Fotoğraf: Twitter
Su yolunu bulur, su akacağı çatlağını bulanda akar, akar, akar…
Değişmedi. Aynı yazı yeniden yazılmadı, değiştirilmedi.
Tek değişiklik, birkaç satır eklendi ve yaşanılan adalete açlık tekrarlandı…
Adil yargılanma "hukuka ulaşma yollarının" açık tutulmasına bağlıdır.
Tekrardır; yeniden yazılan şu satırlar…
Hukuka ve adalete ulaşmanın etkin yolu her bireye bağımsız bir avukat tarafından savunma veya danışma olanağının sunulması ile olasıdır. Aksi takdirde herkesin hukuki güvenliği ortadan kalkar. "Bağımsız hukuk mesleği" bağımsız yargının ve demokratik hukuk düzeninin olmazsa olmaz kuralıdır (Dünyanın En Büyük 18 Kent Baroları Konferansı Kararlarından. 14-15 Mart 2003. Paris). Birleşmiş Milletler Şartına göre adaletin sağlanması ilk kuraldır. Adaletin sürdürülebileceği koşulları yaratmak devletlerin ve herkesin görevidir. Avukatların rolüne dair Temel Prensiplerinin (Havana Kuralları) kabul gerekçesinin esası budur.
Hukuken öngörülen adalet ve herkesin ulaşmaya hak sahibi olduğu hukuk eğer ulaşılabilir değilse, o ülkede hukuk yoktur.
Prof. Dr. Bakır Çağlar "Bir Anayasacının Seyir Defteri" adlı kitabında, hukukun neden "insanlık mesleği" olduğuna dair öğretisindeki deyişiyle; "Fado, hüzünlü kaderin gitarla söylenişi. Bazı mekânlarda yaşanmayan insan hakları gibi..."
O mekanlar bu mekanlardır, acılarına türküler karışan o topraklar, bu coğrafyadır…
Sürekli yaşanan gerçeklerdir yaşadıklarımız ve tekrarlanan satırlardır…
Avukatlık mesleğinin hamurunda insan hakları vardır. Dünyanın herhangi bir yerinde insan hakkı ihlal edilmişse adını bile bilmediğimiz bir bireyin hakkını aramak ve adaleti sağlamak avukatların işidir. Çünkü bu mesleğin mayası insandır, ekmektir ve adalettir.
“Halkın ekmeğidir adalet” diyen Bertolt Brecht soruyor; ekmeği kim pişirmeli?
“Çalışmak eğlencelidir de.
Zor anlarda ya da sevinçliyken
Halk gereksinir, bol ve iyileştirici
Adaletin günlük ekmeğine.
Adaletin ekmeği bu denli önemliyse
Dostlar, onu kim pişirmeli?
Asıl ekmeği kim pişiriyor?
Asıl ekmeği pişiren halk
Adalet ekmeğini de
Pişirmeli”
En lezzetli tat; sofraya oturmadan önce kenarından bir kıtır koparılan sıcacık ekmek parçasındadır.
Ne zaman adalet ekmeğinin hamuruna savunmayı, avukatlık mesleğini katmışsa halk; ekmek bereketlidir, doyurur, iyileştiricidir, evrenseldir. Tekrarlanan tarihimizin öğretisi bunu başarmaktır. Halkın ekmeğini adaletle yoğurmaktır avukatın görevi…
O zaman adalet ve ekmek bayatlamaz, her zaman ve mekânda tazedir ve mis gibi kokar, sıcacıktır…Halkın pişirdiği adalet ekmeği mis gibi adalettir. Çünkü adalet ekmeğinin mayasında insan hakları ve avukatlar vardır.
Yazılmış bu satırlar bayatladı, ekmekler küflendi.
Başlık ve eski yazı değişmedi…
“Ey yargının kara bahtlı çocukları, sevgili avukatlar...
