Askeri ve sivil yargı arasında yaşanan gerilimli günlerde kendisini gösterdi "himen* vesayeti". Ancak, askeri vesayetinin sonsuza kadar sürmemesini isteyen bizlerin bile doğru dürüst dikkatini çekmedi. Kuşkusuz ordunun vesayet rejimine son vermeden Türkiye'nin demokratikleşemeyeceği açık. Ancak itirazımız, bu ülkedeki vesayet biçimlerinin sadece TSK'ye indirgenmesine. Oysa bu toplumun nüvesine öylesine vesayetler sinmiştir ki, kimilerini gör(e)meyiz bu yüzden. Dahası onları "doğal" kabul ederiz.
Hâlâ hatırlıyor musunuz bilmiyorum ama kaybolduktan yedi gün sonra İzmir'de bulunan B. ve C.'nin hikayesi, bu topraklarda oldukça yaygın olan başka bir vesayet biçimini de hiçbir zaman unutmamamız gerektiğini gösterdi hepimize.
Kendi deyimleriyle "kanka" olan 13 ve 14 yaşındaki bu iki genç insanın, okulu başarı ile tamamladıktan sonra içlerinde beliren "tatil yapma isteği" ve insanı insan yapan "delilik yapma arzusu" ne yazık ki jinekolojik bir masada sonlandı. Her dönemde iktidarın kirli vesayetinin aklayıcıları olan hekimler, utanmazlıkla iki kızın apış arasına ellerini uzattı. Pornografi hezeyanı hepimizi bir kez daha sardı. Soluğumuzu tutup sonucu merakla bekledik. Beyaz önlüklü hekimler müjdeledi sonucu: Ailelerin korktuğu "şey" olmamıştı! Hepimiz rahat bir nefes aldık.
Himen kontrolünden "sağlam" çıkan B. "Amacımız arkadaşlarımızın yanına gelip tatil yapmaktı. Ailelerimize haber vermemiştik. Yakalanmasaydık karakola teslim olacaktık. Bir cesaretle geldik. Ancak, kimse anne ve baba gibi olamaz. Herkes evinde otursun, tatile gitmek isteyenler ailelerine haber versin" dedi (Milliyet Gazetesi, 2 Temmuz 2009).
Şükürler olsun; bir delilik yapsalar da gerçeği görebilmişlerdi sonunda! Şükürler olsun; delilik yapma arzusunu, heyecan yaşama isteğini, alıp başını gitme dürtüsünü zinhar yasaklayan himen vesayet rejiminin önemini idrak edebilmişlerdi sonunda! Jinekolojik masaya sırtüstü yatırıp, bacakları ardına kadar açtırınca, evde oturmanın ne kadar "erdemli" bir yeti olduğu kolayca "anlatılabiliyor", şükürler olsun!
Aslında B. ve C. her şeyden önce, tıbbın iktidarının hayatımızdan -ama öncelikle apış aramızdan- öteye sürülmesinin vaktinin çoktan geçtiğini söylemektedir. Unutmayalım ki tıp kurumu, her zaman bilim adına iktidarı meşrulaştıran bir işlev görmüştür. Hekimler bu iktidarın piyonu olabildiği oranda ödüllendirilmişlerdir.
Düşünsenize varla yok arası incecik bir zara "himen" adını verip, onu işlevli bir tahakküm aracı haline getirebilen bir kurumdan insanlığa yarar getirmesi beklenebilir mi! Görelim ki, tıp kurumuna ve beyaz önlüklülere "Çekin elinizi apış aramızdan!" demekten başka bir seçenek kalmamıştır.
Nasıl ki sadece hukuki hesaplaşma askeri vesayeti tümüyle ortadan kaldıramayacaksa, tıbba yönelteceğimiz bu tavizsiz direngen ses de -önemli olmakla birlikte- himen vesayetini tümüyle yok edemeyecektir.
Her iki vesayetin de ortadan kalkması için bunun "öte"sine geçmek gereklidir. Şükran Moral böylesi bir çabanın yansıması olarak "Aşk ve Şiddet"te, kanlı bir vajina fotoğrafıyla "suçlu"yu gösterir hepimize. Tıpkı Spekulum'da, hepimizin kadının dölyatağını gözetlediğimizi gösterdiği gibi. Tıpkı hayatımızdaki tüm monitörlerin her gün ve her an kadının apış arasından canlı yayın yaptığını kanıtladığı gibi. Artık idrak etmek zorundayız ki, eril vesayetin gölge etmemesinin tek bir yolu vardır: Tıpkı askeri vesayet gibi o da acımasızca iğdiş edilmelidir. İşte Annie Sprinkle bu nedenle elinde el feneri ile vajinasının içini hepimiz için "görünür" kılmaktadır.
Tıpkı erkek egemen görüntünün iktidarını kastre etmek için, porno film gösteren bir sinemaya vajinasını açıkta bırakan bir pantolonla girip, "Hakikisi var!" diye bağıran Valie Export gibi. Tıpkı çırılçıplak seyircinin karşısına çıkıp, vajinasından çıkardığı metni okuyarak performansını sürdüren Carolee Scheneeman gibi. Tıpkı "The Last Valve" adlı performansta, himen vesayet rejiminin bünyesinde taşıdığı pisliklerin "dışarı"ya çıkmasını önleyip, kendi pisliğinde patlamasını/boğulmasını sağlamak için vajinasının dudaklarını birbirine diken Boryana Rossa gibi.
2009 Türkiye'sinde üzerimize düşen iktidar gölgelerinden kurtulmak için, askerin hayatımıza düşen gölgesinin yok edilmesi nasıl elzemse; "Türk, Müslüman, Sünni, Hanefi, Erkek" egemen sistemin de vesayetinin yok edilmesi gereklidir. Bu konuda üç maymunu oynamaya gerek yok: AKP iktidarı erkek egemen vesayetin üzerimizdeki gölgesini her geçen gün koyulaştırıyor. (OE/TK)
Not: Hande Öğüt'e, "Cinsel Özgürlükten Bedensel Acıya, 1960'lardan 2000'lere: Karşı Kadın Sanatı" makalesi için (Mesele Dergisi, Mayıs 2009) teşekkür ederim.
* himen: vajinal zar
** Osman Elbek, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi.