Bu yazı başlıktan ibarettir. Çünkü faşizme karşı çıkmak insan onurunun haykırışıdır.
18 Ocak Perşembe günü sabahı adına "Şafak" operasyonu denilen baskına dair haber şuydu:
"18 Ocak 2013 sabaha karşı saat 04.00'den itibaren Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul ve Ankara şubeleri ile Halkın Hukuk Bürosu ve birçok avukatın evleri ve büroları polisler tarafından kapılar kırılarak basılmıştır. ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı ve ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Av. Oya Aslan, İstanbul Şube Başkanı Av. Taylan Tanay ve İstanbul Şubesi yöneticileri Av. Güçlü Sevimli, Av. Güray Dağ, Av. Gülvin Aydın ile önceki Şube Başkanlarından Av. Serhan Arıkanoğlu ve Efkan Bolaç ile ÇHD üyeleri Av. Ebru Timtik, Av. Barkın Timtik, Av. Naciye Demir ve Av. Şükriye Erden'in ev ve bürolarında sabah 04.00 ten itibaren arama ve gözaltı işlemleri başlamıştır."
Aramaların nasıl yapıldığı ve gözaltı işlemlerinin tanığı İstanbul Barosu ve avukatlardır.
İstanbul Barosuna göre; "Bugün gene hukuk tarihinde kara bir gün yaşanmıştır. İstanbul başta çeşitli illerde Çağdaş Hukukçular Derneği'ne yönelik gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonlarla adı geçen derneğin ve birçok avukat meslektaşımızın bürosu aranmış, gözaltı uygulaması gerçekleştirilmiştir. Aramaların çoğu kez olduğu gibi somut bir isnat olmaksızın, adeta her kapıyı açan 'örgüt' isnadı ile ve neyin arandığı belirtilmeksizin verilen kararlarla yapılması bir yana, bu kez daha vahim hukuksuzluklar yaşanmıştır. Kanunun açık hükümlerine rağmen, Cumhuriyet savcısı ve Baro temsilcisi beklenmeden bazı avukat bürolarının kapıları polis tarafından 'kırılarak' içeri girilmiş, avukatın müvekkille olan yazışma ve belgeleri incelemeye tabi tutulmuş, aramalar kayda alınmış, gereklilik ve orantılılık kıstaslarına uyulmadan gözaltı işlemi uygulanmıştır. Hatta öyle ki, ÇHD merkezinde yapılmakta olan aramaya İstanbul Barosu Başkanı'nın girmesi engellenmeye çalışılmış ancak başarılı olunamamış, arama mahallinde ise hukuka aykırı olarak kamera ile görüntülenmeye çalışılmıştır. Tüm bunlar Ceza Muhakemesi Kanununa ile Avukatlık Kanununa, hukuka, evrensel kurallara, avukatlık onuruna aykırıdır."
Türkiye Barolar Birliği'ne göre, "Çağdaş Hukukçular Derneği, Türkiye'nin pek çok ilinde örgütlenmiş bir sivil toplum kuruluşudur. Üyelerinin önemli bir kısmı avukattır, insan hakları savunucusu ve aktivistidir. Dün itibariyle Ankara ve İstanbul başta olmak üzere diğer başka illerdeki Çağdaş Hukukçular Derneği binalarında, başkan ve yöneticilerinin avukatlık bürolarında, konutlarında Avukatlık Kanunu'nun ve diğer kanunların öngördüğü usullere aykırı biçimde aramalar yapılmış, haklarında yakalama kararları çıkarılmış ve bir kısım meslektaşlarımız ise gözaltına alınmıştır. 'Operasyon' adı altında yürütülen bu nitelikteki karar ve işlemler, 'savunma hakkı ve mesleğine' olduğu kadar 'insan hakları savunucularına' karşı da sürdürülen sistematik bir saldırı görünümü kazanmıştır."
