Tüm nüfus kesimlerini ilgilendiren bütçe ve asgari ücret tartışmaları nedeniyle Aralık ayı emeğin koşullarının belirlendiği bir aydır.
Geçen hafta, son hali verilen bütçede dolaylı vergilerin yüzde 70’e varan ağırlığı nedeniyle ve yeni yılda “enflasyon, zam ve yeniden değerleme” etkileriyle de neredeyse her şeyin pahalılaşacağı bir döneme giriliyor.
Özellikle 2010’lu yıllarda emek açısından geçim koşullarının açık bir şekil kötüleştirildiği söylenebilir. Halen uygulanagelen OHAL döneminde ise bu kötüleşmenin derinleştiği açık. Neredeyse tüm çalışanların koşulları AKP döneminde olumsuz etkilenmiş ve reel ücretleri azaldı.
2010’dan bu yana AKP hükümetlerinin emeğin kazanılmış haklarına yönelik sistematik bir saldırı politikası uyguladığı görülüyor. AKP, bireysel emeklilik sistemine katılımı cebri hale getirmiş ve tüm çalışanları rızasız bir şekilde bu sisteme dahil etmek amacında. Milyonlarca çalışan zorla sokulduğu bu sistemden çıktı. AKP iktidarı yine cebren BES sistemi için çalışmalarına devam ediyor.
AKP Hükümeti, kiralık işçilik uygulamasını legal hale getirerek, önceden yasadışı olan “insan kiralama faaliyetini“ suç olmaktan çıkardı. Bu uygulamanın yaygınlaşmasından bu yana güvencesiz esnekliğin yaygınlaşmış ve kayıt dışılık artmıştır. Son bir yılda kayıt dışılık oranı yüzde 40’ların üzerinde seyrediyor. İşçilik geçici hale getirildikçe işsizlik kalıcılaşıyor.
Yine birçok konuda “başarı efsaneleri” inşa eden AKP, işsizlik oranları konusunda başarısızlığını, resmi verilerle ortaya koydu. 2001 krizinin etkilerine rağmen AKP iktidara geldiğinde yüzde 10 bandının altında olan işsizlik oranı azaltılmadı. Özellikle genç ve kadınlarda çok yüksek oranlı işsizlik yapısal bir hal aldı. “Ne işte ne okulda gençler” olarak ifade edilen NEET oranı 2017 ortalaması (yüzde 24,5) gençlerdeki vahim durumu daha açık ortaya koyuyor.
Söz konusu emek olunca AKP sermayeden yana tavır alıyor. Bunun bir örneği de işsizlik sigortası fonunun işçi ve işsizler lehine kullanılmaması ve fondan yapılan harcamaların sadece yüzde 30’unun işsizlik ödeneği olarak verilmesidir. Bu kapsamda artık neredeyse sadece işçilerden toplanan fon değişik adlar altında işverenlere aktarılıyor. Kıdem tazminatı ile ilgili dava ve diğer süreçlerin çok uzun sürmesi ve her defasında işçiler aleyhine bir teklifle konunun yeniden tartışılması AKP’nin tutumunu gösteriyor. Türkiye, ortalama çalışma saatlerinin AB ve OECD verilerine göre en uzun olduğu ülkeler arasında. Tarım dışı alanda bile yaygın (yüzde 22 üzeri) kayıtdışı istihdamın olması, işçi sağlığı ve güvenliği alanında gerekli çalışmaların yapılmaması veya düzenlemelerin ertelenmesi bir politika tercihi halini aldı.
Gündemde olan “Taşeron çalışmasının” AKP döneminde yaygınlaşan bir “eğreti istihdam tipi” olduğu görülüyor. AKP kamu alanında bile “kadrolu” çalışmayı ortadan kaldırmak ve sözleşmeli istihdamı yaygınlaştırma ve herkesi, “güvencesi azaltılmış statülere” dağıtma hedefinde olduğunu hükümet programlarında defalarca ifade etti. Bu yönüyle KHK ile “taşerona kadro” uygulaması da yeni mağduriyetlere neden olacak binlerce işçi; sınav, güvenlik soruşturması, emeklilik ve diğer nedenlerle işsiz bırakılacak. Bu yönüyle taşerona kadro uygulamasının KHK ile yapılması, dolaylı bir ihraç olarak görülebilir.
