"Kavganın ortasında, yapayalnız kalsan da
Yılgınlığa kapılıp, köreltme yüreğini
Sen tarihin oğlusun, yaşadın on bin yıldır
Yitirip inancını, kaybetme direncini"
Nasıl başlanır bu mektuba bilmiyorum. Bitişi, başa ekliyorum, özlemle.
Herkese selamlar. Dört yıl önce üzerime atılan toprağın altından, bu hayata dair sadece nefes alıyor ve adalet uğruna mücadele etmeye çalışıyorum. Benimki ölümün tutsaklığı diye düşünürken, yanımda olanların “yaşamak ve yaşatmak” uğruna tutsak edilmiş olmalarını asla kabullenemiyorum. Ölümün çaresizliğini yaşayan bilir. Bu çaresizliğin elinden tutmazsanız, tükenir gider yaşamaya dair her şey. Tükenmesin ve tükenmeyelim diye verilen mücadelelerin, susturulmaya çalışan seslerisiniz her biriniz, bunu herkes biliyor. Sevgili Can, 8 Temmuz’dan bu yana, çaresizliğimizin elinden tutup hep kaldırdın bizi ayağa.
Yaşam hakkı elinden alınan sevdiklerimiz ile birlikte, ölüme tutsak olmuş hayallerimizden, kendi ülkemizdeki yalnızlık hissimizden ve bu ülkenin adaletine olan ümitsizliğimizden sıyırıp aldın bizi. Uğradığımız bunca haksızlığın öfkesini, her şeye rağmen umuda ve adalete olan inanca dönüştürmek imkânsızken, bunu yaratabildin bizlerde. Sadece Çorlu Tren Katliamı’nda da değil, Soma’da, Aladağ’da, Hendek’te de hep izledik seni.
Bana yazdığın mektupta da bahsettiğin gibi, göz göre göre gelen bu ölümlerin, bir biri arasında oluşan bağlarının daha da görünür olması, sadece bugün değil, Türkiye’nin geleceğinde de konuşulur olması için uğraşmak isteme fikrin çok kıymetli. Üzerime düşen her pay için burada olduğumu bilmeni isterim. Haksızlığın karşısında, hakkı olanın yanında yani insanlığın tam ortasındaydın her zaman. Sen içerden bize hâlâ güç veriyorsun da, biz dışardan sana ne kadar umut verebiliyoruz onu bilmiyorum işte?
Çorlu’nun 11. duruşmasına 3 gün kaldı. En başından beri sanık olması gereken 9 kişi dosyaya eklendi. Ama ne yazık ki TCDD’nin üst yönetiminin ifadesi dahi alınmadan haklarında takipsizlik verildi. “Suçlu yağmur” safhasından, inatla, azimle, hiç vazgeçmeden “13 sanık”lı bir davaya dönüştürebildiysek bu dosyayı hep birlikte, diğerleri de elbet bir gün gelir yargı karşısına diye düşünüyorum. Boşuna değildi bu dört yılın mücadelesi! Ama şu var ki hâlâ sürekli tekrarımda. Hatırlarsan; “4 yıldan beri göz göre göre gelen bir cinayete sebep olup, 7’si çocuk 25 insanın ölümüne sebep olanlar bir gün bile tutuklu yargılanmazken, sizin içerde ne işiniz var Can?” diye yazmıştım ilk mektubumda.
Mısra Öz'ün Birgün gazetesindeki yazısını devamı için TIKLAYIN.