Sık sık kireçle boyanan bir duvar vardı bizim mahallede. Bizim sokağın başında köşedeki evin bahçe duvarıydı. Onlar boyar, alttaki yazı direnir; iki yağmur sonrası yeniden belirirdi. Koca koca harflerle “Denizler Ölmez” yazısı görünürdü.
Sessiz bir saygıyla bakardık çocuk aklımızla; mahallenin ağabeyleri duvara başka bir şey yazdırmazdı. Karadeniz’in yağmuru boldur. O yazı uzun zaman silinmedi.
Deniz Gezmiş’i ben böyle tanıdım. Darbe dönemi çocuğuydum, Deniz Gezmiş hakkında okuyup, hakkında duvardaki yazıdan fazlasını öğrenmem yıllar sonra oldu. Halit Çelenk’in “İdam Gecesi Anıları”nı bir solukta okumuştum.
Şimdi elimde “Abim Deniz” var. Kardeşi Hamdi Deniz’in anıları yani. Hamdi Deniz, Can Dündar’a abisinin ona bıraktığı tüm arşivini açmış. “Hiç yayınlanmamış mektup ve fotoğraflar” yazılı kitabın kapağında. Kitabı hızla okuduğu gibi fotoğraflara da uzun uzun baktım.
Mektup arkadaşı
“Bir yanımızda Che Guevara var ise diğer yanımızda Deniz Gezmiş vardı” sıklıkla duyduğum bir cümledir. Duvara poster asma alışkanlığım olmadı ama asmam gerekse bu iki ismi seçerdim her halde.
Kitapta Che ile ilgili içli ama aynı zamanda esprili bir anekdot var; kitabın hemen başlarında. O kısmı okuyunca daha hızla okudum kitabı.
Kısaca şöyle özetleyeyim: Yayımlanmamış mektuplar deniyor ya; işte o mektuplardan bazıları Deniz Gezmiş’in küçükken yurtdışında edindiği mektup arkadaşlarından gelen İngilizce mektuplar. Ve kartpostallar.
Kitabın kapağında kullanılan fotoğraf. İstanbul Üniversitesi, Atatürk Anıtı, 1967 |
Can Dündar, Hamdi Gezmiş ve Can Gezmiş bu mektupları karıştırırken “Acaba mektup arkadaşları Deniz Gezmiş’in daha sonra ne olduğundan, akıbetinden haberdarlar mı” ve de en önemlisi “Deniz Gezmiş’in onlara yazdığı mektupları acaba saklıyorlar mı” sorusu gelmiş akıllarına.
Can Gezmiş internette bu isimleri tek tek araştırmış. Deniz Gezmiş’in Almanya’dan Berlin’den yazan mektup arkadaşı Gabriella Kadenbach’ı böyle bulmuşlar. Tabii heyecanla uçağa atlayıp onunla buluşmaya gitmişler.
“Gabriella altmış yaşlarındaydı. Berlin Hayvanat Bahçesi’nde çalışıyordu. O da bu tuhaf buluşmanın heyecanını yaşıyordu.
“Tam 50 yıl önce yazıp Deniz’e yolladığı mektubu verdik kendisine…
“Onunla (Deniz Gezmiş’ye) yazıştığını hatırlıyor ama sonrasına dair hiç bir şey bilmiyordu.
“Ondan gelen mektupları, fotoğrafları da saklamamıştı maalesef…
“- Ne olmuştu ki Deniz’e? Neden bu kadar önemliydi?
“Espri yeteneğinde amcasına çektiği anlaşılan Can verdi cevabı:
“- Che Guevara ile mektuplaşıp sonra mektupları yırttığınızı düşünün; işte öyle bir şey…”
Bu anekdot özenli ve ısrarlı bir çalışmanın güzel bir meyvesi…
İnönü ve Sivas Valisi
Benim için çarpıcı iki yeri daha aktarayım ve gerisini kitabı okuyacaklara bırakayım:
Bilir Koleji'nde okuduğu yıllar. 1964-66 |
1950’lilerin sonu. Demokrat Parti yönetiminin gittikçe sertleştiği, CHP’lilerin baskı altında olduğu yıllar. Gezmiş ailesi o yıllarda Sivas’ta. İsmet İnönü Sivas’a geliyor. 12-13 yaşlarında olan Deniz Gezmiş’in CHP’den yana tavır koymaya başladığı dönem. Okulundan yakın arkadaşı Aydın Çubukçu, CHP Sivas il başkanı eczacı Şevket Çubukçu’nun oğlu. İnönü, Çubukçu ailesinin yakın dostu. Sivas’a geldiğinde onların evinde kalıyor.
