Çoğunluğu Almanyalı beş bin kişi önemli bir boks maçı için Hamburg’da CU Arena’yı doldurmuştu. Salonu dolduran insanların ringe çıkacağı anı merakla bekledikleri kişi bir Dersimli, son zamanlarda Almanya’da boks denince akla ilk gelen isimlerden biri olan İsmail Özen’di.
2 Kasım 2013 günü İsmail Özen, Macaristanlı rakibi Michael Billak'la ringe çıkmıştı.
Bu önemli maç için sevgili İsmail’in davetlisi olarak ben de orada bulunuyordum. Orada bulunmamın bir başka anlamı daha vardı; İsmail’in ringe çıkışı benim canlı olarak seslendireceğim bir şarkıyla olacaktı. Sanırım bu da bir ilkti. Maç televizyondan canlı olarak yayınlanacaktı.
***
* İsmail Özen'in Michael Billak'la karşılaşmasından.
Türkiye’nin yoğun, yorucu politik gündeminden uzaklaşmanın iyi geldiğini itiraf etmeliyim. Hamburg -soğuk havasını saymadığımızda- doğal ve tarihi güzellikleriyle daima görülmeyi hak eden bir kent. Yabancısı olmadığım ve '80’li yılların ortalarında sıkça gidip kaldığım bir kent aynı zamanda. Türk ve Kürtler başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden göçmen işçilerin yoğun bir yerleşimi var. Bu kenti çalışanlar açısından önemli kılan ise dünyanın en büyük deniz ulaşımının sağlandığı limanlara sahip olması.
Ülkenin kuzeyinde yer alan Hamburg, Kuzey Denizi'ne akan, Orta Avrupa'nın en büyük nehirlerinden biri olan, Elbe Nehri'nin kıyısında ve bu sayede en çok köprünün bulunduğu şehir.
İkinci Dünya Savaşı henüz sürerken, 23 Temmuz 1944 tarihinde İngiliz ve Kanada uçaklarının geceleri, ABD uçaklarının da gündüzleri Hamburg'u bombaladığı; bombardıman sonucu 30 binden çok insanın öldüğü ve 280 bin tarihi binanın yerle bir edildiği söylenir. Bugün ise Hamburg, Almanya’nın ikinci büyük kenti olarak bir "cazibe merkezi" sayılıyor. Savaşın yıktığı bu kent adeta kendini küllerinden yaratmış! Şehrin tam merkezinde bulunan Binnen ve Aussenalster Gölleri Hamburg’u bir başka güzel kılıyor. Şehrin içinden bir sürü nehir akmakta; şehirde tıpkı Amsterdam veya Venedik'te olduğu gibi irili ufaklı epey köprü var.
* * *
'70’li yılların siyah beyaz televizyon kanallarında gece yarısı uyanıp izlediğimiz Muhammet Ali’nin boks maçlarını saymazsak boksla çok da ilgili olduğumu söyleyemem. Ancak söz konusu olan, çocukluğundan beri şarkılarımı dinleyerek büyümüş ve daha sonraki yıllarda kardeşlik boyutunda bir ilişki geliştirdiğimiz sevgili İsmail Özen’di. Onu Avrupa Şampiyonluğu yolunda kritik sayılan bu maçta yalnız bırakmak olmazdı.
İsmail’in ailesi Dersim'in Pülümür ilçesine bağlı Hasangazi köyünden. Babası, annesiyle birlikte, pek çok Dersimli gibi '60’lı yılların sonlarında çalışmak için Almanya’ya gittiğinde çocukları yoktu. Almanya’da doğan biri kız ikisi erkek, üç çocuklu aile olarak yaşamlarını sürdürdü. Ailenin en küçüğü olan İsmail’i Hamburg’da gerçekleştirdiğimiz hiçbir konserimi kaçırmayan biri olarak bilirdim.
Sonraki yıllarda genç bir delikanlı olarak karşıma çıktığında bana fotoğrafını gösterip, "işte o çocuk benim" dediğini anımsıyorum. Uzun yıllar öncesine dayalı başlayan dostluğumuz kesintisiz sürdü. Yine aynı İsmail’le, İstanbul’da misafir olarak bulunduğu bir yemeğin ardından Beyoğlu polisinin saldırısına uğramış ve üzerinde kimliği bulunmadığı için geceyi birlikte karakolda geçirmiştik.
* * *
* ismail Özen, Ferhat Tunç ve Juan Carlos Gomez Pantera (Küba)
Maçtan önce salonun bir bölümünde, özel olarak çağrılan misafirlere yemek ziyafeti sunuldu. Bu vesileyle Almanya’nın televizyon dünyasından insanlarla tanışma fırsatımda oldu. Sinema ve magazin çevresinden birçok kişi heyecanla İsmail’in ringe çıkışını bekliyordu. "Almanya’nın Sakıp Sabancı'sı" olarak bilinen Frank Otto ve Audi’nin markasının ortaklarından Auto Wichert gibi dünyaca tanınan iş adamları da İsmail’le dayanışmak için oradaydı. Doğrusu bu ilgiyi gördüğümde şaşırdım. Bu zorlu mücadelede katettiği mesafenin ne ölçüde değer kazandığını görmek mutlu etti.
İsmail ringe hazırlanırken sahnede Almanların tanınmış rock grubu Vanwolfen şarkılarını seslendirmeye başladı. Yarım saat süren programın ardından Vanwolfen'in solisti Micki tarafından sahneye davet edildim. İlk kez bir rock grubunun eşliğinde “Savaşa Hayır” şarkısını söylemeye başladım. Şarkıyla birlikte Dersimli İsmail yoğun tezahüratlar arasında ringdeki yerini almıştı. Şarkıya eşlik ederek ringde heyecanla salonu selamlayan İsmail’in rakibi Macar bir boksördü.
Zilin çalınmasıyla salondaki heyecan doruğa ulaşmıştı. Güçlü rakibini 8. rauntta sayıyla yenmeyi başarmıştı, İsmail. Bu, Avrupa Boks Şampiyonluğu yolunda önemli, kritik bir maçın kazanılması anlamına geliyordu. Almanya basınının yoğun ilgi gösterdiği bu karşılaşma sonrası İsmail, eline mikrofonu alıp önemli bir duyuru yaptı; maçta kazandığı 40 bin Euro’yu sokak çocukları için düzenlenen bir proje kapsamında bağışladığını açıkladı.
Evet, bir Dersimliden beklenen tam da buydu. O akşam maçı izleyen birçok kişi İsmail’in bir de bu yönünü öğrenmiş oldu.
İsmail Özen, Avrupa’da 'boks' denince artık bilinen isimlerden biri. Başarılı bir boksör olmanın ötesinde Dersimli Kürt kimliğiyle de gurur duyan ve bunu her platformda ifade eden biri. Son cümle, Paris’te suikast sonucu katledilen Sakine Cansız’ın bir dönem Hamburg’da kaldığında tanıdığı İsmail için söyledikleri olsun: "İsmail, kabına sığmayan bir Dersimli. Tanıdıktan sonra dürüstlüğüne hayran kaldığım bir kişilik." (FT/HK)