"...Ziya ona cevap vereceği yerde badem ağaçlarının arasından tel örgüye doğru baktı o sırada ve Silvanlı çocuklar ona bir an için tellerin gerisindeki hayatın genişliğini ve özgürlüğünü temsil eden eşsiz birer parıltıymış gibi göründü. Böyle görününce de,bir vakit gözlerini alamadı onlardan. Ruhu kendiliğinden koştu gitti de,ellerinde sepetlerle kımıldanıp duran o kara gözlü,o kara saçlı görüntülere sımsıkı tutundu sanki ve bir vakit orada asıl kaldı."
Önceki gün akşam saatlerinde Silvan'dan bilgisayar ekranlarımıza bir fotoğraf ,yüreğimize bir ateş, dilimize bir dua düştüğünde, Hasan Ali Toptaş'ın Heba romanındaki bu güzel cümleler de aklıma düştü benim...
Kara gözlü kara saçlı görüntüler kızıla boyandı,10 yaşındaki M.E. polisin attığı gaz fişeği ile kafasından vuruldu.
Üstelik "Berkin Elvan’ın katili, Silvan'dan defol" yazılı bir pankartın dalgalandığı göğün altında...
Dün gördük ki, Berkin'in yüreklere sığmayıp sokaklara taşan acısını bize defalarca yaşatmaya niyetli olanlar var...
Dün bir kez daha gördük ki hiçbir geometrik açının üstesinden gelemeyecek kadar büyük bir vicdansızlık var ve hiçbir teknolojinin montajlayamacağı kadar gerçek bir kötülük var ortada...
En acısı; "Devlet dersinde öldürülmüş çocuklar listesi"* diye bir liste var ortada ve yanındaki "Güncelleniyor" yazılı paranteze eş bir öfke...
Hasan Ali Toptaş'ın Heba romanını okuyanlar Ziya'yı bilir; Ziya'yı bilen, küçücük bir çocukken kazara öldürdüğü bir kuşun kırk iki yıl boyunca onu nasıl takip ettiğini bilir...
Yıllar sonra Ziya'nın dilinden şu cümle dökülür;"...belki o gün orada benim öldürdüğüm şey sadece kuş değildi."
Bu ülkede söz konusu devlet güçleri tarafından öldürülen bir çocuk olduğunda, montajların en "afilisi" yapılır.
Öldürdükleri çocukların yanı başına silah yerleştirip elleriyle, teröristti diyerek dilleriyle, orada ne işi vardı diye yazarak kalemleriyle "montaj" yapanların yanında teknoloji güçleri bozguna uğrar...
Bahsi geçen bu listeye bakan herkes, kendisi başlı başına bir montaj hatası olan devleti, o her fırsatta sarıldığı silahla vurabilir; çocuk katili devletin kemik yaşı, tahmin edilenden daha büyüktür...
Devletin yıllardır yazdığı destanları vicdanlarıyla okuyanlar da şunu bilir;dün Silvan''da vurulan sadece bir çocuk değildir.
Bu ülkede söz konusu, devlet güçleri tarafından vurulan bir çocuk olduğunda, Alacakaranlık Kuşağı'nı aratmayan gizemli olaylar döner ortada.
Kan kardeşi medya susar. Susmadığı zaman yalan söyler...
Dün Silvan’da vurulan M.E.’nin başına da bir "cisim" isabet etmiştir mesela...
İşte bu ülkenin uzak köylerinde, bu ülkenin arka mahallelerinde, kısaca bu ülkenin öteki yerlerinde, çocuklara cisimler isabet eder, çocuklar genelde o cisimlerle oynarken daha da küçük parçalara ayrılır, gökyüzünden o cisimler yağar çocukların üzerine, bedenlerinden çıkan cisimlerin sayısı, yaşlarından daha çoktur...
Bir "devlet büyüğünün" jargonuyla konuşmak gerekirse; işte bu öldüren ama tanımlanamayan cismin ne olduğunu biz iyi biliriz...
Keza çocuklar da...
Ergin Günçe'nin yazdığı gibi;
Faşizmi çocuklar da anlayabilir
Dayak yemektir serseri bir babadan
Karanlık odaya kapatılmaktır
Hakkını istemekte direttiğin zaman
Üvey ana,yarı güleç öksüze
Sabunlu eliyle tokadı yapıştırır
Henüz yaslıdır çocuk,henüz dayanıksızdır
Yıldırmaktır amaç,esir etmektir
Çocuk faşizmi yanağında tanır... (GK/HK)