Fotoğraf: "Bir melek kanadının önünde yanağıma öpücük kondurmuştu..." Oğuz Arda ve annesi Mısra Öz birlikte kutladıkları son Anneler Günü'nde Karaköy'de.
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Her anne için çocuğu kıymetlidir.
Her çocuk annesinin bi tanesi.
Benim oğlum, bir taneciğim Oğuz Arda da benim dünyamdı. Belki çok küçük yaşta anne olduğum için, belki birlikte büyüdüğümüz için bilmiyorum..
Çocuk yanım ile çocuğum birleşmişti bu bedende.
Birlikte büyümüştük bizim serüvenimizde.
Bir güne mahsusluk bir gün değildi "anneler günü" benim için. Ben her gün onun "annesi" O her gülüşü ile benim "günüm"dü.
Bu yüzden özel bir kutlamamız olmazdı bizim.
Bir çiçek ile gelip, boynuma sıcacık sarılıp "anneler günün kutlu olsun anneciğim" der ve bunu tüm gün tekrar ederdi.
2018'in Mayıs ayı, bizim birlikte geçirdiğimiz son anneler günümüzmüş. Nereden bilebilirdim?
Büyümüştü artık. Sevdiği yerler vardı. Vakit geçirmekten zevk aldığı mekanlar vardı. El ele tutuşup Karaköy'e gitmiştik birlikte.
Grafitilerin arasında poz poz fotoğraf çektirmiştik.
Bir melek kanadının önünde yanağıma öpücük kondurmuştu.
Nereden bilebilirdim kendisi de bir melek olup uçup gidecekti?
8 Temmuz 2018 günü, bir çığlık koptu yüreğimden göklere. O günden beri ne yüreğimin çığlığı dindi ne de haykırmam bitti.
Bir kara tren ki kendi karasını bizim zindanımız etti.
Oğlum, biriciğim, dünyam, kendi gibi 7'si çocuk 25 insan ile birlikte göçüp gitmişti.
Tercihli bir gidiş değildi bu. Zaten hangi çocuk ölümü bilir ki? Hangi insan ölmeyi ister ki?
Hayatları ellerinden alınan çocuklardı gidenler.
Yaşam hakkı üç kuruş paraya, rant uğruna, mevki uğruna ellerinden alınan insanlardı.
Yaşayamadım yasımı ben. Yaşatmama izin vermediler. Bu katliama sebep olanların bir baş sağlığını dilememelerinden belliydi sorumluluk üstlenmeyecekleri. Öyle oldu.
Suçlu yağmurdu. Her olayda olduğu gibi "kader"di. "Fıtrat"tı.
Ama bildiğim tek gerçek vardı ki bu bir cinayetti.
İhmallerden kaynaklanan örgütlü bir cinayet.
Oğlumun yokluğuna dayanamayıp haklı isyanlarım oldu. Sorumlulara yönelik serzenişlerim. Ağır geldi sorumluluğu olanlara. Önce sosyal medya üzerinden engellediler. Sesimi duymak istemediler.
"Susmayacağız" dedik, bir olduk tüm kayıpları olan ailelerle. Adalet nöbetlerine başladık.
İyi ki de başlamışız. Duyurduk sesimizi bu katliamı unutturmaya çalışanlara inat...
Üstünü örtmeye çalıştılar, ortaya döktük objektif olmayan bilirkişileri.
Darp edildik biz taleplerimizi dile getirirken.
Hakaretlere uğradık.
Yetmedi hakkımızda soruşturmalar açıldı. Bu soruşturmalar davalara dönüştü.
"Sus, konuşma" demekti tüm bunlar.
Benim yüreğimden kopan o çığlık ilk günkü gibi haykırırken her gün ben nasıl susabilirdim?
Mücadelem başka hiçbir anne benim gibi yanmasın diyeydi. Hala da öyle...
Yoksa gerçek sorumlular müebbet alsa ne değişecek? Oğlum geri mi gelecek?
Ben ölümü yaşamıma kattım. Yaşamımı ise ölüme.
Bir söz verdim oğluma. Onu yaşatacağıma dair.
Onun adına bir çocuk derneği kurdum.
"Oğuz Arda Sel Çocuk Derneği"
Ne çok çocuk seslendi "Mısra Anne" diye..
Her birinde oğlumun sesini duydum.
Şimdi ben evlatlarından ayrılmasın diye anneler, adalet mücadelesi veriyorum.
Bir daha hiçbir anne sonsuz yürek çığlığı atmasın istiyorum.
"Anne" sonsuz olandır. Hep var olandır.
Ben bir meleğin annesi olarak sonsuzluğa uzandım.
Anne yüreği taşıyan herkese, cennetteki annelere ve meleklerin annelerine sevgiler olsun. (MÖ/AÖ)
Yandaki fotoğrafa, "5 Temmuz 2018 gitmesinden 3 gün önce" diye not düşmüş Mısra Öz.
Üstteki fotoğraf: Son karne heyecanı...