Habertürk'te dün akşam Melih Meriç'in programı Basın Klubü'nde "Terörün Çözümü" tartışıldı. "Terör" sözcüğünün şiddeti bütünüyle "ötekine" mal eden anlamına filan girmekten vazgeçsek, görmezden gelsek bile program baştan aşağı "Bir grup çocuğun çok eğlendiği, birkaçının da dışlanıp eğlenceye dahil edilmediği bir doğum günü partisi"ydi.
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir, Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç, yönetici Melih Meriç'in de memnun kaldığını her halinden belli ettiği konuşmalar yaptılar, üstelik çoğunlukla olduğu gibi sözleri kesilmedi, uzun uzun konuştular...
Gelin görün ki Bugün gazetesi yazarı Mehmet Metiner ve Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrkulu, "Kürt sorununa barışçıl çözüm" içerikli konuşmalarından ötürü diğer konuşmacılar tarafından resmen itilip kakıldılar. Melih Meriç de buna göz yumdu. Özdemir bir ara sinirli bir biçimde, Metiner'in "PKK ağzıyla" konuştuğunu söyledi, Metiner bu ithamın düzeltilmesini istediyse de, Meriç hiç oralı olmadı.
"Sor bakalım hangi fikrini söyleyemiyormuş?"
Örneğin Armağan Kuloğlu uzun uzun bir tür "silahsız çözüm"den sözetti. Ama onun modeli de basbayağı bir "Türkleştirme" politikasını yeniden üretiyordu. "Kürt kardeşlerimiz Türkçe öğrensin..." "Oralar kalkındırılsın..." "Ulus-devlet çerçevesinde kimlikleri...." Uzun uzun yazmaya üşeneceğim kadar "aynı", "yeni olmayan" cümleler...
Sorulması üzerine,fikirlerini anlatmaya çalışan Tanrıkulu'nun sözü çeşitli vesilelerle kesildi... Hatta Melih Meriç bir ara, program yöneticisi nesnelliğini iyice boşvererek "Peki özgürlükler genişletilse, kültürel haklar tanınsa terör bitecek mi yani? Hayaliniz bu mu?" diye soruverdi, en inanmaz ve pek yargılar haliyle.
O sırada Kamer Genç de araya girdi, Tanrıkulu'nu işaret ederek "Sor bakalım hangi düşüncesini ifade edemiyormuş?" dedi. Melih Meriç de , inanmayacaksınız ama, döndü ve sordu...
Barış gazeteciliği, televizyoncu nezaketi?
Tanrıkulu tam "301, vs " demeye çalışırken yine bir kaos peydah oldu... Bu böyle sinir bozucu bir biçimde sürdü gitti...
Melih Meriç en son Dağlıca'daki çatışmanın ardından yaptığı uzun yayında "barıştan beriye düşen tavrını" az çok ortaya koymuştu. "TSK gereğini yapar, halk ve medya sıkıştırmasın", "Aman halkımız siz de kininizi iyi yönetin, öyle pat diye dışarı vurmayın" filan diyordu...
Yani duygulara teslim olmayan bir tür milliyetçilik öneriyor, "barış gazeteciliği"nden habersiz iç dünyasından sesleniyordu...
Bu kez Diyarbakır patlamasından sonra yaptığı programda konuklarına eşit mesafelerde durmayı tercih etmediğini görmek bu resmi tamamladı bir izleyici olarak benim nezdimde.
Son olarak söylemeden geçemeyeceğim, yayın boyunca her an sözleri kesilen, susturulan ve "kötü muamele" gören Metiner ve Tanrıkulu bütün bunlara rağmen nezaketlerini yitirmediler. (NZ/TK)