Sen içinden şarkı söyler misin hiç durmaksızın. Ben söylerim yemek yerken, yürürken, konuşurken hatta kavga ederken bile. Bir gün sabahtan akşama hep aynı şarkıyı söylerim. Bu aralar ise bıkmadan usanmadan hep aynı şarkıyı söylüyorum:
Puslu soğuk hava dökülen yapraklar / En sevdiğim mevsimdi sarı sonbahar / Artık değil...
Candan Erçetin’in şarkısı bu. Ama niye bu şarkı diye soracaksın şimdi de. Şarkının devamını biliyor musun?
Kalbimde hüzün aynada üzgün yüzüm / Beni tanıyanlar buna birisi sebep diyor / Susuyorum...
Yıllarca sustum. Annemin tembihiydi: “Kan kustum deme kızım kimseye. Kızılcık şerbeti içtim de.” O şerbeti öyle çok içtim ki; kıp kızıl oldum adeta. O kocaman yüreğim küçüldü. Annem “sabret” dedi; ettim. Ben “Daha ne kadar süre?” dedikçe “biraz daha” dedi. Koskoca sekiz, tam sekiz yıl 5 ay 24 gün geçti. “Sabırla koruk helva olur” derler ya... Denedim yıllarca; olmuyormuş.
“Nere(ler)de hata ettim" diye sordum kendime hep. Her ‘Havva kızı’ gibi benimde hatalarım olmuş. Hatayı araman, bulduğunda ya da söylendiğinde onarman ve en önemlisi tekrarlamaman önemli. Bizimki hiçbirini yapmadı.
En büyük hatam mı? Kendimi yok saymam. Annem, kardeşlerim halam ve daha sonra da -neredeyse sadece- eşim için yaşadım hep. Onlar içim her şeyi yaptım. Kendim için hiçbir şey. Onlar için harcayıp, tükettim mücadele gücümün tümünü. Bak yine söylüyorum şarkıyı içimden. Bu kez Candan diyor ki şarkıda:
Yaptığım birçok şeyin hiçbir amacı yok / Fotoğraflar çekmecede anılarım direniyor / Arkadaşlar nefretle buna o sebep diyor.
Güzel günlerim olmadı değil; oldu. İnsan anılarının güzel olanlarını unutuyor nedense... Beni örseleyen anılar çıkmıyor usumdan.
Yıllarca her daim yanında olduğum ailem şimdi yok yanımda. Eee, şimdi de benim onlara ihtiyacım var. Ve yoklar. Hiçbir şeye, hiçbir insana gereğinden fazla değer vermeyeceksin. Çocuk, anne, eş... İnan, valla...
İnsan kendini hayata dahil etmeliymiş. Ben hariç tuttum. Biliyorum ne ilk ne son kadınım bu duruma düşen. Biraz gücümü toplayayım. Gerçeği sindireyim içime. Zaman lazım bana. Şöyle derin nefesler lazım bana. Karaca Mağarasına gidip, nefes almalıyım. Ciğerleri yırtılacak zannediyor insan orada solurken.
Yıllar bana sadece güçlü bir yalnızlık duygusu kazandırmış meğer. Yeni ayrımına vardım. Ben alışveriş değil, sadece "veriş" yapmışım. Almağa alıştırmışım çevremdekileri.
Bir ben gerçeği biliyorum ve gizlice ağlıyorum / Onlar yanlış biliyor kimsenin suçu değil bu.
Bir arkadaşımın ısrarıyla evlilik terapistine gittim; sadece bir seans. İkinciye “eşinizle gelin” dedi. Gitmedi eşim. Benim son çırpınışlarımdı zaten. Denemediğim bir şey kalmasın... İleride keşke dememek için anlayacağım.
Bir yerde okumuştum. “Mutluluk hayatın finansal ve fiziksel yönlerine yatırım yaparak elde edilemez. İnsan, spiritüel, entelektüel ve ilişkisel yönünü de aynı oranda beslemeli. Hayatla ilişkisini artırmalı” diye.
Kendimle ilişki kurmaktan imtina edip, "istendiği şekilde kendim" oldum şimdiye dek.
"Onun suçu değil bu kader oyunu değil bu / Bu benim suçum" diyor şarkı. Evet; benim suçum. Hakim gereğini düşündü ve cezamı verdi: “Kendi istediğin şekilde kendin ol, artık”(ŞD/EÜ)
* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.
** Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre:
2006 yılında 636 bin 121 çift evlenmiş. 2007’de evlenen çift sayısı binde 9,09 artarak 638 bin 311'e yükselmiş. İlk kez evlenen çiftler arasındaki ortalama yaş farkı 3,3 olmuş. Ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 26,1, kadınlarda 22,8 olmuş. Bölgesel düzeyde en yüksek ortalama ilk evlenme yaşı İstanbul Bölgesi'ndeymiş. (Erkekler: 26,9, Kadınlar: 23,7) Bölgesel düzeyde en düşük ortalama erkek ilk evlenme yaşı (25) Orta Anadolu ve Batı Karadeniz Bölgesinde, kadınlarda ise (21,5) Orta Anadolu Bölgesi'nde kaydedilmiş. 2006 yılında 93 bin 489 çift boşanmış. 2007 yılında boşanan çift sayısı binde 1,34 artarak 94 bin 219'a yükselmiş. Boşanmaların en yüksek olduğu bölgeler (binde 1,85) Ege, (binde 1,79) İstanbul ve (binde 1,64) Batı Anadolu’ymuş. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu bölgeler (binde 0.45) Kuzeydoğu Anadolu ile Ortadoğu Anadolu’ymuş. Boşanmaların yüzde 41,8'i evliliğin ilk beş yılı içinde, yüzde 22,5'i ise 16(+) yıl süre evli olan çiftler arasında gerçekleşmiş.