Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Hiç lafı uzatmaya gerek yok.
Bu sadece Gülşen’in değil, hepimizin bir hakikati.
Hepimiz, hatta o tutuklama kararı verenler de Gülşen’in tutuklanmasının, şu an içinde bulunduğumuz hukukla ilgisi olmadığını çok iyi biliyor, biliyoruz.
Gülşen’in tutuklanmasının şimdinin hukukuyla ilgisi yok lakin AKP-MHP muhafazakar iktidarının önümüzdeki seçimden sonra ortaya koymak istediği, resmileştirmek istediği hukukla ilgisi, bağı var.
Bir süredir, kadınların emekleriyle var ettikleri, kazandıkları haklar sistematik olarak, bir grup marjinal erkeğin saldırısı altında.
Kadınların kıyafetlerine karışılması, erkek şiddetinin cezasız kalması, İstanbul Sözleşmesi’nin “tek adamın” kararıyla iptal edilmesi… Maalesef örnek çok.
TIKLAYIN - "İstismarcılar cezasız kalıyor, Gülşen ışık hızıyla tutuklanıyor"
Durumun vehameti önceleri flu olarak ortadayken Gülşen’in tutuklanması ile fotoğraf adeta netleşti.
Bu fotoğrafın bir tarafı ,Türkiye’nin aydınlık, LGBTİ’lerin, kadın ve erkeğin eşit olduğu, evrensel demokratik kurallara göre yönetildiğimiz bir Türkiye’ye işaret ederken, diğer tarafı, kadınlara sokakta öldürülmeyi normal sayan, boşanmaya karşı, kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören, çocukların her türlü hak talebini göz ardı eden ve ifade özgürlüğünü asla kabul etmeyen bir Türkiye’ye ait.
Gülşen bu fotoğrafın ilk tarafındaydı, gerçek olmasını istiyordu. Başkaldırıyor, “sizin dayattığınız gibi değilim, olmayacağım” diyordu.
Tutuklanmasının ardından Gülşen’in özgeçmişine baktım, emek verilmiş bir kariyerinin tepesinde olmadan önce de düşüncelerini fikirlerini söyleyen, eşit yaşamı savunan bir kadınla karşılaştım.
Korku yaymaya çalışıyorsunuz!
Yaygın basında sabahları magazin bülteni adı altındaki ayrımcı, cinsiyetçi laf üretenlerin programlarında eşi Ozan Çolakoğlu ile evlilik düzenini bozmak isteyenlerin borozanına takılanlar ne yaptılar ettiler Gülşen’in canını “özgürlüklerinden mahrum” bırakarak sıkmayı başardılar.
Bunu üstelik kendisinin de söylediği gibi “Çocuğum var istediğiniz zaman gelebilirim tutuksuz yargılayın” demesine rağmen yaptılar.
Onu tutuklayanların hedefi elbette sadece Gülşen’e ceza vermek değil.
Gülşen üzerinden toplumun “Gülşen’e bunu yapanlar bize ne yapmaz” mesajı vermek.
Sanıyorlar ki bir anda LGBTİ görünürlüğü azalacak, herkes bir korkup sinecek, “aman kadın haklarından söz etmeyelim, aman İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkalım” diyecek.
En az 20 yıldır muhalefeti susturmaya çalışan en ufak bir hak talebine gözaltı ve tutuklama ile yanıt verenler, nedense bu yolların işe yaramadığını anlamadı.
Bir kez daha açıkça yazayım.
Siz tutukladınız diye insanlar hapishanelerden sus pus çıkmıyor.
Gültan Kışanak’a bakın, Diyarbakır Hapishanesi’nde her türlü işkenceyi yaptığınız da değişmedi.
Siz tutukladınız diye hiç kimse kendilerini kendileri yapan sizin “bozguncu” vs dediğiniz düşüncelerini bir anda sizin ataerkil düzene uydurmuyor.
Aksine, hapishaneye girip daha da keskinleşeneni, netleşeneni gideceği yolu sahipleneni çok daha fazla gördüm.
Siz, Gülşen’i tutuklayarak, Gülşen’e ve onu sevenlere, onunla benzer düşüncelerde olanlara bir ceza vermediniz aslında, siz Türkiye’yi tüm dünyaya bir kez daha rezil ettiniz.
Bu ülke sizi, yaptığınız onlarca hak ihlali, kadınlara ve çocuklara yaşattıklarınızla hatırlayacak.
Umarım sizi hatırlamayız bile.
Kadınların, çocukların, LGBTİ+’ların farklılıklarımızla eşit bir şekilde yaşadığımız bir ülke hayal değil. Kadınların sokaktan seslendiği gibi, "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz..."
(EMK)
NOT: Geçen iki hafta senelik iznim dolayısıyla Kadınların Gündemi'ni yazamadım, okularımıza şimdi bilgi iletmiş olayım.