Güney Kore'yde bol bol tapınak gezip, budizmden (ve bazen hristiyanlıktan) bahsederken, Kuzey'de sadece Kim ll Sung ve onun KDHC için yaptıklarından bahsediyoruz. Savaşlarda tamamen yerle bir olmuş bu ülkeyi Kim Il Sung sıfırdan inşa ettiği için hayatın her alanında etkisi hissediliyor. Güney'deki budistler tapınaklara girerken eğiliyor, Kuzey'de de insanlar Kim Il Sung'un önünde eğilip saygılarını sunuyorlar.
Rehberimiz O'ya (rehberlerimizden birinin adı O) niye hiç tapınak görmediğimizi soruyorum. "Din çok yaygın birşey değil" diyor, "ben inanmıyorum". Hiç mi yok inanan, olmaz öyle şey, diyorum. "Sadece yaşlılar dine önem veriyor artık. Gençler de böyle şeyleri düşünmüyor."
Din meselesi ve Çandogyo
Kuzey Kore'de yaygın olmasa da Budizm, Konfüçyüsçülük, Şamanizm, Hristiyanlık ve Çandogyo inançları mevcut. Hristiyanlık bu ülkeye 18. ve 19. yüzyılda Katolik ve Protestan misyonerlerle gelmiş ve 2. Dünya Savaşı'nda sınır dışı edilmeleriyle etkisini kaybetmiş. Yine de seyahat boyunca gördüğümüz dinle ilişkili tek bina, Pyongyang'dan yükselen, siyah ve oldukça görkemli bir katedral oluyor.
"İnsan ve tanrı birdir" ilkesine dayanan Çandogyo ise ahlak prensiplerini Konfüçyüsçülükten, ritüellerini Budizm ve Şamanizmden, monoteizm ilkesini de Hristiyanlıktan alan Kore'ye özgü bir din. Öbür dünyaya yatırım yapmak yerine, bu dünyaya adalet ve barış getirmek olan ve toplumdaki eşitsizliklere karşı çıkan doktirinleri bağlamında devrimci bir potansiyel taşıyan bu din 1894'teki büyük köylü ayaklanmasından Japonya savaşına Kuzey Kore'nin bağımsızlık hareketinde önemli bir rol oynuyor. 2005 senesinin resmi verilerine göre nüfusun yüzde 12'sinin inandığı Çandogyo, Kuzey Kore'deki en büyük din olarak kabul ediliyor.
Anayasada garantiye alınan din özgürlüğü pratikte ciddi engellerle karşılaşsa da Çandoistler için bazı ayrıcalıklar mevcut. Bu Çandogyo'nun ülke tarihindeki öneminden kaynaklanıyor. Anayasada da dini özgürlükler "kimsenin dini yabancı kuvvetlere katılmak ya da devlet ve sosyal düzeni sarsmak için bir mazeret olarak kullanmaması gerektiği" belirtilerek veriliyor (68.madde).
Juche felsefesi
Kuzey Kore'de kitlesel bir dini inanış yok. Maneviyat Juche felsefesi üzerine kurulu. Kim Il Sung'un oluşturduğu, Marksist temellere dayalı bu felsefe "insanın kendisinin ve kaderinin efendisi olması" anlamına geliyor. Buna göre insan, "onu diğer varlıklardan ayıran yaratıcılık, akıl ve bağımsızlık özellikleri sayesinde kendini geliştirir, öğrenir ve hep ilerler. İnsan içgüdülerinin ötesinde, sadece eğitim, tartışma ve yaratıcılık deneyimleri sayesinde ilerleyebilir."
Juche, Kuzey Kore'de hem bir yaşam felsefesi, hem de resmi ideoloji. Bu ikisi zaten paralel gidiyor. Kim Il Sung 1965'te yaptığı bir konuşmada Juche'yi siyaset, ekonomi ve savunma alanlarında bağımsızlık ve kendi kendine sürdürülebilirlik olarak[1] anlatıyor. Rehberimiz Lee de Juche'yi "insanı merkeze koyan bir sosyalizmin inşası" olarak tanımlıyor. Juche, ülkenin yönetim felsefesi olarak da anayasanın üçüncü maddesinde[2] yerini buluyor.
Sürekli Kim Il Sung ve Juche sosyalizmininin emperyalist güçleri nasıl alt ettiğinin anlatılmasına rağmen, seyahatimiz boyunca Marx, Engels, Lenin, Stalin ya da Mao'nun ismini hiç duymamamız da hayrete düşürüyor bizi. Kore İşçi Partisi binasının üzerinde Marx ve Lenin'in resimlerini görünce hemen fotoğraf makinelerimize sarılıyoruz.
Pyongyang'da, 150 metrelik beton bir kulenin tepesindeki 20 metrelik kırmızı metal bir alevden oluşan bir de Juche Anıtı bulunuyor. Anıtın girişinde Fransa, Madagaskar, Malta, Kıbrıs, Pakistan, İsviçre gibi ülkelerdeki Juche Fikri Enstitülerine ait plaketler sergileniyor. Ayrıca 1982'de yani Kim Il Sung 70. yaşındayken dikilen bu anıtın iki yanında bu güne atfedilen 70'şer basamak var.
