Pyongyang'a doğru yol alırken yerel rehberlerin bize söylediği ilk şey, "halkımızın, büyük liderimiz Kim Il Sung ve değerli liderimiz Kim Jong Il ile çok özel bir bağı vardır. Lütfen buna saygı gösterin ve üzerinde liderimizin resmi bulunan kağıtları buruşturup atmamak gibi konulara özen gösterin" oluyor.
Kim Il Sung kültünü Kuzey Kore'deki her adımınızda hissediyorsunuz. Şehirler ve köy meydanlarında devasa boyutlarda bronz heykeller, duvarlarda üzerinde Kim Il Sung ve Kim Jong Il'in resimleri olan dev mozaik çalışmaları, her binanın içinde tavana kadar yükselen tablolar, metro vagonlarında bile baba ve oğulun yanyana asılmış fotoğraflarını görüyoruz. Ayrıca sokaklarda ve tarlalarda çalışanları motive etmesi için üzerinde kırmızı karakterlerle Kim Il Sung'un sözlerinin yazılı olduğu büyük taş plakalar var. Öyle bir kült ki, üniversitelerde sadece Kim Il Sung ve Kim Jong Il'in sözlerinin ve makalelerinin araştırılmasına yönelik bir bölüm bile var.
Kim Il Sung'a saygı
Kuzey Kore'ye gelen ziyaretçilerin de Kim Il Sung'a saygısını göstermesi gerekiyor. Pyongyang'da bulunan Mansude Anıtı ziyareti, tur programlarının olmazsa olmazı. 20m yüksekliğindeki bu bronz Kim Il Sung heykeli, Paektu Dağını resmeden 70m genişliğindeki bir mozaik panonun önünde gökyüzüne doğru yükseliyor. Anıtı, taşa oyulmuş KDHC ve Kore İşçi Partisi bayraklarıyla, Japonya'ya karşı mücadeleyi, sosyalist devrimi ve yeniden yapılanmayı simgeleyen devasa figürler tamamlıyor.
Heykel şu anda tadilatta olduğu için biz ancak uzaktan görebiliyoruz. Zaten o kadar büyük ve görkemli bir yapı ki, şehrin her yerinden görünüyor. Kim Il Sung sanki hiç ölmemiş gibi, her daim halkın görebileceği bir yerden, onları izliyor. Rehberimiz Lee, heykelinin önünde günün her saatinde çiçek bırakıp, saygı duruşunda bulunan ziyaretçiler olduğunu anlatıyor. Aynı şeyi yabancıların da yapması gerekiyor. Yani heykele şöyle bir bakıp oradan ayrılamıyorsunuz. Heykelin önünde eğilip, saygınızı göstermeniz gerekiyor.
Heykele gidemeyince, rehberlerimiz saygımızı gösterebilmemiz için bizi Kim Il Sung'un anıt mezarına götürüyor. Buranın hep kalabalık olduğunu, ülkenin her yerinden insanların senede birkaç defa buraya geldiğini söylüyorlar. Günde 10-20bin kişinin burayı ziyaret ettiğini de söylüyorlar ama tabi 10-20bin inanması güç bir sayı aralığı.
Anıt mezarı 17 yaşından küçükler ziyaret edemiyor. Çocukların yeterince disiplinli davranamayacağını düşünüyor olabilirler. Çünkü otobüsten indiğimiz anda askeri düzene geçiyoruz.
Bireysel ziyaret yasak olduğundan, büyük gruplarla karşılaşıyoruz girişte. Sıralar halinde bekliyorlar. Biz de hemen dörtlü bir sıra oluşturup beklemeye başlıyoruz. Gerçi turistlere biraz kıyak geçiyorlar ya da yerel grupların arasına karışmamızdan çekiniyorlar ve bekleyen grupları sollayıp, sırayı bozmadan hızlı adımlarla ilerlemeye başlıyoruz. Aralarında lacivert üniformalı üniversite öğrencileri, yeşil üniformalı erkekler, yerel elbiselerini giymiş kadınlar, üniformları madalyalarla kaplı Güney Kore'de savaşmış askerler var.
Girişte üzerimizdeki tüm metal eşyaları, gözlükleri, fotoğraf makinelerini ve üzerimizdeki kıyafetler dışında herşeyi teslim ettikten sonra yürüyen platformlar, merdivenler ve yüksek tavanlı, dev sütunlarla kaplı koridorlardan geçtiğimiz uzun bir yola çıkıyoruz. Sessiz ve sırayı bozmadan yürümemiz lazım. Sürdürmemiz gereken düzen dörtlü sıra, ama yürüyen merdivenlere ve platformlara geldiğimizde ahenkle tek ya da ikişerli sıraya düşüyor, iner inmez tekrar dörderli eşleşiyoruz. Rehberlerin biri önde, biri arkada, biri sağ tarafımızda, sırayı bozduğumuzda ya da kıkırdamaya başladığımızda müdahale ediyor.
"O, kırmızı bayrağa inandı"
Yaklaşık 10 dakika sonra bir odaya varıyoruz. Girişte hepimize küçük radyolar dağıtıyorlar. Lee, ingilizce bilmesekte radyoyu dinlememizi, söylenenleri anlamasak da anlatıcının ses tonundan anlatılanları hissedebileceğimizi söylüyor. İlk başta komik geliyor ama kayıt Korece olsaydı bile, Kim Il Sung'un kahramanlıklarından bahsedildiğini anlardık diyoruz. Duvarda dev bir kırmızı bayrağın ortasında Kim Il Sung'un portresi var. Hikayeyi dinleyerek kocaman odada yürümeye devam ediyoruz. Ses kaydı Kim Il Sung'un ölümünü anlatmaya başladığında yine devasa bronz figürler çıkıyor karşımıza. Ağlayan, yerlere kapanmış kadın, erkek ve çocuk figürleri, liderlerinin yasını tutuyor. Odadan çıkarken ses kaydı sona eriyor: "o kırmızı bayrağa inandı... ve artık sonsuzluğa erişti."
Birkaç merdiven, koridor ve asansörden sonra mumyanın olduğu odaya varıyoruz. Sırayla cam odacıklarda dezenfekte olup, mumyanın bulunduğu odanın girişinde tek sıra halinde beklemeye başlıyoruz. Ve nihayet Kim Il Sung'u görüyoruz. Yüksek tavanlı, kırmızı ışıklandırılmış kocaman bir odanın ortasında, cam bir tabutta yatıyor. Takım elbisesi, kravatı, gözünde gözlükleri. Üzeri kırmızı bayrakla örtülü...
Lee odaya girmeden önce, önümüzdeki grupları izleyip, onlar ne yaparsa aynısını yapmamızı tembihliyor. Sıra bize geldiğinde ilerliyor, dörder kişilik gruplar halinde Kim Il Sung'un ayak ucunda eğiliyoruz. Sonra sol tarafında eğilip, kafasının arkasından sırayı bozmadan hızlıca geçip, sağ tarafında tekrar eğiliyor ve odadan ayrılıyoruz.
Çıkış yolumuzda Kim Il Sung'un Mercedes marka arabasını, yolculuk ettiği tren vagonunu ve hayatı boyunca gittiği ülkelerin ve kullandığı güzergahların bulunduğu (uçakla gittiği ve trenle gittiği yollar farklı renklerde işaretlenmiş) ışıklı, dev bir harita görüyoruz. Son olarak, farklı ülkeler tarafından Kim Il Sung'a verilen madalyalar ve fahri doktora belgeleriyle dolu bir odayı geziyoruz. Duvarda dünya liderleriyle çekilmiş fotoğrafları asılı.(ÇT)
* Anıt mezara fotoğraf makinesi sokmak yasak. Ancak 2006'da KDHC anıt mezarın bazı fotoğraflarını kamuoyuyla paylaştı. Mumyanın olduğu oda arasında olmasa da, resimlere buradan bakabilirsiniz.
(Yarın: Kuzey Kore'de Hayat Pratikleri)