İki arkadaş İnönü ile tanışmayı velini öpmeyi kafalarına koyuyor. Aydın için bu kolay kendi evine girecek; Deniz için zor çünkü eve giden tüm yollar polis kontrolünde. Gerisini Can Dündar’ın kaleminden aktarayım:
“Deniz okulda Aydın’a ‘Çıkışta beni sizin eve götür,’ diye tutturdu.
“Aydın ise ‘Ben bile giremiyorum, seni nasıl sokayım,’ diyordu.
“Ben gireceğim, görürsün sen,’ diye iddialaştı Deniz.
“Aydın eve gittiğinde Deniz’i karşısında gördü.
“Paşa’nın elini öpmüş gülümsüyordu.
“12 yıl sonra Paşa, o gün elini öpen çocuğu ipten almak için çabalayacaktı.
“Deniz ilkokulu bitirince Sivas’ta ilkokullar arası bir yarışmaya katıldı ve birinci oldu. Birincilik diplomasını zamanın Sivas valisi Kadri Erdoğan’ın elinden aldı. Vali, bu başarılı çocuğa bir dolmakalem hediye etti.
“12 yıl sonra o vali, elinden diploma alan çocuğu ipe göndermek için oy verecekti.”
Yokuşu aşınca Şarkışla
Bursa Cezaevi 1970. Deniz, Nazım'ın penceresinde. |
Deniz ilkokulu başarıyla bitirirince babası Cemil bey ona bisiklet alır. Maceracı Deniz'in bulunmaz fırsat. Bisiklet macerasında da sınırları zorlar. Bir gün Aydın Çubukçu'yu zorla seleye oturtup Kayseri'ye doğru yola çıkar. Kızılırmak'a doğru yol alırlar, Köprüyü geçerler; Yoğunyokuş denilen yere gelirler. Deniz o zorlu yokuşu tırmanınca ardının Kayseri olduğunu iddia eder. Ancak yokuşu çıkarken bisikletin lastiği patlar.
Yürüyerek geri dönerler. Eve ulaştıklarında hava kararmıştır. Annesi Mukaddes hanım ve babası merak içindedir. Babası arabaya atlar ve Deniz'i aramaya çıkar. Çok sinirlidir. Kayseri yönünden bisikleti iterek gelirken görür onu. Yanından geçip gider.
Hamdi Gezmiş şöyle anlatıyor babasını: "Babam onu görmezden gelmiş. Ne kadar sinirlenirse sinirlensin, bize karşı kaba kuvvet kullanmamıştır. Çok öfkelendiğinde karşımıza geçip uzaktan tekme atar gibi yapardı... O gece biraz dışarıda oyalanıp sinirini geçmesini, o arada da Deniz abimin eve dönmesini beklemiş..."
16 Mart 1971'de yakalandığında yine Yoğunyokuşu aşmaya çalışıyordu. Darbe sonrası polis her yerde onu ararken Nurhak'a gitmeyi kafaya koyar. Çocukluğundan Sivas'ı bildiği için Sivas yolunu tercih eder. Şehrin girişi polis tarafından kesilmiştir. Bunu görünce Aydın Çubukçu ile yaşadığı çocukluk anısı aklına gelir. Kızılırmak Köprüsü üzerinden Kayseri'ye doğru yönelir. bu kez yanında Yusuf Aslan vardır; bu kez de motosiklet bozulur.
Hamdi Gezmiş şöyle anlatıyor: "Yoğunyokuş'u aşıp Kayseri'ye varırım, oradan Malatya'ya geçerim, diye düşünmüş.
"Yoğunyokuş'u aşınca Şarkışla... Sonra Gemenek üzerinden Nurhak'a...
"Ama yine olmamış işte..."
* * *
Sonra sokağın köşesindeki evi yıktılar, bahçe duvarını da tabi. Yerine apartman yapıldı. Bir gece mahalenin gençleri apartmanın yeni duvarına "Denizler Ölmez" yazdı; bu kez kırmızı boyayla... (HK)
* Not: Ben bu yazdığım sırada Deniz Gezmiş'in annesi Mukaddes Gezmiş'in ölüm haberi geldi. Mukaddes Gezmiş, eşi Cemil Gezmiş gibi öğretmendi. 98 yaşındaydı, Temmuz ayında ise beyin kanaması geçirmişti.