Türkiye gündemi çok hızlı değişiyor, geçtiğimiz günlerde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Mustafa Balbay'ın Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurusu olumlu sonuçlandı.
Sonrasında gelen tahliye ile tüm seçilmiş milletvekillerinin serbest kalacağı beklentisi oluşmuşken Kürt siyasetçilerinin tahliye edilmemesiyle adaletsizlik duygusunu bir kez daha hissettik, barış sürecini riske sokan birçok gelişmenin üstüne bir olumsuzluk daha eklenmiş oldu.
İki gündür de yolsuzluklarla ilgili operasyonlar Türkiye gündemine öyle bir düştü ki, hangi siyasal sonuçları doğuracağını önümüzdeki günlerde daha net tartışabileceğimiz yeni bir durum olarak bizi bekliyor.
Bütçe görüşmeleri devam ederken, kamu işçisi ve kamu çalışanı açısından çok önceden belirlenmiş, bilinen rakamlar hiç değiştirilmeden aynı şekilde kabul edildi.
Sendikalarla yapılan sahte görüşmeleri, pazarlık yapılıyormuş gibi gösterseler de artık kimse inanmıyor. Emekçilerin, çalışanların haklı talepleri ne zaman gündeme gelse “İstikrarın bozulacağı” vurgusu iktidar sahiplerince öne çıkartılıyor.
Emekçilerin bütçesi hiçbir zaman istikrar içerisinde olmadığı için, aslında istikrarı bozulması gereken sermaye ve onların şirketleridir.
Her Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi bilir ki bir ülkede gelir dağılımı dengesiz ise yoksulla zengin arasındaki açı büyümüşse o ülke demokrasi ile yönetilemez, baskıcı otoriter bir yapı sürekli olarak demokrasi dışı, hukuk dışı uygulamaları ile insanları yıldırmaya susturmaya çalışır.
Yine her akli selim insan bilmelidir ki gelir dağılımındaki adaletsizlik ne kadar büyükse, toplumsal adaletsizlikte bir o kadar büyüktür. İktidar sahipleri ne zamanki kendilerine yönelik tepki artarak yükseliyorsa, uyguladıkları neo liberal politikalar sonucu sağladıkları sömürü onlara yetmez kendilerini daha güvence altına almak için yolsuzluklara/hırsızlıklara başvururlar.
Dünyada son yirmi yıldır daha da belirgin hale gelen, haydut devletlerin tahakkümü, bütün ülkelerde iş birlikçi hükümetleri yarattı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti bu durumdan muaf değildir. Bu nedenle ülkemizde olup bitenleri daha iyi anlamak için bilirkişi olmaya gerek kalmıyor.
Yolsuzlukların münferit olaylar olmadığı, iktidar sahiplerinin ayakta kalabilmesi için başvurdukları bir saldırganlık olduğunu son operasyon bize daha iyi anlatıyor, her ne kadar çok farklı nedenlerle de açık edilse bile bu durum böyledir.
Eşitliğin olmadığı bir ülkede adaletin olmasını beklemek, ayrımcılığın var olduğu bir ülkede hukuktan bahsetmek nasıl mümkün değilse, bütün bu olup bitenlere sessiz kalmakta mümkün değildir.
Gezi direnişin de ortaya çıkan bu enerjinin yeniden, yeniden toplumsal mücadelede devreye gireceğine inanıyorum.
KESK böylesi bir dönem de bir kez daha itirazını üretimden gelen gücünü kullanarak bugün (19 Aralık) eyleme geçiyor. KESK'in bu eylemi sonuç almasa da toplumsal muhalefetin mücadelesine enerji biriktirdiği kesindir. (SE/BA)