Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 32 yıl önce idamlarına kadar giden mücadelenin en yakın tanıklarından, BİA2 Koordinatörü Ertuğrul Kürkçü, o dönemden bugüne kalan en önemli mirasın "varolan kalıpları reddedebilmek" olduğunu söylüyor.
Kürkçü, o dönemin anti emperyalist mücadelesi ile bu dönemin küreselleşme, savaş karşıtı mücadelesi arasında hem bir süreklilik, hem de bir fark olduğu görüşünde. Türkiye'de siyasi özgürlükler alanının çok daraltıldığını söyleyen Kürkçü, bu sürecin yavaş da olsa kırılmaya başladığını söylüyor.
Denizlerin mirası
* Bir mirastan söz edeceksek, en önemli şey bence o mücadelelerden kalan anti otoriter davranıştır. Yani verili siyaset kalıplarını reddetmek ve kendi siyasetini kurmak. İkincisi de, bu siyasetin içeriği açısından baktığımızda, Deniz Gezmiş'in sözlerinin bu siyaseti özetleyen en önemli belge olduğunu düşüne geldim hep.
* İdam tutanağından o sözler çıkartılmış ve o 16 kelime tutanağa yazılmamıştır. Ben bu 16 kelimenin aslında hepimizi çok iyi özetlediğini düşünüyorum. Üç şeydir söylediği : Birincisi, Marksizm - Leninizme olan bağlılık; yani sıradan bir halkçılık değil, Marksizmdir oradan kalan miras. İkincisi, sadece Türklerin değil, Kürtlerin de özgürlüğü için verilmiş bir mücadeleden söz edilir.
* Ve nihayet, emperyalizme karşı bir bağımsızlık kavgasıdır söz konusu olan. Ben bu üçünün de o günün mücadelesini bize bağlayan en önemli şey olduğunu düşünüyorum. Miras budur."
Süreklilikler ve farklılıklar
* Süreklilik, o dönemde ve bu dönemde kapitalizmin hakim gücünün ABD olması ve ABD'nin dünya halklarını boyunduruk altına almasına Türkiye'den karşı çıkılmasıydı ki bu hala sürüyor. Öte yandan o dönemin anti emperyalist mücadelesi daha çok tek ve yerel olarak Türkiye'nin bağımsızlığı konusu etrafında dönüp duruyordu.
* Oysa şimdi, küreselleşme koşulları altında dünyanın her yerindeki mücadelelerle ortak bir hedef ve gündem oluşturmayı amaçlıyor ve bunu arıyor. Ve tabii bu durum mücadelenin zeminini zenginleştiriyor.
* 1960'lar 70'ler Türkiye'sinde uluslararası çapta ve uluslararası katılımlı hiçbir anti emperyalist mücadeleden söz edemeyiz; oysa bugün Haziran'daki NATO karşıtı eylem olsun, Avrupa Sosyal Forumu gibi küreselleşme karşıtı eylemler olsun uluslararası bir katılımla ve gündemle sürüyor, gerçekleşiyor. O yüzden çok daha zengin bir kapsam edindiğini söylemek mümkün
* Öte yandan, bugün toplumsal iklim bu mücadeleyi çok fazla beslemiyor. 1960'ların iklimi çok daha uygundu. Bu tabi iki sebeple, biri sol projelerin çökmüş olması ile ilgili, ikincisi 12 Mart ve 12 Eylül'ün yarattığı yıkımla ilgili.
* Üçüncü olarak da, Türkiye'de siyasi özgürlükler alanının çok daraltılmış ve gençliğin apolitize edilmiş olmasıyla ilgili, ama gene de savaşa karşı 1 Mart Ankara gösterisini hatırlarsak, sözünü ettiğim apolitiklik sürecinin kırılma yolunda olduğunu düşünebiliriz." (YS/EÜ)