2006 yılının kasım ayında İsveç'te Türkiye'de Demokratikleşme sorunlarına ve Avrupa Birliği ile ilişkilere dair bir etkinliğe katıldık Hrant Dink'le. Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) İsveç Dayanışma Komitesi tarafından düzenlenen bir toplantıydı. Stokholm'de bir otelin kahvaltı salonunda erken bir saatte onun isteği üzerine başbaşa sohbet ediyoruz. Birlikte bazı projeler üzerinden çalışmalar yapabilir miyiz, diye soruyordu. Bu konuyu ilerde görüşmek üzere sözleştik.
İstanbul'da bir akşam vakti. İstiklal Caddesinde Ağa Cami'nin köşesinde vakıf yöneticileri arkadaaşlarım Dr.Metin Bakkalcı ve Coşkun Üsterci ve eşim Rezzan'la birlikte bekliyoruz. Hrant Dink gelecek. Konuştuğumuz saatte geldi. Kucaklaştık. Beraberinde değişik bir iklim getirmişti sanki. Hepimiz gülüyoruz, keyifliyiz, mutluyuz. Nereye gidelim sorusuna hemen karşı taraftaki Hacıbey Lokantasını işaret etti.
Yürürken kendisine dönüp; Hrant, başındaki bu deriden fötr şapka ne kadar da güzel, bize zaten görüntünle fark atıyorsun bu şapkayla da arayı iyice açıyorsun diye takıldım. Avustralya'dan dostları göndermiş. Kısa bir yürüyüşten sonra lokantadaydık. O akşam yemeğinde Hrant Dink'le iki saati aşkın bir süre, birlikte yapmayı düşündüğümüz bir çalışma üzerinde kafa yorduk. Türkiye'de yaşamakta olduğumuz temel sorunlardan birini gözden geçiriyorduk. Kimlik sorununu. Yalnız Ermeni değil diğer tüm kimlikler. Üzerinde birlikte çalışmamızı istediği konu buydu. Ayrıldık o akşam. Bir daha görüşmemek üzere. Hrant'ın son akşamı son yemeği idi. Zira ertesi gün 19 Ocak 2007 tarihliydi.
Baz be baz, kebuter ba kebuter (Kartal kartalla, güvercin güvercinle beraber olur) arkadaşlık eder biçiminde Farsça bir deyim var. Bu deyimi doğrularcasına Hrant Dink etrafında hep güvercinler görmek istedi. Barış ortamlarına hasretti. Savaştan çatışmalardan ihtilaftan uzlaşma çıkarmak için çaba harcadı. Ermeni kimliğine sahip çıktı, 1915 Ermeni tehcirinin ve katliamının sonuçlarıyla birlikte unutulmaması için çalıştı.
Acıda ortak olduğu insanlara ulaştı. Akrabaları buluşturdu. Dönüştürülmüş insanların kimliklerini gün ışığına çıkardı. Ama tüm bunları bir barış diliyle başardı. Çalışmaları yarım kaldı. Hrant'ın güvercin arkadaşlarına görev düşüyor. Türkiye'de farklı kimlikler özgürleşinceye kadar, onlara uygulanan zulüm ve baskılar sona erinceye ve geçmişte işlenen suçlarla yüzleşinceye kadar sürecek bir görev.
Hrant'ın aramızdan alınışının üçüncü yılında bir türlü yerini bulamayan adaleti bekliyoruz. Ergenekon Davasının önü açılmadan, darbeciler yargılanmadan, Susurluk aydınlanmadan, işlenmiş tüm siyasi cinayetler çözülmeden bu dava da -bir kaç tetikçi mahkum olsa da - bitmez, adalet de tecelli etmez. Devlet içinde oluşmuş güç dengeleri bağımsız ve adil bir yargılamaya engel oluşturuyor. Devlet yönetme anlayışı insan haklarına dayalı demokratik hukuk devleti anlayışıyla çatışıyor.
Bu anlayışın beslediği ortamda işlenen Hrant Dink cinayeti bir devlet sırrı olduğu için yargı süresi uzuyor. Ancak dava süreci bu sırrı gün ışığına çıkardı. Devlet sırrı duvarı yıkıldı. Cinayetin istihbarat ve güvenlik birimlerinin bilgisi dahilinde işlendiğine ilişkin belgeler girmeye başladı dava dosyasına. Önceden bilindiği halde cinayetin önlenmediği iddiası resmi belgelerle doğrulandı. Bu nedenle dava tüm sorumluların oluşturduğu çok sanıklı bir davaya dönüşmeden de adil bir yargılamadan söz edilemez.
Bütün bu olumsuzluk ortamında güvercinlerin giderek çoğaldığını geliştiğini ve güçlendiğini de gözlemliyoruz. Hrant'ı öldürülüşünün üçüncü yılında meydanlarda sokaklarda onbinler toplandı. Hrant'ın kimliğini ve düşüncelerini sahiplenme ciddi bir potansiyel güç oluşturuyor. Sosyalist solun tüm kesimleri,demokratlar Hrant'ın kimliği etrafında buluşuyor. Cenazesinin arkasından yürüyen yüzbinlerin yeşerttiği umutlar büyüyor. Gerçek bir demokratikleşmenin sosyal temelleri oluşuyor. Hrant Dink, Rakel Dink ve çocukları Türkiye siyasi yaşamında köklü dönüşümleri gerçekleştirecek toplumsal bir hareketlenmeye vesile oluyor. Hrant içimizde-aramızda sevgiyle saygıyla ve hasretle hep var olacak. Meydanlarda onu anarken hep bağıracağız; "Faşizme İnat Kardeşimsin Hrant!".(YÖ/EÜ)