“Kıt kanaat hayat koşulları yüzünden giyinme, takıp takıştırma, makyaj yapma gibi isteklerinizi ertelediniz mi? Yoksa hiç mi olmadı?”
Hürriyet, 2007 yılında Aysel Tuğluk ile yaptığı röportajda böyle sormuş. Haberin girişini okumazsanız Tuğluk’un, “Yoksulluğumuzun farkındaydım” cümlesinin ardından gelen sorunun röportajın genelinde sırıttığını düşünebilirsiniz. Giriş paragrafında Aysel Tuğluk’un “fönlü saçları, uçuk pembe gömleği” ile röportaja gittiğinin belirtilmesiyle çizilmek istenen portreyi anlayınca şaşkınlığınız bir nebze azalıyor.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, 28 Aralık 2016 tarihinden bu yana örgüt üyeliği suçlamasıyla Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Bir süredir ne Tuğluk ne de diğer Kürt siyasetçiler medyada yer alabiliyor. HDP’li kadın vekillerin fön çektirip uçuk pembe gömlek giyseler de meramlarını duyurabilecek kadar dikkat çekemeyeceği bir dönemdeyiz. Ve fakat öyle bir şey oldu ki, uzun zaman sonra Aysel Tuğluk birtakım medya organlarının da dikkatini çekebildi. O kadar ki, üç ana akım gazeteye “Aysel Tuğluk” ismi birinci sayfadan girdi.
Tutuklu siyasetçi Tuğluk, hasta olan annesi Hatun Tuğluk’un vefat etmesinin ardından idarenin izniyle dün cenazeye katılmak üzere yola çıktı. Ankara İncek’te oturan annesi, evinin penceresinden görülen mezarlığa defnedilmeyi istemişti. Ancak Hürriyet gazetesinin deyişiyle cenaze töreninde yaşanan ‘gerginlik’ sonucu ‘olaylar’ gelişti ve anne Tuğluk’un cansız bedeni defnedildiği mezardan çıkartıldı.
Defin işlemleri sırasında çekilen bir video var. Orada cenazeye saldıran kalabalığın tekbir eşliğinde “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırdığı duyulabiliyor. Ayrıca törene katılanların aktardığına göre, kesintisiz 1,5 saat süren saldırı boyunca “Gömerseniz çıkartır parçalarız”, “Burası Kürt, Ermeni mezarlığı değil”, “Burada şehit cenazesi var, Kürt, Alevi ve Ermeni’yi buraya gömdürtmeyiz” şeklinde saldırılar yaşandı. HDP Sözcüsü Osman Baydemir, saldırganların cenazeyi parçalama ve katılanlara saldırma maksadıyla taş, şişe, cam ve hatta traktör ile geldiğini anlattı.
Ankara Valiliği yaptığı açıklamada, her ne kadar yaşanan faşist saldırının ardından Hatun Tuğluk’un cenazesi mezarından çıkartılmak zorunda kaldıysa da, ‘sataşma’ olarak nitelendirdiği olayın ‘girişim’ aşamasında kaldığını ifade etti. Valilik, ‘definde gelişen sataşma olayı’ndan sonra Tuğluk ailesinin annelerinin İncek Mezarlığı’na defninden vazgeçtiğini savundu. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a göre de cenazenin mezardan çıkartılmasına sebep olan 20-25 kişilik bir grup değil. Bozdağ “yanlış anlaşılma” olmaması için kararın aileye ait olduğunu söyledi. Ayrıca sorumluların adli yargı önünde hesap vereceğini de ekledi. Yani Amedspor yöneticilerine yönelik saldırıların, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin ya da Roboski Katliamı’nın ardından olduğu gibi…
Aklımızla alay eden resmi açıklamalara göre, cenazenin mezardan çıkartılması Tuğluk ailesinin kararı. Yani aile ortada herhangi bir sıkıntı yokken birlik olmuş da annelerinin vasiyetini yerine getirememek yönünde ortak karar almış. Yani aslında ‘sataşma olayı’ sadece ‘girişim’ aşamasında kalmış, kimse “Cenazeyi parçalarız” şeklinde bağırmamış, parçalama eylemini yerine getirebilmek için mezarlığa traktör getirmemiş… Yani aslında böyle bir saldırı yaşanmadı bile!
Osman Baydemir yaşananları, “Kürt anasını görmesin”den “Kürt anasını gömmesin” siyasetine gelindiğini söyleyerek yorumladı. Bir başka deyişle, “Kürt gün yüzü görmesin”den gömülme hakkının dahi rahatlıkla gasp edilebildiği günlere geçtiğimizi de söyleyebiliriz. Peki bu cenazelere saldırma rahatlığı nereden geliyor?
Bekir Bozdağ, Hatun Tuğluk’un cenazesine ilişkin açıklama yaptıktan sonra aynı konuşmasında silahlı insansız hava aracı (SİHA) üzerine de bazı ifadelerde bulundu. SİHA’ların sivilleri vurduğuna dair haberlere karşı, “Dünyanın neresinde görülmüş teröriste kimlik sorulduğu” dedi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise temel felsefelerinin, “Tek vatan, tek millet, tek bayrak” olduğunu belirttikten sonra Hatun Tuğluk’a yapılanlar konusunda ne kadar üzüldüğünü dile getirdi. Tuğluk’un cenazesine saldıranların yetkililerle benzer fikirde olduklarını söylemek haksızlık olmaz. Tek fark, tekbir eşliğinde “Tek vatan, tek millet, tek bayrak” felsefesine uygun slogan atan ya da ölenin yaşına hürmeten de olsa cenazeyi parçalamamak için kimlik sormayan saldırganların (henüz) üzüntülerini dile getirmemiş olması…
Cenazelere saldırma rahatlığının nedenlerinden biri de hiç şüphesiz cezasızlık... Haberlerde, güvenlik güçlerinin olay sırasında müdahale etmediği ve dolayısıyla 'amaçlarına' ulaşan saldırganların gözaltına alınmaya başlandığı yer aldı. Başka bir ayrıntı verilmedi ancak soruşturma kapsamında gözaltılar yapıldığı söylendi. Bundan sonra işleyecek hukuki sürece hepimiz şimdiden aşinayız. Kaç güne serbest kalacaklarını hep beraber göreceğiz.