AYM twitter hakkındaki kararının usule ilişkin yönü çok tartışıldı. Başvurucular 24-25 Mart 2014 tarihli taleplerinde erişimin engellenmesinin anayasal kriterlere uygun olmadığını, özel hayatın korunması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengenin sağlanamadığını ileri sürüyorlardı. Ama başvuruda dikkat çeken noktalarından birisi de “seçim öncesi” uygulama hakkındaydı. Başvurucular, “twitter. com isimli siteye 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel seçimlerin hemen öncesinde erişimin engellenmesi ile dolaylı bir sansür etkisi yaratıldığını” ileri sürmüşlerdi. Anayasa Mahkemesi kararında “erişim engelleme” kararının seçim öncesi zamana rastlatılmış olmasının “sansür” etkisi yaratıp yaratmadığı hakkında bir değerlendirme yok.
AYM kararını (02.04.2014 tarih, 2014/3986 Başvuru no) iki temel hak ve özgürlük üzerinden gerekçelendiriyor. Birisi “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasanın 13. maddesi yani; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Diğeri ise Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”Maddenin devamında bu hakkın “sınırlandırma” ölçütleri sayılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararında bu esaslar üzerinden bu temel hakların çekirdek özünün korunup korunmadığını ve “sınırlandırmanın” demokratik toplum düzeni ilkelerine uygun olup olmadığını “denetlemiş” ve erişimin engellenmesi hakkındaki TİB işleminin Anayasa, AİHS ve hukuka aykırı olup olmadığını değerlendirmiştir.
AYM’nin esasa yönelik incelemesinin temelinde; bir başka bireysel başvuru ile ilgili olarak verdiği ifade özgürlüğü hakkındaki önceki kararı oluşturuyor. Bu karar yerel gazeteci Emin Aydın tarafından yapılan başvuru üzerine verilmiş olan basın/ifade özgürlüğü hakkında verilmiş önemli bir karardır (Başvuru No. 2013/2602, tarih 23.1.2014)
AYM’si 2013/2602 Başvuru nolu önceki kararına yaptığı atıflarla Anayasanın 13 ve 26 maddesi tarafından korunan ifade özgürlüğünün sadece “düşünce ve kanaate sahip olma” özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan “düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak “haber veya görüş alma ve verme” özgürlüklerini de kapsadığını bir kere daha hatırlatmıştır. “Bu çerçevede ifade özgürlüğü bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.”
İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temeli ve vazgeçilmez koşuludur.
AYM’ye göre “Hakikat ışığı fikirlerin çarpışmasından doğar” vetoplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamanın yolu “her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır”.
AYM; AİHM’nin Handyside/Birleşik Krallık, (B.No: 5493/72, 7.12.1976) kararına atıf yaptığı kararında “ifade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemez” diyerek Anayasanın 26. maddesini bu bakış açısı içinde değerlendirmiştir.
İfade özgürlüğü, Anayasa’da güvence altına alınan diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir kısmı ile doğrudan doğruya ilişkilidir. “Görsel ve yazılı medya araçları yoluyla fikir, düşünce ve haberlerin yayılmasını güvence altına alan basın özgürlüğü de düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılma araçlarından biridir. Basın özgürlüğü, AİHS’de ifade özgürlüğüne ilişkin 10. Madde kapsamında koruma altına alınmışken, Anayasa’nın 28 ilâ 32. maddelerinde özel olarak düzenlenmiştir”.
Bu noktada acaba İnternet ve sosyal medya; ifade özgürlüğünün neresindedir?
AYM’nin twitter kararında şöyle yazılı: “İnternet modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir araçsal değere sahip bulunmaktadır. İnternetin sağladığı sosyal medya zemini kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenle düşünceyi açıklamanın günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerinden biri haline gelen internet ve sosyal medya araçları konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları gerektiği açıktır.”
Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü mutlak ve sınırsız değildir. Ama bu “sınırların” yorumunu yapıp ifade özgürlüğüne müdahale eden “yönetim” için “sınırlar” nelerdir ve temel hak mutlaka sınırlandırılmalı mıdır?
“Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar ancak kanunla yapılabilir ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.”
Kamu otoritesince temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin haklı sebeplere dayanması, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sırasında hakların özüne dokunulmaması ve ölçülü olunması gereklidir.
AYM kamu idaresi olan TİB’in bir internet sitesine erişimi engellenmesini ve sosyal medyanın yerini şöyle değerlendirmiştir. “Somut olayda, erişimin engellenmesinin URL bazında değil de tüm bir siteye yönelik erişimin engellenmesi şeklinde uygulandığı görülmektedir. 5651 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeler dikkate alındığında TİB’in kararına dayanak gösterdiği mahkeme kararlarını aşan ve milyonlarca kullanıcısı bulunan bir sosyal medya ağı olan twitter.com sitesine erişimin tamamen engellenmesini öngören işlemin kanuni dayanağının bulunmadığı ve bu sosyal paylaşım sitesine erişimin kanuni dayanağı olmaksızın ve sınırları belirsiz bir yasaklama kararı ile engellenmesinin demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturduğu açıktır.”
Anayasa Mahkemesine göre bu durumda, ifade özgürlüğünün demokratik hukuk devletindeki önemi dikkate alındığında TİB tarafından twitter.com isimli internet sitesine erişimin engellenmesi, twitter.com ağından yararlanan tüm kullanıcıların ifade özgürlüğüne yönelik ağır müdahale niteliğindedir ve sadece bireysel başvuruda bulunanların değil; herkesin Anayasa’nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir.
Sonuç budur. AYM tarafından özellikle kullanıldığını düşündüğüm “ifade özgürlüne ağır müdahale” edildiği hakkındaki tespiti çok doğrudur. Buna rağmen “ağır müdahalede” bulunanlar hiç aldırmadılar. Karara saygı duymuyorlar. Kararı gayri milli ilan ettiler ve saygı sınırını zorlayan ağır eleştirileriyle Anayasa Mahkemesini karalamaktan geri durmadılar ve durmayacaklardır.
Bu kararın “esasa” dair gerekçesinde yer alan İnternet ve “sosyal medya” hakkındaki değerlendirmeler aslında ifade özgürlüğünün değişimini göstermek bakımından önemlidir.
İnternet, ifade özgürlüğünün en iyi ifade edilebildiği bir ortam olarak hayatı değiştirmektedir.
İfade özgürlüğünü etkileyen en önemli değişimlerden birisi olan herkesin “görüş oluşturma” hakkına İnternetin katkısı çoktur. Bilgiye ulaşmak ve elde edilen bilgiyi yorumlamak, paylaşmak hakkını sağlayan kitle iletişim araçlarının başında İnternet gelir. Gerçekleri öğrenme ve iletişim hakkı dâhil işlevleri arasına eleştiri hakkı ile ve yayma hakkını katarak bu hakların “acil ihtiyaç” olduğunu ve “ivedi”, hemen şimdi yerine getirilmesinin gerekliliğini İnternet sayesinde gördük ve öğrendik.
Bütün bu iletişim biçimlerini uygulayan ve bu olguları öğretiye çevirerek gelişirken değişen de aslında ifade özgürlüğünün kendisidir. (Fİ/HK)