HDP, kapatılma dahil her türlü saldırının hedefindeyken, bugünlerde politik gündeme bir de seçimlere endeksli olarak girdi. Bu konuda politik tartışmaların giderek artacağı çok açık. Çünkü iktidarın da muhalefetin de HDP’siz seçim hesapları tutmuyor.
HDP’den Millet İttifakı'na haklı olarak bazı eleştirel seslerin yükselişinin arkasından AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti gerçekleşti.
Yeniden açılım olur mu?
Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti, başta iktidar yanlısı medya ve kimi kesimler tarafından "yeniden açılım" söylemleriyle çıtası yüksek tutuldu. Kamuoyunda bir beklenti oluşturulmaya çalışıldı. Ancak Erdoğan’ın Diyarbakır gezisindeki açıklamalarının hiç de açılım, yeni bir barış masası vb. söylemleriyle ilgisinin olmadığı görüldü. Hatta Erdoğan, "Çözüm sürecini sonlandıran biz olamadık. HDP'nin art niyetleri, gizli gündemleri sonlandırdı” diyerek HDP’ye ağır suçlamalar yöneltti.
Halbuki Temmuz 2015'te Erdoğan gazetecilere, Dolmabahçe Mutabakatı diye bir mutabakatı tanımadığını ve bu süreci kendisinin başlatmadığını beyan etmişti.
Olsun, Türkiye’de politika böyle yürüyor işte!
Erdoğan, Diyarbakır’da ortamı ölçmeye çalıştı. Aradığını hiç bulamadı! Bunun için açılımın, barışın politik imkanlarının tekrar oluşturulabileceğinden söz etmedi. Erdoğan ileride bu açılım meselesine doğrudan ve daha derinden girebilir. Çünkü Kürdün oyuna ihtiyacı var.
HDP’nin ve Erdoğan’ın konuya dair bunca söylemlerine karşın, Millet İttifakı’ndan hiçbir ses yok! Fakat onların da Kürdün oyuna ihtiyacı var.
Millet İttifakı’nın "Parlamenter sisteme döneceğiz" demesinin dışında ele gelir politik bir söylemi var mı? Kürtlerin oyu olmadan bunu yapmak mümkün mü? Değil!
Millet İttifakı’nın bırakalım HDP ile birlikte demokratik içerikli üç-beş maddelik bir seçim programı oluşturmasını, gerekli yerlerde (Örneğin 2019 yerel seçimlerin kazanılmasında veya partiye açılan kapatma davasında vb.) HDP’nin adını ağızlarına bile almıyorlar! İttifakın temsilcilerinin katıldıkları sıradan bir televizyon programında dahi HDP demiyorlar! Bunu salt ötekileştirme veya kendi seçmeninden çekinme olarak açıklayamayız. Bu duruş, ideolojilerinin derininde yer alan sorunlu durumun dışavurumudur!
Millet İttifakı hem böyle yapacak hem de HDP onlara mecbur olacak, öyle mi?
İktidarın da muhalefetin de HDP konusunda ortaklaştıkları politik bir tavır var: Kürdün oyu bizim olsun, ama politik programlarımızda Kürt olmasın!
Erdoğan’ın ikilemi
Erdoğan’ın Kürt oyları kurgusu şöyle olabilir. Seçimlerde Millet İttifakı'nın HDP ile yürüyebilmesi ihtimali yok denecek kadar az! Halbuki AKP iktidarı, Kürtlerle bir barış masası kurma pratiğine sahip. Masa nasıl yıkılmış olursa olsun, AKP’nin bir iktidar partisi olarak bunu tekrar kurma ihtimali çok güçlü ve en azından bu pratiği yaşamış taraflar olarak yeniden bir yaklaşım sağlayabilir.
Ancak politika düz bir hat değildir. Bu kurguda MHP ne olacak?
