Son günlerde ne Ergenekon ne AKP, varsa yoksa tek merak edilen "solcuların tavrı ne olacak"?
Ya da "solculardan neden ses çıkmıyor"?
Aslında gerçek niyet solcuları da bir tarafta istiflemekle beraber genel anlamda halkın büyük çoğunluğunu da kazanma ihtimaline dayalı bir arayış.
"Ya içindesinizdir çemberin, ya da dışında…"
"Ya herro, ya merro…"
Yani sorgusuz sualsiz bir aidiyet duygusuyla gardınızı almalısınız. Sırf birileri istiyor diye! Kime karşı ve niye gard alacağınız önemli değildir. Birileri kendince "devletin bekası" gereği faili meçhuller üretmiş, gayrimeşru iktidar mücadelesi içerisinde.
Emeğinizi, sağlığınızı, eğitiminizi ve bu topraklar üzerinde ki yaşam hakkı "bekanızı" hiçe sayıp, sürüye saymış sizi. Sofra vakti unuttuğu sizi, kavga vakti çağırmakta. Her kavganın bir tarafı değilseniz de… Her maçın skoru size yazıyorsa ve hep kaybedenler hanesinde anılıyorsa da adınız. Bertaraf edilmiş geleceğinizle ringe bekleniyorsunuz.
Hani kavga etmeyecekseniz de "yapmayın etmeyin, çevre esnafına karşı ayıp oluyor" nidaları dökülsün isteniyor dudaklarınızdan. Yaygın medyadan okuduklarınızla, hâkim görüşe eklemleniverip "bu da benim görüşüm" dediğiniz şeyi size nasıl da yutturduklarını göremeyecek kadar serden geçmişsiniz.
Serim bende kalsın, size bir sır veriyorum "bu görüşlerin hiç biri sizin değil"… Siz kendinize ait sanıyorsunuz. Yani serinizdekiler size ait görüşler değil. Hem niye düşünesiniz ki… Bu zahmet niye? Yıllardır birileri sizin yerinize düşünüp, sizin yerinize seçilip, sizin yerinize götürüyor nasılsa. Sizin yerinize iktidar olup, sizin yerinize iktidar deviriyor.
Bombalıyor…
Öldürüyor…
Sizin yerinize birilerini hain ilan ediyor. Yine sizin yerinize vatanperver kesiliveriyor. Size ne hacet? Onlar varken siz kimsiniz ki? Ve onların çorbalarından taş çıkanda geliveriyorsunuz akıllarına. Tadından bihaber olduğunuz çorbanın taşı için aşçıyı dövmeye çağırıyorlar sizi.
Hal böyle iken, şimdi "sol"
Her an her yerde ahkâmı elden bırakmazlar. Ekran ekran, sayfa sayfa… Şu size ait sandığınız "görüşlerini" alıcı bulsun diye sergiledikleri ve adına TV, gazete dedikleri o satış tezgâhları ardında nede heybetlidirler. Bir de günlük taze mevzulara ihtiyaç varsa. İşte o vakit, muhtaç oldukları kudret çevrelerinde yaratacakları "vatan hainlerinin bedbaht kanında saklıdır". Sek sek basıp, bade süzüp, gerdan kırıp inci dizmeler mi dersiniz?
Ya da solu sermaye edinip, solcu sıfatıyla sağdan nemalanmak mı dersiniz? Gelsin arsalar, gitsin binalar.
Şişsin borsalar, dolsun kasalar. En büyük vatansever onlardır. Hangi şaşkın dizgin vurabilir onlara? Yasalar onlardan yana. Paşalar onlardan yana. Ama tasalar soldan yana… Ve siz "maşalar" da onlardan yana iken…
Hal böyle iken, şimdi sol;
Susurlukla su yüzüne çıkan devletin derinliğinin kaç kulaç olduğunu zerre kadar ilgilenip gündemine almayan AKP'nin, iktidarını kurtarmak telaşıyla tutuşan paçasının dumanında mı boğulmalı?
Yoksa şeriat tehlikesine karşı, oldu olası çektiği "her derde darbe" cilerin lolipopuna mı sarılmalı?
Solun en değerli üç ana başlığı var…
Emek, Barış, Özgürlük…
Özgürlük şöyle dursun.
1 Mayıs 2008 görüntüleri henüz belleklerdeyken, İstanbul belediye işçilerine saldırı görüntülerinde Emeğe rastlayanınız oldu mu?
Ya da en doğusunda ülkenin, onlarca gencin bir defter sayfası gibi silinen yaşamlarında tek bir satır Barışa rastlayanınız var mı?
"Ne AKP ne darbe" başka yol da var Solda…"(RA/EZÖ)