Kim ailesinin iktidarı
Kuzey Kore'de anıtlar, mozaikler dışında da Kim Il Sung her yerde. Hayattayken köyleri, tarlaları, barajları, okulları, fabrikaları, inşaatları ziyaret ederek toplumsal yaşamı yakından izlemiş. Her yılbaşında binlerce çocuğun okul sonrası aktivite ve eğitimlere katıldığı Çocuk Sarayı'na gidip, çocuklarla dans edermiş. İnşaatlarda çalışan askeri personel ve gönüllü taburları ziyaret etmiş. Gittiği her yere ziyaretinin tarihi ve orada yaptığı konuşmadan alıntıların bulunduğu panolar konulmuş.
Doğduğu evin etrafına büyük bir park inşa edilmiş ve hergün yüzlerce Koreli tarafından ziyaret ediliyor. Doğduğu güne dair efsaneler de var tabi; doğduğu an gökyüzünde iki gökkuşağı ve parlayan bir yıldız görülmüş ve doğum haberi hızla yayılmış. KDHC'nin kuruluş tarihi (ay ve gün olarak) Kim Il Sung'un doğum günüyle belirlenmiş.
Halkın Kim Il Sung'a karşı hislerinin, şu an devlet başkanı olan oğlu Kim Jong Il'a karşı olandan daha güçlü olduğu hissediliyor. Ama aynı saygı ve ilahlaştırma onun için de geçerli. O da mozaik panolar ve heykellerle ülkenin her yerinde. Hatta birçok yerde baba-oğul birlikte resmediliyorlar.
Sosyalizm gibi bir ideolojinin, bu kadar güçlü bir kişi kültüyle ve babadan oğula geçerek yaşatılması oldukça düşündürücü bir olgu. Kim Il Sung 46 yıl süren iktidarını oğluna devretmesini, başka kimseye güvenemeyeceğini söyleyerek açıklamış ve böylece herediter bir sistemin de yolunu açmış. Oğlu Kim Jong Il'de bu sistemi devam ettirmeye karar vermiş gibi gözüküyor. 2010 senesinde yapılan açıklamayla bir sonraki devlet başkanının Kim Jong Il'in küçük oğlu Kim Jong Un olacağı ilan edildi.
"Babam da herediter sisteme karşı"
Kim Jong Il'in diğer oğlu Kim Jong Nam Çin'de yaşıyor. Söylentilere göre kardeşiyle olan iktidar mücadelesini kaybettikten sonra babası tarafından Kore'den uzaklaştırılmış. Ancak 2009'da bir Japon kanalında yayınlanan, Kim Jong Nam olduğu "düşünülen" bir kişiyle yapılan tv röportajında, söylenenleri medyadan duyduğunu, bunların kesinlikle gerçeği yansıtmadığını dile getiriyor.
2011 Ocak ayında Tokyo Shimbun adlı bir gazeteye verdiği yazılı röportajda Kim Jong Nam, "herediter sistem sosyalizmle uyuşmuyor. Babam da buna karşıydı" diye konuşuyor, "bence bu ülkenin istikrarını sağlamak için yapıldı." Başka bir röportajda da "bunu yapmasını gerektirecek iç meseleler olduğunu sanıyorum. Eğer böyle bir durum varsa buna riayet etmeliyiz" diye açıklıyor durumu. Kuzey Kore'nin reformlara ve açılıma yoğunlaşması gerektiğini, böyle giderse ekonomik bir güç haline gelemeyeceğini düşündüğünü de sözlerine ekliyor.
Kim Il Sung, ölümünden dört yıl sonra, Kuzey Kore Halk Meclisi tarafından "Ebedi Lider" ilan edilmiş. Yani hala görevinin ve halkının başında aslında. Oğlu ve torunları da onun dünyadaki aracıları gibi. Rehberimiz Faruk Pekin, Kim ailesinin kültleştirilmesinin, hiçbir muhalefetle karşılaşmadan egemenliğini sürdürmesini sağlayan bir propoganda sisteminin bir parçası olarak da algılanabileceğini belirtiyor.
Koreli rehberlerimize ülkenin sosyal yaşamı, siyasi tablosu, dış ilişkileri, Güney Kore'yle birleşmesi gibi konularda sorduğumuz soruları Kim Il Sung'dan alıntılarla yanıtlıyorlar. Kitapçıda O'ya bana buradaki kitaplar arasından hangisini tavsiye edeceğini soruyorum, Kim Il Sung'un üç ciltlik anılarını gösteriyor. Halk Kim Il Sung'a ve ardında bıraktığı mirasa güveniyor ve bunu onurlandırmak hayatlarının bir parçası.
Peki Kuzey Kore'de hiç muhalif yok mu?(ÇT/HK)
(Yarın: " Kuzey Kore'de İnsan Hakları, Göç, Muhalifler ")
[1] Juche: siyasi alanda bağımsızlık, ekonomik konularda kendi kendine sürdürülebilirlik ve ulusal savunma konusunda kendine güven.
[2] Anayasa 3. madde: "KDHC insan odaklı bir dünya görüşü, insan kitlelerinin bağımsızlığı için devrimci bir ideoloji olan Juche fikrine göre yönetilmektedir." (The DPRK is guided in its activities by the Juche idea, a world outlook centered on people, a revolutionary ideology for achieving the independence of the masses of people.) Ayrıca 5. ve 52. maddede de Juche fikrine yer veriliyor.