* Picasso'nun Guernica tablosu
Bazen bir kelime, bu dünyada olup bitenlerin tanıklığıdır. Hissetmek…
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi; “tehlikelerden arınmış bir dünya” kurmak için kabul edildi.
Sürekli barış, herkese eşitlik, herkese ekmek ve aş, herkesin korkularından ve savaş tehdidinden kurtulduğu, herkesin ifade özgürlüğü ve istediği tanrısına tapınma özgürlüğü olan “bir dünya düzeni” hayali ile 10 Aralık 1948’de Evrensel İnsan Hakları Bildirisi ilan edildi.
Savaştan yana olmak çok kolay…Sonrasından kim sorumlu olacak?
Geriye ne kalacak? Ölülerin sayıldığı istatistikler mi?
Oğulları ölen anaların yılar boyu çekeceği acılar mı? “Seni toprağa vereli/ bir yıl daha geçti işte, / ne güneşi durdurabildim / ne de dünyanın dönmesini, / bir şey yapamadım / anmaktan ve ağlamaktan başka / oğlum bağışla beni” (Kemal Özer. Yaralı Karanfil)
Hissetmeliyiz….
Savaşlar artık barışın çalar saati olmasın. Yapabileceğimiz bir şeyler mutlaka vardır, yoksa bile olmalıdır.
Başta medya olmak üzere herkes savaşa karşı olmalıdır. Gazeteciler ve sosyal medyadaki "tartışmalar" insanlığın gelişimi, geleceği ve daha yaşanılır barış içinde bir dünya içindir.
Barış; korunmalı ve savunmalıdır. Bu kural İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin insanlığa yüklediği bir görevdir, sorumluluktur.
Başta gazeteciler, aydınlar ve barıştan yana sözü olanlar savaşın bütün olumsuzluklarına karşı halkı uyarmalıdır. İnsanlar savaş karşıtı ve barışın hizmetinde olmalıdır. Yazılarla, haberlerle ve yorumlarla savaş yanlısı politikaların, silahlı çatışmaların çıkmazları anlatmalıdır.
Herkes ve gazeteciler; barıştan yana olmaya ve savaşa karşı tutum takınmaya kendini mecbur hissetmelidir. İster bir haber okuyunca ister bir fotoğraftan haber alınca; hissetmelidir.
Kemal Özer’in dizelerindeki “sözcü” bakın ne demiş haberler ve fotoğraflara dair…
“Savaştan söz açan her fotoğraf / bir haberleşme değil mi / ölenle öldürülen arasında?
Savaştan söz açan her fotoğraf / bir haberleşme değil mi / görülenle görülmeyen arasında?
Diyelim, cansız serilip yatan biri. / Tetiğe kim dokunduysa vermez mi onun da haberini?
Yattığı yer mi lekelenir yalnız / kan sızıyorsa birisinin yarasından / ya bir türlü arınamayan ötekinin eli?
Yaşamak için geldikleri şu dünyada/ kim onları ölüme ortak etti, / suretlerini düşürdü bir savaş fotoğrafına?
Her fotoğraf bir haberleşme değil mi / oğullarla analar, sorularla yanıtlar arasında”
Hissetmeliyiz…
Gazeteciler görevlerini yaparken tarafsız değildirler, barıştan yana taraftırlar. Bu nedenle sadece haber yazmakla, olanı biteni haber diye yayınlamak yeterli değildir. Savaş hukuku yerine insancıl hukuktan yana olan hukukçuların ise asıl işleri; savaşa karşı olmak ve barışın hizmetinde görev yapmaktır.
Gazeteciler haberleriyle, yorumları ve fotoğraflarıyla dünya devletlerini ve herkesi savaşla yüzleştirmelidir. Savaşa karşı yaşama hakkı korunmalıdır.
İnsanlığın yüzyıllardır çektiği sıkıntı, acı, gözyaşı ve kanla elde ettiği barış; sadece siyasal iktidarların kararlarına terk edilemeyecek kadar kutsal bir değerdir.
Hatırlayalım; “Hava saldırısıyla harap olan Guernica Kasabasının Trajedisi” başlığı ile haber yapan The Times çalışanı George Streer’in Guernica kasabasında bir heykelinin bulunması, gerçeklerin duyurulmasına yaptığı katkıya karşı İspanyolların duyduğu şükranının ifadesidir.
Herkes ve Paris’te sürgünde olan Picasso 26 Nisan 1937’de İspanya’nın Guernica kasabasının bombalanmasını ve olup bitenleri onun gibi gazetecilerin haberleri sayesinde öğrendi. Picasso’nun “Guernica” tablosu Madrid Kraliçe Sofia Müzesinde. Bir kopyası Birleşmiş Miletler Genel Kurul salonunda asılı ve bütün duvarı kaplaması boşuna değil…
Hissetmeliyiz…
Haluk İnanıcı “Endülüs’ü Farklı Gezmek” kitabında anlatıyor:
“Guernica, İspanya İç Savaşında Hitler’in Franco’ya destek amacıyla gönderdiği uçaklarca bombalanan bir şehir. “Guernica” tablosu ise Cumhuriyetçi Hükümetin 1937 yılında, bu bombalanmanın teşhiri amacıyla Paris’teki bir sergi için Picasso’ya sipariş verdiği tablo. Bütün duvarı kaplayan “Guernica”nın önü çok kalabalık. Picasso’nun kübist resmi önünde bir süre kalıyoruz. İç savaşın yok ettiği insanları, onların acılarını ve Aslında İspanya’nın büyük tradejisini hissetmeye çalışıyoruz.” (İletişim Yay. 2019)
Savaş trajedisini hissetmeye çalışın! Savaşın tanığı olmak zor iştir.
Guernica tablosu önünde duran kalabalık arasına karışın ve biraz durun…
Barışı hissedin!
Barış Kitabı’nda (TPD Yayınları. 2015) Taner Yılmaz “Guernica” başlıklı yazısını bitirirken bir tablonun savaşa tanıklığını şöyle anlatmış:
“Dönemin ABD dışişleri bakanı Colin Powell 5 Şubat 2003'te bir konuşma yapmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne gelmişti. Powell'ın konuşması sırasında duvarda yer alan Guernica kopyasının üzeri mavi bir örtüyle kapatılmıştı. Bu, hiç de rastlantısal değildi. Çünkü Powell konseyde birkaç hafta sonra gerçekleştirecekleri Irak işgalinden bahsedecekti. Bir gazete haberinde olay için şöyle deniyordu: 'Bay Powell, çığlıklar içinde ve sakatlanmış kadın, erkek, çocuk, boğa ve atlar ile çevriliyken, kameralar karşısında Irak'ı bombalamak üzere dünyayı o kadar iyi baştan çıkaramazdı' (Dowd 2003). Yaşanan bu olayla Guernica'nın şiddete ve savaşa karşı simgesel düzlemde başlayan tanıklığı, bir kayma ile somut alana sıçramıştı.
Guernica tanıklığa devam ediyor. Barış için, yaşam hakkı için, insanlık için her birimiz gözümüzü/zihnimizi dikerek tanıklığa devam etmeliyiz.”
Tanık olmalıyız, barış; toplumların savaş yaratan ilişkilerine karşı insanlığın protestosudur.
Guernica’nın tanıklığıyla dayanışmalıyız.
Hissetmeliyiz; barış istemeliyiz, inadına barış… (Fİ/TP)