Devreye güvenlik kuvvetleri girdi.
Devletin 20 kiloluk "iyiliği" kafalara inen polis copuyla servis edildi.
Bu olaya iki açıdan bakılıyor:
a) Kriz halkı "maf ü perişan" etti. İnsanlar onurlarının çiğnenmesi pahasına bu çile kuyruğuna giriyorlar.
b)Bizim millette de çok yamyam be kardeşim, iki torba un pirinç için birbirini eziyor.
Aç gözlüler ordusu!
Bu tezler arasında birbirini etkileyen bir ilişkinin varlığı yadsınamaz.
Ama bizce esas dikkat edilmesi gereken nokta "büyük düzenleyici" devletin, "düzenleme" yeteneğinde...
Düşünsenize bir gıda yardımını bile düzenleyemeyecek kadar organizasyon yeteneğinden yoksun bir kurum koca bir ülkenin hayatını düzenliyor.
Acaba yönetim yeteneksizliğinin coğrafya ve inanç sistemiyle de bir ilgisi olabilir mi?
Yardım alanların "aç gözlülüğünden" önce organizasyon yapanların yeteneğine bakmalıyız.
Bir örnek vermek istiyoruz...
1999'daki Kosova Krizi'ni Makedonya'da izliyorduk. Kosova'dan kaçanlar Blatze Sınır Kapısı'ndaki tampon bölgeye yığılıyorlardı. Yaklaşık 50 bin kişiye ulaşmışlardı.
İnsanlık dışı, insani yardım
Üsküp'deki müslüman yardım kuruluşu Merhamet Örgütü, tampon bölgede gıda ve temizlik malzemeleri dağıtıyordu.
Dağıtım şöyle oluyordu. Büyük römorklu bir traktör kalabalığın arasına giriyor, kasanın üzerindeki görevliler ellerine geçirdikleri malzemeyi kalabalığa doğru fırlatıyorlardı.
İnsanlar birbirlerini eziyorlar, kavga ediyorlardı. Kiminin elinde bir koli meyva suyu, kiminin elinde çocuk bezi paketleri... Bir başkasının elinde iki ekmek, bir paket gofret... Yerlerde sürünenler, bir kenarda ağlayanları izliyorlardı.
İnsanlar bir günde değişti
Bir gün sonra sınır kapıları açıldı. Kosovalı mülteciler NATO Kamplarına yerleştirildiler. Orada da yardım dağıtımı yapıldı.
Fotoğraf şöyleydi...
Aynı insanlar iplerle sınırları belirlenmiş koridorlardan geçerek bir leğen alıyorlar, sonra iki ekmek, üç paket sabun, bir koli tuvalet kağıdı, on kutu konserve, iki büyük şişe su alıp gidiyorlardı.
Herkese ne kadar alacağı söylenmişti. Onlar da o kadar alıyorlardı. Ortada ciddi bir barikat falan da yok. Dediğimiz gibi sadece iplerle koridorlar oluşturulmuştu.
Bu dağıtım kuyruğu da 1 kilometreyi aşıyordu.
Bu kadar sabırla bekleyen ve hiçbir izdihama neden olmayan insanların, bir gün önce birbirlerini çiğnediklerine nasıl inanabilirdik ki?
Ama olmuştu işte... NATO Kampındaki uygar insanlar, bir gün önce Merhamet Örgütü'nün yardımları altında eziliyorlardı.
İnsanlar aynı, amaç aynı... Sadece yöntem farklıydı.