Fotoğraf: Türkiye Adalet Akademisi
Ceviz kabuğundan gemi yapmak kolaydır.
Kâğıttan yelkenini, kürdandan direğini yapar ve yarım ceviz kabuğuna yerleştirdiniz mi üfleyince suda süzülerek yol alırdı.
4 Kasım 1950 tarihinden beri Türkiye’de yargıçların bağımsızlığını insanların yaşadığı topraklara taşıyabilen, yaşatabilen ve hukukun üstünlüğüne inananları kıyıya ulaştırabilen gemilerimiz olmadı.
Bir çocukluk masalı gibi cevizden de olsa…
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Yargıç Robert Spano Ankara’da 3 Eylül 2020 günü Adalet Akademisi'nde Hâkim ve Savcı Adayları Eğitimi Açılış Programında "insan hakları" dersi verdi.
Konu, "Yargı Bağımsızlığı- Hukukun Üstünlüğünün Temel Taşı"
Sözlerine bir anekdotla başlayan AİHM Başkanı; hukukun üstünlüğü ilkesinin AİHS’nin özünde var olduğunu ve tüm Sözleşmeye ilham verdiğini anlatarak başlıyor.
Yargıca göre; “Bu ilke, hukukun üstünlüğü, bizi ileriye götüren parlayan yıldız olan Sözleşme sisteminin temel yıldızıdır. Demokrasi ve insan onuru temel ilkeleri ile çalışmalarımızın hukuki ve ahlaki temelini oluşturur.”
Bu nedenle, “hukukun üstünlüğü” ilkesi verdiği insan hakları dersinin özüdür. Daha da önemlisi “hukukun üstünlüğüyle yönetilen demokratik bir toplumun inşası ve korunmasında” yargıçların oynadığı roldür.
Yargıç 2020 yılının “Sözleşme sistemi” çok önemli bir yıl olduğunun altını çizmiştir. Çünkü 4 Kasım 1950'de Roma'da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin imzalanmasının 70. yılını kutlanacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ilk imzalayan Devletler arasında, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olan Türkiye, 18 Mayıs 1954'te Sözleşmeyi onaylamıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçen sene 20 Nisan 1959'da göreve başlamasının üzerinden geçen 60. yılını kutladı. Bütün zorluklara rağmen Mahkeme, 830 milyondan fazla Avrupalının hak ve özgürlüklerine ilişkin Avrupa standartlarının uyumlaştırılmasına katkıda bulunmuştur.
Bu başarıların altını çizen Yargıç Spano; 2018 ve 2019 yıllarında en az 274 Türk hâkim ve savcıların Mahkemeyi ziyaret ettiğini, bu ziyaretlerin sadece nezaket ziyaretleri değil; Sözleşmenin sürdürülebilir meşruiyeti için büyük önem taşıdığı kanaatindedir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi için hatırlatma yapan AİHM Başkanı üç değerden söz ediyor.
Avrupa Konseyi Statüsü itibariyle; her üye Devlet, hukukun üstünlüğünü, insan hakları ve demokrasi ilkelerini kabul eder. Bu üç temel değer Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin önsözünde yer alır. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesi de Türkiye Cumhuriyeti'ni demokratik, laik ve sosyal ve adalet, insan haklarına saygılı, devlet olarak tanımlamaktadır,
Yargıcın sorusu: “Hukukun üstünlüğü ile neyi kastediyoruz?”
Yargıcın yanıtı: Mahkemenin içtihadında hukukun üstünlüğünün soyut bir tanımı bulunmamakla birlikte, Mahkeme bu kavramdan çıkarılabilecek çeşitli maddi garantiler geliştirmiştir. Bunlar arasında yasallık veya öngörülebilirlik ilkesi, yasal kesinlik ilkesi, kanun önünde bireylerin eşitlik ilkesi, yürütmenin sınırsız yetkilere sahip olamayacağı ilkesi.
Ne zaman bir hak veya özgürlük söz konusu olursa önce bir çözüm olasılığı ilkesi vardır ve bu da bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle sağlanan adil yargılanma hakkıdır, amaç bireyi keyfilikten korumaktır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin “Başlangıç” bölümüne göre;
“İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,
İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu…”
AİHM Başkanına göre Sözleşme 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden esinlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hazırlanırken Evrensel Beyannameden yaptığı alıntıyla, aşağıdaki gibi bir varsaymanın güvenli olduğunu “Son çare olarak, zulüm ve baskıya karşı isyana başvurarak, insan hakları hukukun üstünlüğü ile korunmalıdır” görüşünde olduğunu ve demokratik bir ortamda hukukun üstünlüğünün arkasındaki temel ahlaki fikrin Sözleşme tarafından öngörüldüğünü ifade etmiştir.
Yargının bir demokraside temel rolü, hukukun üstünlüğünün varlığını garanti altına almaktır. Böylelikle, yasanın tarafsız, adil ve verimli bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır.
Bu yüzden yargı bağımsızlığı gerçekte hukukun üstünlüğü ile yönetilen herhangi bir demokratik toplumun direğidir.
