Türk Tabipleri Birliği yayınlarından Toplum ve Hekim dergisi, son sayısında Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp (GTAT) Uygulamaları başlığını taşıyan bir dosya yayımladı.
Dosya editörlüğü Dr. Osman Öztürk, Prof. Dr. Nilay Etiler ve Prof. Dr. M. Murat Civaner tarafından yapılan sayıda “Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları” deyim yerindeyse enine boyuna irdeleniyor.
Dosya editörleri dosyaya ilişkin olarak giriş yazısında hekimlerin günlük pratiklerinde daha çok yüz yüze geldikleri bu uygulamalarla ilgili önemli noktalara değiniyorlar:
“Hekimler olarak günlük hayatımızda olduğu gibi mesleki pratiğimizde de GTAT uygulamalarıyla geçmişe göre çok daha sık karşılaşmaktayız. GTAT uygulamaları bazen bir tanıdığımızın ya da hastamızın kargoyla getirttiği, içinde ne olduğunu bilmediği bitkisel ilaçla ilgili bilgi talebinde, bazense acil servise karaciğer, böbrek yetmezliği, bilinç bulanıklığı, koma tablolarıyla getirilen ‘bitkisel ilaç kurbanı’ bir hastanın öyküsünde karşımıza çıkıyor.
Kullanımının yaygınlaşmasının yanı sıra GTAT ile ilgili dikkat çeken bir diğer özellik geçmişe göre uygulama, pazarlama biçimlerinin ve ölçeğinin de değişmiş olması. GTAT geçmiş yıllarda daha çok mahalle arası aktarlar, şifacılar, otacılar, hacamatçılar, üfürükçü, cinci hocalar tarafından uygulanırken şimdilerde yaygın olarak akademik unvânlı bilim insanları tarafından televizyonlarda, sosyal medyada pazarlanmakta, bu alanda markalaşmış isimler mağaza zincirleri kurmaktalar. Öte yandan, geçmişteki nane, limon, ıhlamur, zencefil gibi daha basit doğal ürünlerden yapılan ‘kocakarı ilaçları’nın yerini şimdilerde uzak coğrafyalardan getirilmiş egzotik bitkiler ve bileşenler almış bulunuyor.
Bu arada Türkiye’deki GTAT uygulamalarında geçmiş yıllarda ‘alternatif tıp’ vurgusu daha ön plandayken, muhtemelen hukuki bir korunmayı da gözeterek, günümüzde ürünlerin daha çok ‘tamamlayıcı tıp’ olarak pazarlanmakta olduğu görülüyor. Bu pazarlama tekniğinde modern tıp dışı ürün ya da uygulamanın damar tıkanıklığından obeziteye, astımdan kansere kadar her derde deva olduğu uzun uzun anlatıldıktan sonra hastanın ‘tabii ki tıbbi tedavisine de devam etmesi gerektiği’ ifadesi de araya bir yere sıkıştırılıyor, böylece bu bilim dışı yöntemin ‘alternatif’ değil ‘tamamlayıcı’ ürün olduğu savunması için açık kapı bırakılıyor.”
Konunun bir başka açıdan önemi de Sağlık Bakanlığı’nın bir yandan Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı kurması ve 27 Ekim 2014 tarihli Resmi Gazete’de “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” adıyla bir yönetmelik yayımlaması.
Yönetmelikte on beş uygulama tanımlanarak düzenleniyor (akupunktur, apiterapi, fitoterapi, hipnoz, sülük uygulaması, homeopati, karyopraktik, kupa uygulaması, larva uygulaması, mezoterapi, proloterapi, osteopati, ozon uygulaması, refl eksoloji, müzikterapi). Yönetmeliğe göre bu uygulamalar Bakanlıkça yetkilendirilmiş ünite ile uygulama merkezlerinde ilgili alanda sertifikalı tabipler ve diş hekimliği alanında sertifikalı diş hekimleri tarafından yapılabilecek. Dosya editörlerinin yazısından şimdiye kadar dördü Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesinde olmak üzere on bir üniversitede Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Eğitim Merkezleri ile on üç üniversite ve on bir devlet hastanesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama Merkezleri kurulduğunu ve 1.200 TL’den başlayıp 24.000 TL’ye kadar çıkan “GTAT Eğitimleri Ücret Tavanı” ile “Kamu Sağlık Tesisleri Satış Tarifesi” kapsamında “Fiyat Listesi” de yayınlandığını öğreniyoruz.
Dosyada konuyu çeşitli yönleriyle inceleyen ve eleştirel bakan yazıların yanı sıra “AvrupalıHekimler Daimi Komitesi (CPME) Tamamlayıcı ve Alternatif Uygulamalar Üzerine Tutum Belgesi, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliğine İlişkin TTB Tarafından Açılan Davanın Başvuru Metni ve Tıpta Uzmanlık Derneklerinin Geleneksel ve Alternatif Tıp Yönetmeliği Taslağı Hakkındaki Görüşleri” gibi belge niteliğinde dokümanlar da yer alıyor.
Dosya editörlerinin Türkiye’deki duruma dair saptamaları da dikkat çekici:
“Buraya kadar yazılanlardan dosya editörlerinin bütün GTAT uygulamalarını ‘akıldışı’, ‘şarlatanlık’ olarak gördüğü anlamına gelmiyor. Tersine, dosya yazılarında da belirtildiği gibi bu uygulamaların toptan reddedilmesi yerine her birinin etkililik ve güvenilirlik açısından değerlendirilmesinin uygun olduğunu düşünüyoruz. Ancak ne yazık ki Türkiye’deki GTAT uygulamalarının büyük çoğunluğunun ‘akıldışı’, ‘şarlatanlık’ kategorisine girdiğini belirtmeden de geçemeyeceğiz.” (CIY/HK)