20. yüzyılın en önemli düşünürlerin E.J. Hobsbawn; “Milliyetçilik toplum nezdinde açıkça öyle olmadığı bilinen bir şeye sıkı sıkıya bağlanmayı gerektirir. Renan’ın dediği gibi; tarihi yanlış yazmak bir millet olmanın parçasıdır” diyor Milletler ve Milliyetçilik kitabında.[1] Bu sıkı sıkıya bağlılığın kıskacından kurtulmak da, sanırım bu yanlış yazılan, “icat edilen veya yeniden icat edilen” tarihin izini sürmekten geçiyor...
Özgür Balkılıç’ın hazırladığı ve Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından yayımlanan “Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim: Türkiye’de Milli Kimlik İnşasında Halk Müziği” kitabı, ortaya çıktığı günden bu yana ulus-devletler için çimento görevi üstlenen milli kimlik inşa sürecine halk müziği üzerinden ışık tutan değerli bir araştırma.
“Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim” kitabında Erken Cumhuriyet Dönemi’nde “ulusal yüksek kültür” ilan edilen halk kültürünün bir yandan kutsanırken ,bir yandan “saf ve temiz bulunmayan” parçalarının nasıl yok sayıldığına, milli kültür inşa sürecinde bu kültürün “milli kültürün kaynağı” ilan edilmesine rağmen bir yandan nasıl dönüştürüldüğüne ve yeniden icat edildiğine tanık oluyoruz.
Balkılıç bu süreci şu şekilde özetliyor:
“Erken Cumhuriyet Dönemi halkçılığında Kemalist kadrolar halkı eğitmek,modernleştirmek,uygarlaştırmak üzere bir çocuğa benzetirler. Halk yaşamını ulus olmaklığın önemli bir kaynağı olarak görmelerine rağmen, var olan yaşam tarzına yeni bir form vermeye çalışırlar. Halkı keşfetmenin en önemli kurumu olarak inşa edilmiş Halkevleri, halka milli seciyeyi keşfetmek için gider fakat keşfedilen bu yaşam biçimini modern hayat için yeterli görmez, çeşitli pedagojik yöntemlerle bunlara çekidüzen vermeye çalışır... Kemalist kadrolar bir taraftan halk müziğini yeni müziğin kaynağı olarak görürlerken, diğer bir taraftan bu müziği işlemeye, değiştirmeye çalışırlar.”
“Musiki inkılâbı ne yoldadır?”
Erken Cumhuriyet Dönemi Müzik reformlarını halk kültürü üzerinde yoğunlaşma ve klasik batı müziğine yönelme gibi konular bakımından Osmanlı’daki Batılılaşma hareketleri içinde yer alan kültürel reformlara olan benzerliğine de dikkat çeken araştırma, dönemin Müzik Politikaları’nı 1924-1934 ve 1934-1952 yılları olarak iki dönemde inceliyor.
Balkılıç, ilk dönemin karakteristik niteliklerini “ulusal opera besteleme” çabaları, müzik üzerine çeşitli yasal düzenlemeler ve müzik eğitimine yönelik atılan adımlar olarak ele alırken, ikinci dönemi yabancı müzisyenlerin Türkiye’ye davet edilmesi, bir müzik komisyonunun toplanması ve Devlet Konservaturarının kurulması gibi daha kurumsal çabalar içerdiğini ifade ediyor.
Araştırmada, Cumhuriyetin ilk yıllarında Milli Müzik Reformu için ilk adımların atıldığını, Osmanlı’dan devralınan “yozlaşmış” müzik geleneğinin yerine acilen gerekli “musiki inkılâbı” için düğmeye basıldığını ancak bu reformun nasıl gerçekleşeceği konusunda ciddi bir kafa karşıklığının mevcut olduğunu görüyoruz.
