♦ Yeşil Sol Parti, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi yani HEDEP oldu.
Öncelikle hayırlı olsun. HEP’ten bugüne parti adlarımızda eşitlik yoktu sanırım.
Bir mirası devralan HEDEP, fikir olarak ahlakidir, gerçekçidir, geleceği kurma ve kurtarma açısından şu an ülkedeki tek potansiyel güçtür. Bu fikrin daha çok kişiye ulaşması, sarması, yaşaması gerekiyor ve bu hepimizin kolektif mücadelesi ile olacak.
Daha önceki tüm siyasal hatlar nasıl ki halk özgürlük eğiliminin bu topraklardaki temsilcisi oldularsa, HEDEP de aynı şekilde buna daha güçlü bir yerden dirsek atacak, Özgürlük için yeniden diyecek…
♦ HEDEP ismine en çok sevinen annem olabilir. Malum evde hala HADEP broşürleri çıkıyor, zamanında dağıttığı kadar eve de getirmiş… Geçenlerde HADEP’in bir broşürüne baktım, giriş cümlesi şuydu: “İçinden geçtiğimiz bu tarihi süreçte…” Yani bugün de aynı cümle geçerli. Haliyle şu an aynı broşürleri dağıtsa isimden kurtaracak gibi, fark edilmez.
Kimse annemin kelebek sevgisini test etmesin, kimse!
♦ Kongreler çok heyecanlı. Bu siyasal geleneğin kongreleri ise çok daha heyecanlı oldu. Katıldığım tüm kongrelerde farklı bir duygu, coşku hissediyorum. Kalabalıkları, renkleri, merhabalaşmaları, içerisi ve dışarısı ile umut veriyor hep.
Bu umudun filizlendiği yer: Bak daha güçlüyüz, bak daha da büyümüşüz, bak daha yol yeni başlıyor fikri! Kişisel bir not da ekleyeyim, Botan’dan kongreye gelenlerin yanlarında getirdiği otlu peynir oldukça umut vardır, devlet bunu bilsin, iyi bilsin!
♦ Kongrede coşkunun en fazla yükseldiği, salonun adeta tek ses ayağa kalktığı anlar “İmralı, Öcalan” vurguları oldu. Gerçekten tecride karşı muazzam bir tepki yağdı.
Bu açıdan partinin yeni eş başkanları konuşmalarında yer alan tecrit kısmı, dikkatle dinlendi.
Zaten iki konuşmada da yer alan ‘fiziki özgürlük’ çağrısı bir ilk olmuş oldu.
Bu da gösteriyor ki bu dönemin en önemli hatlarından biri tecridi kırmak olacak.
Bunun dışında Bakırhan’ın konuşmasında “Rojava’nın resmi statüsünün tanınması ve bunun ilk olarak Türkiye tarafından tanınması gerektiği” çağrısı ile örgütsel yapıya yaptığı iç çağrı, “Şimdi sokak sokak, mahalle mahalle çalışma ve örgütleme zamanıdır, Onlarca yılın mücadele birikimi ile örgütlemenin ve özgürlüğü örmenin zamanıdır. Düzenin muhalefeti çare olamaz. Çözüm bizdedir” vurgusu, öne çıkan vurgulardı. Oruç’un konuşmasında ise Ortadoğu’ya dair tutum ve öneri çerçevesi son derece iyiydi kanımca.
♦ Mayıs seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablo ve sonuçlara dair halkın taleplerini en doğru çerçevede uygulayan, duruma dair en ciddi tepki verip gerekenleri yapan ve gerçek manada sahada, merkezlerde çalışma yürüten parti Yeşil Sol olmuştu. Öyle ki bir arkadaşa günaydın dediğinde ‘kongreden sonra heval’ cevabı geliyordu. Öyle bir kenetlenme durumu vardı kongreye. Şimdi tüm bu süreçlerin final çıktısı olan kongrenin gerçekten biçim ve öz olarak neyi değiştirip neyi değiştirmeyeceği kısa zamanda netleşecek.
Devletin de kongrede açığa çıkan mesaj ve taleplere dair anti propaganda yürüteceği kesin.