Erdoğan bunun için ya MHP ile ittifakı bozacak ya da HDP ile ilişkilerini MHP’yi rahatsız etmeyecek tarzda kuracak. Birinci şık çok tehlikeli çünkü hem devletin klasikleşmiş Kürt politik tavrına karşı durmayı gerektiriyor hem de HDP desteği garanti değil. Ayrıca kendi seçmeni ne diyecek?
İkinci şık, yani MHP’yi rahatsız etmeden HDP ile ilişki kurulması, HDP’nin tamamen kandırılması, oyalanması demektir ki, buna tek bir HDP üyesi bile yanaşmaz!
Erdoğan bunca yükünden kurtulmanın, sorunlarını sorunsuz aşmanın ve tıkanan siyasetinin önünü açmanın yolunun MHP ittifakını bozarak HDP desteğinin sağlanmasından geçtiğine kani olduğunda, bu yolda yürümekten çekinmeyecektir. Çözüm masası mı, yeni bir açılım mı? Evet! Ancak bu evet cevabının temel bir çözüm içeriğine sahip olacağı Erdoğan’ın bagajı nedeniyle çok çok şüpheli.
Erdoğan’ın bir seçeneği de HDP’yi alabildiğine etkisizleştirerek veya kapatma yoluyla seçim dışı bırakarak, seçmenlerinin elini boşa çıkarmaktır. Ancak Eş Başkan Mithat Sancar, bu olasılığa karşı tedbirler alacaklarını beyan etti.
HDP’nin doğru politikalar üretme potansiyeli
Başta Erdoğan olmak üzere siyasi partilerin ve çevrelerin önümüzdeki süreçte HDP’ye rol biçmeleri, HDP’nin seçimlerdeki olası tavırları, HDP’li veya HDP’siz Kürt oylarını çantaya nasıl atacakları üzerine politika geliştirmeleri karşısında HDP’de kendi politikasını geliştiriyor.
Bunun en güzel ve anlamlı örneğini HDP Eş Başkanı Pervin Buldan Antep ziyaretinde hem Erdoğan iktidarına hem de Millet İttifakı’na yönelik olarak ortaya koydu.
Buldan, Erdoğan’a "Sizin Kürtlerden oy istemeye ne hakkınız var ne haddiniz var" diyerek şöyle devam etti:
"Kürt halkının belediye eş başkanlarını, kayyımla gasp edeceksin, milletvekillerini cezaevinde tutacaksın, bu ülkede cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş'a ceza vereceksin ve son seçimlerde bu ülkede yüzde 10'un üzerinde oy alan bir partiye kapatma davası açacaksın sonra Diyarbakırlıların gözlerinin içine bakarak 'Bana oy verin' diyeceksin. Hadi oradan, hadi oradan.
"Kürtlerin sizin bu yalanlarınıza dolanlarınıza karnı tok. Kürtler hiçbir zaman hiçbir süreçte bu tür yalanların arkasına kapılmadı.
"Millet İttifakı'na da söylüyoruz, bu ülkede kim iktidar olmak bu ülkeyi yönetmek istiyorsa bu ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorununu çözmek zorundadır.
"Hiç kimse Kürtlerin, Kürt halkının oylarını çantada keklik olarak görmesin. Kürtler hiç kimseye mecbur değildir, hiç kimseye de mahkûm değildir. HDP'yi ve Kürtleri muhatap almak zorundasınız.” (bianet)
Bunlar HDP’nin taraflara mesajlarıdır; doğru ve yerinde tespitleridir.
Seçimlerde ittifaklar, iş birlikleri, ayrışmalar süreci daha çok su kaldırır. HDP şu veya bu şekilde politik varyasyonlar geliştirebilir. Kürt sorunun demokratik çözümü elbette Türkiye’nin önünü açar. Ve en önemlisi acılar son bulur! Böyle olması temenniden öte kesin politik bir taleptir. Bu tarihsel sorunun çözümü demokratikleşmemizin önündeki en büyük engelin aşılması demektir.
İstenilir olan demokratik çözümün yaşanılır olması dileğiyle…
(HŞ/NÖ)