Adınıza kanunlar yapıldı, kanunlar yazıldı. Adınıza yazılanlar yazının keşfinden daha eskiye dayanıyor. Sizin için yüksek yargı organları kararlar yazdı. Avukatlık mesleği nedir nasıl olmalıdır ve neden savunmadan vazgeçilemez gibi anlayışları bu kararlardan okuduk...
Hatta aslında bir günlüğüne cezaevine konulduktan sonra göreve başlatılması gereken diğer yargının çocukları yerine; cezaevinde yatmayı avukatlık mesleğinin onuru kabul eden ve özgürlüğünden yoksun bırakıldığı koşullarda bile avukatlık mesleğini sürdüren "kara bahtlı avukatlar" demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının korunmasında umudumuz oldu...
Sizin için neler yazıldı, ne kararlar verildi okumuşsunuzdur ve biliyorsunuzdur.
Sizin için verilen bazı kararların satırbaşları üzerine ve sadece hatırlatmak için yazıyorum.
Avukatlar çok özel olarak yetiştirilen kişilerdir. Öyle yazmışlar.
"Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramları nitelikli ve yetişkin hukukçuların ve avukatların özverili uygulama ve eylemleriyle yaşama geçebilir. Evrensel demokratik ilkeler ve insan haklarını içeren normlar ve yasaların dahi amaca uygun uygulanabilmesi, amaca uygun yorumlanabilmesi, yargılama ve karar sürecinde hukukçuların sağlam hukuk bilgisine yorum ve değerlendirme gücüne bağlıdır."
Avukatlar için böyle kararlar yazmışlar...
Yargının diğer çocukları ise, avukatları tutuklayıp cezaevine göndermek için bir nefes alıp verme süresi kadar dahi düşünmeden kararlar yazmışlar, yazıyorlar.
"Hukuksal yorum ve değerlendirmeler sosyoloji, psikoloji, siyasal tarih, felsefe, iktisat, mantık ve hatta matematik gibi bilim dallarına olan ilgi ve bilgi ile mümkündür. Ancak bütün bunları özümsemiş ve böylece hukuki düşünmeyi öğrenmiş hukukçular ve avukatlar yetiştirdiğimiz takdirde hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramlarını yaşama geçirebiliriz."
Böyle kararlar vermişler. Ama avukatlar söz konusu olunca "hukuk devleti" ile birlikte "olmasalar da olur" diye düşündükleri için avukatları cezaevlerine atmak konusunda siyasal iktidarlardan hiçbirisi huylarından hiç vazgeçmemişler, vazgeçmediler.
"Yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden avukat ve avukatlık mesleği; hukuki sorunların ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi, hukuk kurallarının tam olarak uygulanması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk devletinin işlerliğinin sağlanması bağlamında yaşamsal bir öneme sahiptir."
En güzel tanımlardan birisi ise şu; "Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan "bağımsız yargı", yargının olmazsa olmaz koşulu olan "savunma" ile birlikte anlam kazanır. Savunma, "sav-savunma-karar" üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir."
Hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında temel görev üstlenen yargının kara bahtlı çocukları avukatlardan, şu kadar sayıda avukat, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olarak; geçici bir süre için ve zorunlu olarak bürolarını cezaevine taşımış bulunmaktadırlar. (…)
Demek ki "adaletli bir yargının varlığı" ancak avukatların etkin katılımı ile sağlanabiliyor; o halde "adaletli bir yargının varlığı" şimdilik tutukludur.
Yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunma mesleğinin temsilcileri avukatlar ile birlikte, avukatlık mesleği ve ayrıca hukuk devleti tutukludur.
Bu yazı, suya yazılmıştır.”
Cezaevindeki avukatlar için “Ey yargının kara bahtlı çocukları, sevgili avukatlar...” başlıklı bölüm yeniden yazılmadı ve değişmedi, değiştirilmedi.
Su çatlağını bulanda… (Fİ/RT)