O açıdan bir bileşen ve ittifak gücü olan HEDEP’in söylemini çok daha fazla dikkatli kurması gereken bir dönemde olduğu açık.
♦ 15-25-30 saat yol gelenlerle salon doldu taştı. Diğer kongrelere oranla yerimiz dardı. Açılışta zaten divan bunun altın özellikle çizdi, “bizden korkuyorlar, bir görüntü çıkmasın diye salon vermiyorlar” denildi.
♦ Giriş yerine iki kamyon yerleştirilmiş, üzerine de bayraklar asılmıştı. Kamyonlu önleme ilk defa denk geliyorum. Kürt sorununa bir tek kamyonlar dahil edilmemişti, onlar da hayırlı olsun.
♦ Güvenlikten sorumlu arkadaşlar yine en çok zorlananlar oldu. Onları aşmak veya aşmamak! İşte tüm mesele bu!
♦ Tiktok’tan canlı yayın, İnstagram’dan canlı yayın, görüntülü konuşmalar ve selfie çekmeler en fazla gözüme çarpan şeylerdi. Hatta sonradan gördüm, bir görüntüye yansımış, en önde oturan eski, mevcut ve yeni eş başkanların bir arka sırasına sızan bir arkadaş, Mithat hocanın kolları altından elini çaktırmadan öne uzatıyor ve Mithat Hoca ile kendini kadraja alıp selfiyi çekiyor. Yeminle neyşinil coğrafikteki bir av sahnesi kadar gerilimliydi. Hoca da durumu fark edip gülümseyerek poz verdi.
♦ Anlatmasam eksik kalır. Orta yaşlarında, endamı ve beyaz saçları karizma_21 diyebileceğimiz ekolden bir amca görüntülü konuşma açmış, birine içeriyi gösteriyordu bir yandan da elini göğsüne götürüp sonra kaldırıp zafer işareti yapıyordu. Sonra baktım ağlamaya başladı. Gözyaşlarını sildi. Çok etkilendim. Aradan bir yarım saat geçince salonda ayaküstü yan yana gelme durumumuz oldu, merakıma yenilip sordum ben de: Demin telefonda salonu gösterirken ağladınız, merak ettim ne hissetiniz ne oldu?
Sanki birinin o anı sormasını beklemiş gibi, hafif bir iç çekişten sonra: “Axx axx” dedi.
“Buradaki insanları görünce kendi davasını sahiplenmeyen, çark edenler aklıma geldi, dayanamadım” dedi.
Seni üzenler utansın be Xalo…
♦ Kongrenin kazananı halkımız elbette ama bir de dışarıdaki tek çay ocağı. Enflasyon dün onu es geçti, net! Çay kuyruğu bir ara Kızıltepe’ye kadar uzanmıştı.
♦ Gece saat 4 ve 5’te varanlar, salona giriş yapmıştı. Onlar için kongre o saatte başlamıştı.
Hatta partimizin kongreleri sabah 6’da bile çok rahatlıkla başlayabilir. Yönetim bir sonraki kongrede lütfen bu öneriyi değerlendirsin.
Saygı duruşu yapıldıktan sonra yola çıkma hazırlıkları yapanlar oldu. Ayrıca Fikriye ablanın yanında gizli şekilde domestos getirdiği, oturduğu yere döktüğü, kolonyalı mendille yokladığı tarafıma bildirildi.
♦ Kongre güneşli bir Ankara gününe gelmişti. Güneş, kongre coşkusu ve ortamın ruh halinden yola çıkarak dönüş yolunda kaç kişi şiir yazdı bilmem ama soğuk yerlerden gelenler adeta güneşi zapt ederek dışarıdan salon içine hiç girmedi. Sanmayın gözümüzden kaçtı!
♦ Siyasi etkinliklerin özü eylem kabul edilir. Eylemin de varlığı politikanın üretilmesine bağlı olacak, ki bu sayede özgürleşme dinamikleri gündem olabilsin. Bu bağlamda HEDEP'e bol şans.
(ÖA/Mİ)