Savunma, avukatlar ve Çağdaş Hukukçular Derneği tehdit altındadır.
Çağdaş Hukukçular Derneği çok eski, ama bir o kadar da köklü bir mücadele geleneğinden gelir.
Birinci Olağan Genel Kurulunu 12 Haziran 1976 tarihinde yapmış olan Çağdaş Hukukçular Derneği Yönetim Kurulu 15 Haziran 1976 tarihinde yayınladığı bildiri ile Çağdaş Hukukçular Derneği'nin genel tavrını kamuoyuna şöyle açıklamıştı:
"Birinci Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Kurulu, Türkiye halkının üzerinde çöreklenen emperyalist ve faşist baskıların kurumlaştığı ve yoğunlaştığı bir dönemde yapılmıştır. Derneğimiz bu dönemde, güncel ve birincil görevin antiemperyalist ve antifaşist mücadele olduğunu kabul ve ilan eder.
Yurdumuza, egemen sınıfların, daha açık, kaba ve şoven diktasını getirme amacını güden faşizme karşı mücadele; demokratik rejim için, sosyal hukuk devleti için, insan hak ve özgürlükleri için mücadele demektir."
Üç maddeden oluşan bildirinin son maddesi DGM'lerle ilgiliydi. 1976'da "Halkımızın uyanışını önlemek, işçiler, köylüler, aydınlar ve tüm yurtseverler üzerinde bir baskı ve terör uygulamak amacıyla" yasa tasarısı hazırlanan DGM'lerin "Anayasanın güçler ayrılığı, bağımsız yargı, savunma hakkı ilkelerine aykırı" olduğunu ilan ediyor,"olağanüstü siyasal mahkeme niteliğinde" olan DGM'lerin kuruluşuna herkesi karşı çıkmaya çağırıyordu.
Çağdaş Hukukçular Derneği'nin genel tavrı dün neyse bu gün de odur. Yönetim Kurulu kararı ÇHD yayını olan "Hukuk ve Toplum" adlı Bülten'in 1976 yılı Ekim (1). Sayısında yayımlandı.
Aynı bültende "Örnek Kararlar" bölümünde ise şöyle bir karar özeti vardı: "Türkiye'de faşizme ve emperyalizme samimiyetle karşı çıkma, her Türk vatandaşının görevidir, namus borcudur, insan olma haysiyetinin gereğidir. Faşizme ve emperyalizme karşı çıkmayan, samimiyetle bunu kınamayan bir toplumun mevcut dünya koşulları içinde insanca yaşamaya, insan olmaya, haysiyetli bir yaşam süremeye hakkı yoktur".(Ankara 8 Asliye Ceza Mahkemesi 25.6.1975 tarih, Esas 1975/106, Karar 1975/297)
Artık böyle kararlar yok. Ama faşizme karşı mücadeleyi insanlık görevi sayan avukatlar var.
İstanbul ÇHD Şube Başkanı Avukat Taylan Tanay gözaltına alındıktan sonra, İstanbul Barosu ile aynı sokakta bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği'ne getirildi ve ÇHD'de arama yapılıyordu. Avukat meslektaşları da, dışarıda dayanışma ve protesto için ÇHD önünde toplanmıştı. Sonra üstlerine biber gazı sıkıldı.
ÇHD önünde bekleyen avukat arkadaşlarına, pencereden seslenen Av. Taylan, mücadelenin süreceğini, yılmayacaklarını, yeniden geleceklerini, toplumsal savunma ve savunmanın boyun eğmeyeceğini bütün kararlılığıyla ve gür sesiyle herkesin duyabileceği çok güzel cümlelerle ve sıkılı yumruğundan aldığı güçle söyledi.
Aslında avukat Taylan Tanay yıllarca kimsenin hafızalarından silinmeyecek biçimde; aşağıda bekleşen avukat meslektaşlarına bütün inancıyla şöyle seslendi:
Kahrolsun faşizm! (Fİ/BA)