Çeçenistan'da yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekmek için eylem yaptıklarını söyleyen Abhaz kökenli Türkiyeli gençler Ocak 1996'da Avrasya feribotunu kaçırmışlardı.
Pazar geceyarısı Swissotel'i basıp konaklayanları rehin aldılar. Siyasi istekleri olduğu açıklandı. Ama bunların neler olduğu konusunda eylemi bitirdikleri saate kadar bilgi sızmadı.
Çeçenistan eylemcilerinin, eyleminden çok Türkiye Cumhuriyeti'nin "mutedil" tavrı dikkat çekiyor.
Avrasya Feribotu'nu kaçırdıkları sırada güvenlik kuvvetleri Muhammet Emin Tokcan ve silah arkadaşlarına karşı "çok sevecen" davranmışlardı. Örneğin Avrasya feribotu İstanbul Boğazı girişinde dururken, onu kontrol altında tutan harp gemisinin komutanıyla Muhammet Emin Tokcan arasındaki telsiz konuşmalarında şöyle diyologlar geçiyordu:
"Komutanım ben Muhammet."
"Söyle canım!"
"Hücumbotları çevremizden çekin komutanım, yoksa kötü bir şey olacak."
"Sen merak etme canım, ben onları çekiyorum!"
Valiyi sırtından hançerlemek
Swissotel Baskını'nda ortaya çıktı ki, Muhammet ve arkadaşlarına karşı "devlet şefkati" aynı sıcaklıkta sürüyor...
Düşünsenize İstanbul Valisi Erol Çakır Swissotel'e giriyor, otelin rehin vaziyetteki müdürüyle birlikte "teröristlerin" lideri Muhammet Emin Tokcan'la başbaşa 1 saat görüşüyor.Sonra dışarı çıkıp, gazetecilere aynen şöyle diyor:
"Onlara insancıl bir şekilde yaklaştık. Çok yakınlık göstermeye çalıştık!"
Sayın Valiye inanıyoruz. Mutlaka söylediği gibi yapmıştır.
Vali "teröristlerimizin" de insancıl (!) olduğu konusunda kamuoyunu rahatlatıyor:"Oradaki misafirlerimize iyi davranıyorlar. Onu gözlemledik!"
Sanki devletin Valisi değil de, eylemcilerin basın ve halkla ilişkiler müdürü konuşuyor. Dünyaya güven veriyor. "Korkmayın" diyor:"Bir şey yapmazlar!"
Ayıptır benzetmesi, çok gösterişli bir kurt köpeği bir yabancının karşısına dikilip saldıracakmış gibi durur ya, sahibi korkudan tir tir titreyen zavallıyı rahatlatmak için şöyle der:
"Korkmayın bir şey yapmaz."
Sonra da güvencesinin gereğini yerine getirir:
"Oğlum bırak onu, gel buraya!"
İstanbul Valisi eğitimli bir kurt köpeği sahibinin rahatlığıyla konuşuyordu. Biraz da "karşı" durmak lazımdı. Vali Çakır onu da sitemkar sözleriyle dile getirdi:
"Onlara kendimizi arkadan hançerlenmiş gibi hissettiğimizi ifade ettim."
Teröriste güven, pazarlık yap
Şimdi devletin valisi eylemcilere güvenmekte bu kadar ileri boyutlara ulaşınca dünya kamuoyu kuşkuya düşüp sormaz mı:"Acaba bunlar Devletinizin teröristi mi?"
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin "katı" ve "kararlı" yöneticileri cezaevlerinde ölüm orucuna yatanlarla bile görüşmüyor.
Bıktırıcı bir sıklıkla "devlet teröristle pazarlık yapmaz" demiyorlar mı?
Devlet içerdekilerle görüşmemek için "hayatı söndürme operasyonları" yapmıyor mu?
Peki bu Çeçenistan Eylemcilerine karşı uyguladığı "şefkat modelini" nasıl açıklayacak?