Bilkent'i ilk kazandığın sıralarda ulusal gazeteye verdiğiniz bir röportajda: "En beğendiğim sanatçılar Emrah, Mahsun Kırmızıgül, Sibel Can ve İbrahim Tatlıses'tir" demiştiniz? Bu beğeninin devam ediyor mu?
O röportaj esnasında ben İbrahim Tatlıses'in ve Sibel Can'ın sesini beğendiğimi söyledim ama Mahsun Kırmızıgül ve Emrah gazetenin eklemesiydi. Bölge sanatçılarıyla özdeşim kurdurma gayretiydi, zorlamasıydı. Bugün için en beğendiğim sanatçılar Sezen Aksu, Candan Erçetin, Zeki Müren, Kıraç, Funda Arar…
Ersin Onay, Önder Karataş için ne ifade ediyor?
Önder Karataş'ı müziğin güzel deryasına çeken, koruyan ve sevdiren kahraman.
Sanatçı sence kimdir?
Müziği her şeyiyle bilendir. Bilkent'ten hocalarım Prof Ersin Onay'dır, Fazıl Say'dır, Erşad Emrahov'dır, Server Ganiyev'dir, Gürel Aykal'dır.
"Bilkent Üniversitesi tek kelimeyle: Rüyam"
Bilkent Üniversitesi'ni tek kelime ile anlat diye sorsak, ne dersin?
Rüyam.
Hikmet Şimşek'i tanır mısın?
Hikmet Şimşek hemşerim. Örnek aldığım bir şeftir.
Müzik alandaki idealin nedir?
Müziği icrada kendimi Türkiye'ye ve Dünya'ya kabul ettirtmek.
Siirt ideallerinin neresinde duruyor?
İdeallerimin ayrılmaz bir parçasıdır, Siirt ve Gökçebağ. Maddi imkanlarımın el verdiği anda şehrime bir konservatuar binası kazandırmak istiyorum. Gökçebağ'a da hikayemi ölümsüzleştirecek bir park veya kütüphane türü bir şey yaptırmak var. Bir de Siirt tarihinin en geniş katılımlı konserini gerçekleştirmek var. İsmail YK en kalabalık konsere imza atmış, ben ise en geniş katılımlı konsere imza atmak istiyorum.
Gençlere ve çocuklara bir tavsiyen var mı?
Mazeretlerin ve imkansızlıkların ardına sığınmasınlar, bıkmadan sıkılmadan çalışsınlar. Çalışmayı güzelliklerin takip ettiğini görecekler. (CK/GG)