İlk bakışta “İslamcı terör” nitelemesinden Müslümanlar için incitici olduğu ve bir din ile terör kavramının birlikte anılmasının doğru olmadığı gibi bir sonuç çıkmakta.
“İslamcı terör” deyince din, ideoloji, siyaset, sosyoloji ve hukuk alanlarına varıncaya dek geniş bir yelpazede yer alan bir kavramdan söz ediyoruz. Burada dilin ve kavramların bu disiplinler kapsamı doğrultusunda kullanılması esastır. Dolayısıyla İslamcı terör konusunda aidiyet ve niyet üzerinden hareketle doğru sonuçlara ulaşılamaz.
Felsefe başta olmak üzere siyasal bilimlerde, edebiyatta dilin yerinde ve doğru kullanılması ilk şarttır. Ne yazık ki siyaset ve medya, dilin bozulmasının, kavram çarpıtmalarının ve bu anlamda da ciddi bir bilgi kirliliğinin öncülüğünü yapıyor. İslamcı terör tartışmalarında da bu böyle devam ediyor.
Bu tanımlamaya öteden beri canhıraş karşı çıkan kişi, Erdoğan’dır. Onun bir başbakan, daha sonra da cumhurbaşkanı olarak siyasetin tepesinde bulunması ve Müslüman kimliğine sahip olması nedeniyle bu karşı çıkışı haklı gözükebilir. Ancak siyasetin tepesinde olan birisinin dili ve kavramları doğru kullanması da gerekir. En azından biz yönetilenler, yöneticilerden dili doğru kullanmasını beklemek hakkımızdır!
Erdoğan’ın çeşitli tarihlerde konuya dair yaptığı açıklamalardan birkaç örnek verelim:
“İslami terör, İslamcı terör gibi ifadelere prim vermeyiz… Adı Müslüman olan birinin, terör eylemi yaptı diye, bunu İslam’a fatura etmeye kimsenin hakkı yoktur.”
"İslam ve terör kavramlarının yan yana gelmesini asla kabul etmeyiz.”
“İslam'ın anlamı barıştır. İslam ve terör, Müslüman ve terörist bunları yan yana koymaya çalışanlar en büyük ırkçıdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan son açıklamasını 25 Eylül tarihinde İslam İş Birliği Teşkilatı Ombudsmanlar 1. Genel Kurulu'nda yaptı. Sözü Arakan’a getiren Erdoğan: “Burada çok açıkça bir soykırım var. Açık söylüyorum rahatsız olabilirler. Dünyaya ‘İslami terör’ diye konuşanlar, ‘Hristiyan terörü’ diyorlar mı, ‘Yahudi terörü ’diyorlar mı, ‘Budist terörü’ diyorlar mı? Demiyorlar. Budistleri böyle iyi niyet elçisi gibi hep gösterirler. Şu anda tamamen Myanmar’da ‘Budist terörü’ var.”
Bu ifadelere göre Erdoğan’ın İslamcı terör konusundaki görüşleri aidiyetinden ve niyetinden kaynaklanmakta. Böyle olduğu için bu açıklamalar baştan aşağı tutarsız. Erdoğan, İslamcı terör olmaz iddiasını dini aidiyetinden kaynaklı bir İslam savunusu üzerine bina ediyor ki, temeli yanlış atıldığından ortaya eğri büğrü, çarpık ve zayıf bir bina çıkıyor. Bina kullanılacak gibi de değil. Böyle olduğu için, bu iddiaların en azından ülkedeki İslami çevrelerde bile pek bir karşılığı bulunmuyor.
Neden?
Dil ve kavramlar dedik ya…
Bir kere kimse İslam dinine terörist bir din demiyor!
Kimse, adı Müslüman olan birinin terör eylemi yapmasından dolayı, bunu İslamcı terör diyerek İslam’a mal etmiyor.
İslam terörü demekle İslamcı terör demek arasında dağlar kadar fark var. Dili doğru kullanmak demiştik ya; İslam kelimesine “cı” eklediğimizde kavram, İslam dinini değil, İslam adına yapılan siyasal eylemliliği içerir. Mütedeyyin bir Müslüman ile siyasal İslamcı bir Müslüman arasındaki nitelik farkını buna örnek olarak verebiliriz.
İslamcı terör nitelemesi, terör eylemi yapanların Müslüman olmasından dolayı yapılmıyor. Erdoğan’ın birinci çarpıtma noktası burası.
Birinci çarpıtmaya bağlı olarak Erdoğan “Dünyaya ‘İslami terör’ diye konuşanlar, ‘Hristiyan terör’ diyorlar mı, ‘Yahudi terörü ’diyorlar mı, ‘Budist terörü’ diyorlar mı? Demiyorlar.” Diyerek, bu kez de olguları çarpıtıyor.
Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, ateist vb. bu kimliklere ait olan biri pekâlâ terör eylemi yapabilir. Sorun, eyleme katılanın ait olduğu inanç kimliği değil ki. Eylemin ideolojik, siyasal yapısı ve amacı, o eyleme adını verir.
Şiddetin bir parçası ama kendine özgü nitelikleri olan terör, tarihin eski bir eylem biçimidir. Terörün tarihselliği için sıkça Alamut kalesinin kartalı diye ifade edilen Hasan Sabbah ve onun Haşhaşiyun tarikatı örnek gösterilir. Terör, şiddet, hukuk, devlet şiddeti, terörün tarihi seyri gibi konulara girmeksizin günümüz üzerinde duralım.
Onlarca İslamcı terör örgütünün içerisinde El-Kaide, IŞİD, Boko Haram ve Suriye iç savaşı sırasında ortaya çıkan El Nusra en büyüklerini oluşturmakta.
Bu örgütler ne diyor?
Kendi anlayışlarına göre bir İslam şeriatı kurmak istiyorlar.
Allah ve İslam adına savaştıklarını söylüyorlar.
Kuran’ı referans aldıklarını iddia ediyorlar.
Allah’ın kılıcı, Allah’ın askeri olarak her birisi kendisine Seyfullah diyor.
İslam’ı dünyaya egemen kılmak için savaşıyorlar ve kâfir gördüklerinin kellesini kesiyorlar.
İntihar bombacılığını cennete gitmenin garantisi olarak teşvik ediyorlar.
Öyle radikal bir İslamcılık yapıyorlar ki, bırakın diğer dinleri, kendilerinden olmayan Müslümanları bile kâfir sayıyorlar.
IŞİD bayrağında kelime-i tevhid, yani "Lâ İlâhe İllallah Muhammedîn Resulullah" sözleri yazılıdır.
Bu örgütler İslam adına hareket ettiklerini, kendilerinin gerçek İslam’ı temsil ettiklerini, kafirlere karşı savaşarak İslam şeriatını kuracaklarını iddia ediyorlar. Bu iddialar salt sözde kalmıyor ve yalnızca siyaseten söylenmiş de değiller. Yaşamları, giyim kuşamları, evlilikleri, ibadetleri, sloganları, eylemlerini İslam adına işlediklerinin slogan ve pratikleri; bütün bunlar bu terör örgütlerinin İslamcı bir ideoloji ve pratikle donandıklarını gösteriyor.
Bu nedenlerden dolayı bu örgütlere İslamcı terör örgütleri deniliyor.
Elbette yukarıda sıraladığımız özelliklere sahip bir Hıristiyan veya Yahudi örgütler için de Hıristiyancı terör veya Yahudi terör örgütü deyimi kullanılır. Böyle bir durum olmadığına göre dünya niye Hıristiyan veya Budist terör örgütü desin ki? Arakan’da Müslümanlara yönelik şiddet hareketi Budistlerin Budizmi yaymak, onlara Budizmi kabul ettirmek veya Budist bir düzen kurmak için yapılmıyor. Orada bir devlet şiddetinden, hukuksuzluktan, zorbalıktan söz edilebilir.
Erdoğan İslamcı terör gerçekliğini Arakan üzerinden balans yapmaya çalıyor.
İslam dini, İslamcı terör olmaz diye savunulamaz!
İslam dinini, Müslümanlığı savunmak istiyorsanız, önce bu terör örgütlerine karşı ideolojik, siyasi, askeri, hukuki olarak mücadele etmelisiniz.
Önce IŞİD için “Yaramaz çocuklar” diyeceksiniz. Ancak Suriye’de işler tersine dönünce IŞİD’e terör örgütü diyeceksiniz.
IŞİD’in kelle kesme eylemleri başladığında sosyal medyadaki İslamcı paylaşımlara bir göz atmak bile, bu teröre din adına nice övgüler dizildiğini görmek için yeterlidir.
İslam kimliği aidiyetine siyaseti bulaştıranlar, işte böyle savrulurlar! Dün A dediğine bugün B derler. Dili bozar, kavramları karıştırırlar. Çünkü meseleye insan hakları ve hukuku açısından değil de kimlikçi siyasetin onulmaz hatlarından bakarlar. Dolayısıyla hiçbir alanda da evrensele ulaşamazlar.
Gerçeklik, yok saymakla yok edilemez!
Son yıllarda giderek artan bir İslamcı terör dalgası var. Dünyanın gerçekliği bu.
IŞİD’den yargılananların ifadelerine ve savunmalarına bakınız; onlar bile bir İslamcı terörün varlığına kanıt oluştururlar. Öyle ki, AKP’yi bile kâfir ilan edebilirler.
O zaman Erdoğan, reddiyelerinin bir işe yaramadığını görerek artık nakarat halini alan “Yanıldık” sözünü söyleyebilir. Biz yönetilenlere de bu kadar yanılmanın cefasını çekmek düşer! (hş/hk)