Müzik reformunun izleyeceği yol haritasını belirlemek üzere 26 Kasım 1934 yılında Kültür Bakanı Abidin Bey’in başkanlığında kurulan komisyon üyeleri nin “şaşkınlığını” Cemal Reşit Rey şöyle aktarıyor:
“Toplantı açılıp nazikane nutukların teatisinden sonra, Maarif Vekili sevimli şivesiyle ‘Ey hadi bakalım, musiki inkılâbı yapacakmışız,bunu nasıl yapacağız’ demesi üzerine kongrede bir şaşkınlık havası esmeye başladı. Toplantı dört saat kadar devam etti. Arada sırada Maarif Vekilini telefona çağırıyorlardı. Son telefondan sonra Abidin Özmen heyecanla bizlere “Paşa Çankaya’dan birkaçtır telefon ettiriyor. Musiki İnkılâbı ne yoldadır diye soruyor?’ dedi. Biz büsbütün şaşkına döndük. Ne karar alınacağını bir türlü kestiremiyorduk.”
Komisyonda, müzik reformunun ana hattının halk şarkılarını Batı tekniğiyle çok seslilendirmek olarak belirlenmesi, radyo ve plaklar aracılığıyla çalınan alaturka musikinin yasaklanması, radyoda çalınan şarkıların denetlenmesi gibi konular da görüşülüyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında halk türkülerini derlemek amacıyla Anadolu’nun çeşitli yörelerine düzenlenen geziler aracılığıyla toplanan türkülerdeki “müstehcen” ifadelerin kaldırılması, milli kimlik inşasının kurucu unsurlarından biri olarak “tek tip ve homojen bir dil” yaratma amacıyla türkülerdeki sözlerin yerine “öz türkçe” kelimelerin seçilmesi, yöresel lehçe ve yerel dillerin yok sayılması, Kürt illerinde yapılan derlemelerde katiyen Kürtçe türkülere yer verilmemesi (bilakis “Tunceli halkının temiz türkülerine” yer verilmesi) gibi veriler bu dönemde yapılan çalışmaların bir halkın kültürünün “keşfedilişinden” öte, “yeniden icadı” olduğunu gösterir nitelikte.
Balkılıç aynı zamanda, Kemalist kadroların “halk müziği derleme” biçimlerindeki sorunları şu şekilde ifade ediyor:
“Dönemin reformcuları halk müziğini bir taraftan Türkün gerçek ve temiz müziği olarak değerlendirirken, diğer taraftan halk şarkılarını süzgeçten geçiriyorlar, “temizliyorlar” ve temizlenmiş halleriyle halka geri vermeye çalışıyorlardı. Kısacası, türküleri bir toplumsal mühendisliğe tabi tutuyorlardı. Bu anlamda Kemalist kadroların halk müziği üzerine olan çalışmaları, bu müziğin derinlemesine yapılmış müzikolojik analizlerinden çok dönemin milliyetçi ve halkçı paradigmalarından beslenmişti.”
Bunun yanı sıra “derlemelerin nasıl yapıldığına ve halkın bu çalışmalara olan tepkisine veya derlemeler karşısında aldıkları pozisyona” bakıldığında Erken Cumhuriyet Dönemi’ndeki devlet-toplum ilişkisine dair çarpıcı ipuçları elde edilebildiğine değiniyor Balkılıç.
Bu derleme gezileri esnasında Avrupa’dan sipariş edilen fonograf aracılığıyla sesleri kaydedilen kadınların “türkülerini/seslerini geri istemesi”, jandarma tarafından halkevine getirilerek türkü söylemesi istenen bir üstadın pencereden kaçması gibi aktarımlar dönemin devlet-toplum ilişkisini yansıtan “trajikomik” anektodlar olarak öne çıkıyor.
Özgür Balkılıç’ın “Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim” kitabı “yeni bir ülke” inşa edilirken aynı zamanda “temiz ve soylu” bir halk kültürünün icat edilişinin öyküsünü “tek dilli ve tek sesli” türkülerin tarihine ışık tutarak gözler önüne seren değerli bir kaynak. (GK/EA)
Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim// Türkiye’de Milli Kimlik İnşasında Halk Müziği
Yazan: Özgür Balkılıç
Tarih Vakfı Yurt Yayınları , 2015
[1] 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik// “Program,Mit,Gerçeklik”, E.J. Hobsbawn, Ayrıntı Yayınları