Sahne sanatları, oldum olası seyirci kimliğimle ilgimi çekmiştir. Hele hele izlerken bir görsel şölene dönüştürülen ve izlenmesi de insanı müthiş keyiflendiren teatral danslar. Şimdi bunları paylaşırken “Batıdan esen” öykünmeci rüzgâr gibi bir algı okurun zihninde yer edebilir.
Ama onu hemen bertaraf edebilmek için, meramım bu değil, demeliyim. Batı, Doğu fark etmiyor. Bunu ukalalık, ya da sırf Batıya öykünmecilik anlamında olsun diye de söylemiyorum. Elbette sadece batıdan değil Doğudan esen müzikal sahne sanatları da öyle. Mesela Hint müziği, Rus Polkaları, Çin sahne dansları ya da Bali’den esen harika figüratif danslar ve ötekiler.
Bu girişi neden yaptım. Ben de çok emin değilim. Ama geçen hafta bir yazı okudum. Sonu valsle bağlanmıştı. Zengin klasik müzik arşivimi bu yazıdan sonra bir kez daha taradım. Kimi vals müziklerini yeniden dinledim. Batının seçkin ve görselliği alabildiğine zengin salonlarında çekilmiş kimi vals sahnelerinin olduğu film şeritleri kısa anlığına da olsa gözlerimin önünden şöyle bir kayıp geçti.
Valsi düşündüm…
Sahnede çiftler. Birbirlerine sıkıca tutunup bir nokta çevresinde dönerek vals yapıyorlar. Vals, 16. yüzyılda Fransa’nın Provence bölgesinde “Valto” adıyla ortaya çıkmış folklorik bir dans olarak bilinse de; asıl atasının Çek topraklarının köy festivallerinde yapılan “Maternick” ve “Furiant” varyasyonları olduğu bilinenlerden. Mevzuya konu olması açısından bilinir ve İngiltere Kraliçe’si I. Elizabeth’in, Leicester Kontu ile valsinin tablosu epeyce ünlü.
Vals, özellikle 19. yüzyılın başlarında Avusturya ve Almanya’da dans edilen bölgelerin yerel farklılıklarını bünyesinde barındırarak gelişim göstermiş. Özellikle Kuzey Avusturya’nın “Land lob der Enss” bölgesinde uygulanan dans sitili “Londler” adını alarak anılan yüzyılda çok popüler olmuş. Vals, Johann Strauss’un müziğinin etkisiyle Viyana’da ve 1800’lü yılların başından itibaren de İngiltere’de geniş kitlelere ulaşmış, aristokrasinin de ilgisi ile baloların vazgeçilmezi olmuş.
Dansların kralı olarak da bilinen vals, zaman içinde farklı ülkelerde farklı kültürel karakterler edinmiş. Dolayısıyla, İngiliz Valsi, Macar Valsi ve topuk vurmalı ve sekmeli bir tür olan Vals Mazurka ismiyle de farklı çeşitleri ortaya çıkmış. Günümüz dans yarışmalarında sergilenen modern valsin en önemli türleri iki kategoride kendini gösteriyor. Biri “Viyana Valsi”, ötekiyse “Modern Vals”.*
Şimdi bu kadar Vals terennümünden sonra gelelim sözün özüne!
Türker Alkan Radikal gazetesindeki köşesindeki Çelişkiler başlıklı yazısında şöyle diyor:
“DTP Şırnak milletvekili Hasip Kaplan 30 Ağustos resepsiyonuna DTP’lilerin çağrılmamasını eleştirmiş. Kaplan, 'Kürtler de smokin giyer, bizi de çağırsalar iyi olurdu' demiş. Kuşkusuz ki Kürtler de smokin giyer, neden giymesin? Ahmet Türk’ü veya Sırrı Sakık’ı smokinle ve papyonla düşünmekte zorluk çekmiyorum da... Smokinli ve papyonlu bir Apo düşünmekte zorlanıyorum nedense.
Apo kendisini Kürtlerin Atatürk’ü sanıyormuş. O kadar kolay değil o iş: Bir vals yapsın da görelim bakalım!”
Doğrusu hayli manidar geldi Alkan’ın valse davetle biten yazısı. Şimdi sormazlar mı adama “Ey Türker hoca!” diye. On senedir üzerinden uçan kuşların bile kayıt altına alındığı “kuş uçmaz, kervan geçmez” bir adaya hapsedeceksin, valse davet ettiğin şahsiyeti. Yetmeyecek. Her anını da kayıt altına alacak, haftada bir, bir saatlik avukat ve yakınları için tahsisli görüşmeleri her defasında engeller çıkararak yaptırmamanın yollarını arayacaksın. Yok, koster bozuk, yok hava muhalefeti ve daha bilmem neler diye! Sonra da “Hadi bir vals yapsın da görelim!” diyerek orta yere davetini yollayacaksın!
Valla yazıyı yazan Türker Alkan hocayı bilmem ama benim bildiğim vals tek kişiyle yapılmaz. Sahnede insanın ruhuna işleyen bir klasik müzik şöleninin eşliğinde, birbirlerine sıkıca ve güvenle (Bu güvenle meselesinin altını sanırım sıkıca çizmek gerek!) tutunmuş bir çiftle yapılır vals. Bu tutunmadan kasıt, hem partnerler duygu saikıyla birbirlerinin ruhunu iyice kavrasınlar, hem de partnerlerden birinin anlık da olsa yanlışında düşmesin diyedir. Şimdi bana düşen bu yazıyı Strauss’un Blue Danube (Mavi Tuna) valsini dinlerken ruhumda, hayal dünyamda oluşan görsel şölenle son cümleyi yazarak tamama erdirmek.
Hadi vals yapmasını önerdiğiniz tarafı yazınızdan anladık da, partner kim olacak pek Sayın Alkan! Siz partneri belirleyin emin olun isimlerini telaffuz ettiğiniz ya da edemediğiniz Kürtler ve de Kürtlerin bütün "sayın" ve "saygın" şahsiyetleri, valsi de diğer tüm dansları da tahmin edemeyeceğiniz kadar iyi becerirler…(ŞD/EÜ)
* Valsle ilgili bilgilerin bir kısmı www.wikipedia.org sitesinden.