Ceviz kabuğundan yapılmış gemilerin direği gibi çocuk oyuncağı değildir.
Yargıç Spano, kişilerin güvencesinin hâkimler olduğunu dile getirmiş. Adalet Akademisi web sitesinde yayımlanan habere göre Spano, "15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutukluluklarla ilgili Türkiye'den şikâyet ve başvuruda bulunan hâkimler oldu. Hâkimlerin tutukluluğu çok ciddi bir gözetim altındadır. Yargı mensuplarına koruma sağlanması gerekir. Böylelikle bağımsız şekilde faaliyetlerini yerine getirirler. Yargının demokratik toplumda diğer devlet erkleri arasında önemli bir bağı vardır. Sözleşme hukuku çerçevesinde bir tutuklamanın 5'inci maddede gerekli kılınan koşullar çerçevesinde hukuka uygun olup olmadığını değerlendirmenin milli makamların takdirine bırakıldığı hususu yanlıştır. Avrupa Mahkemesi, 5'inci maddede sunulan güvenceler dolayısıyla ulusal kanun hükümlerine uyulup uyulmadığını gözetleme yetkisine sahiptir. Hâkimlerin tutukluluğu söz konusu olduğunda bu gözetleme yetkisi daha sık kullanılacaktır." demiş… (https://taa.gov.tr/haber/aihm-baskani-spano-turkiye-adalet-akademisinde-insan-haklari-dersi-verdi
Hatırlayalım… Hukukun üstünlüğünün gereklerine göre; “keyfi tutuklama” baskısından herkes korunmalıdır, yargıçlarda!
AYM Üyesi Yargıç Alparslan Altan’ın tutuklanmasının AİHM’sinin Robert Spano Başkanlığındaki 2. Daire kararı ile “hâkim teminatı” hükümleriyle bağdaşmadığına ve tutuklamanın haksızlığına karar verilmişti. (B. No: 12778/17).
Yine AİHM Başkanı Yargıç Robert Spano’nun Başkanı olduğu 2. Daire, Osman Kavala’nın tutuklanmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğuna karar vermişti. Hatta, bu “hak ihlali” ile devletin “haklarını kötüyü kullandığını” siyasi nedenlerle tutuklama yapılmakla hakkın bu yönden de ihlal edildiğini karara bağlamış ve AİHS 18. Maddenin Türkiye tarafından ihlal edildiğine karar vermişti. (B. No: 28749/18)
Tutukluluk hali süren Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve insanların hukukun üstünlüğüne inanması yetmiyor, hukuk yok! Hak ihlalleri için verilen yüksek dereceli mahkemelerin kararlarını dinleyen veya uygulayan yok.
Yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık aramak; gündüz vakti fenerle aranan adalet gibi…Hatta ceviz kabuğundan gemileri suda yüzdürmeye çalışırken batıran yetişkinler gibi…
Tutukluluk hali ile ilgili olarak ulusal mahkemelerin takdirinde olmadığının aksine sözleşme hükümlerine aykırılık söz konusu ise AİHS esastır görüşünün altını çizen Yargıç Spano’ya göre; iktidarlar “mahkemeleri” kontrol edemez. AİHM’si Başkanı görüşüne göre kanunlar sadece halka değil, aynı zamanda gücü elinde bulunduranlara da her an uygulanabilmelidir. Kanunun üzerinde hiç kimse yoktur.
Bütün bunlar Adalet Akademisinde İnsan Hakları Dersi olarak anlatıldı.
Kanunlar ve uygulamaları ile ilgili başka bir gerçeğin daha altını çizmeli. Montesquieu Kanunların Ruhu Üzerine adlı eserinde (Seçkin Yayınları. 11 Kitap. 2014) “İktidarın kötüye kullanılmaması için, olayların düzeni gereğince, iktidarın bizzat iktidarı durdurması gerekir. Bir anayasa öyle olabilir ki, o yasa gereğince hiç kimse, kanunun kendisini yapma mecbur tutmadığı şeyi yapmaya, kanunun müsaade ettiği şeyleri de yapmamaya zorlanamaz”
AİHM’si Başkanına göre iktidarın iktidarı sınırlandırması için kanun yapmak, anayasal hükümler üretmek veya kanunla iktidarı sınırlandırabilmek o kadar kolay gözükmüyor, haklıdır. Hukukun üstünlüğünü kabul etmek üzerine Türkiye’de düşünce açıklamak kolay gibi gözükmesine rağmen; açıklanan düşünceleri dinleyenler için sadece dinlemek çok daha kolay…AİHM Başkanı geldi, konuştu, dinlediler ve gitti, o kadar.
Türkiye’nin yargısı çocukken ceviz kabuğundan yelkenli gemi yapmamış olanlara emanet…
Anlaşılan ne AİHM’si Başkanı Yargıç çocukluğunda ceviz kabuğundan yelkenli gemi yapmış ve yüzdürmüş; ne de onu dinleyenler… (Fİ/RT)