Asgari ücretliden “fedakarlık” bekleyen siyasal iktidar bütçe politikaları kapsamında; savunma güvenlik harcamalarının payını son 10 yıl içerisinde en yüksek payını verdi. Bütçede eğitim ve sağlığa yapılması hedeflenen harcamalarının payı son beş yıldır azalış gösteriyor. Genel olarak kalkınma ve refah için önemli olan yatırım harcamalarının payı son dört yıldır azalış gösteriyor. Bu yönüyle bir örnek olması amacıyla personel giderleri dahil tüm üniversitelere ayrılan toplam bütçe Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bütçesinden daha düşük.
Tüm bu veriler göstermektedir ki, siyasal iktidar asgari ücretlinin yaşamını nasıl sürdürüldüğü ile ilgilenmiyor. 2017’de 100 TL devlet teşvikiyle (yani halktan alınan vergilerle) 1.404 TL olan asgari ücret TÜİK ve TÜRK-İŞ’in “açlık sınırı” altında bir ücrettir. İronik bir şekilde Memur-Sen bile açlık sınırının 2017 yılı Ağustos dönemi için 1.709 TL olduğunu açıklamıştır.
Asgari ücretle çalışma Türkiye’de istisnai bir durum değildir. Kayıtlı istihdam edilenler çok yüksek bir oranda “asgari” ücretle istihdam ediliyor. AKP’den önce “ücretlilerin” milli gelirden aldığı pay yüzde 50’ye yakınken 2017’de bu pay yüzde 30’a yaklaştı. Ücretliler içerisinde de “yevmiyeliler ile birlikte” en olumsuz koşullarda çalışanlar asgari ücretliler.
Yukarıda da ifade edildiği gibi asgari ücretlinin Türkiye’de çalışırken yaşadığı tek sorun ücretinin “asgari” olması değil. Enflasyonun iki haneli olduğu bir yerde zammın enflasyon altında kalması reel yoksullaşmayı derinleştirecektir. Asgari ücretli 2017’de 104 liralık zam alarak yıllık enflasyonun altında çalıştırıldı. 2016’da yüzde 8,53 olarak açıklanan enflasyon son 12 aylık ortalamaya göre Kasım ayında 10,87 olarak açıklandı. Önceki kasıma göre bu oran daha da yüksek olup 12,98’dir. Bu verilere göre asgari ücretlinin zam aldığını varsaymak için enflasyon oranlarının üzerinde bir artış sağlanmalıdır.
Asgari ücretliye reel olarak “sıfır zam” verilmesi ancak enflasyon oranlarında cari artış ile mümkün. Verilecek cari artış 150-200 TL arasında olursa asgari ücretli reel zam almamış olacak. Enflasyon oranlarının altında bir cari artış ise asgari ücretlinin yoksulluğunu derinleştirecek. Açlık sınırının üzerinde ve reel zam verilmiş bir asgari ücret 1.800 TL’nin altında olmamalıdır. Bu yönüyle DİSK ve TÜRK-İŞ’in teklifi (2.300 ve 1.893) insan onuruna yakışır iş ve yaşam için gerekli asgari ücret bandını gösteriyor. TÜRK-İŞ teklifinin TÜİK verisi olması ayrıca asgari ücretin asgari ne olması gerektiğini gösteriyor.
Önceki yıl asgari ücret artışı günlük 1 doların altında gerçekleşmişti. Bu yıl için de cari artışla asgari ücretin 1.550 olması durumunda artış yine bir doların altında kalacak. Bu artış asgari ücretlinin günlük minibüs/ulaşım giderini bile karşılayamamaktadır. Yani işçi, işveren ve devlet temsilcilerinin “Asgari Ücret Tespit Komisyonunda” kaçıncı kez bir araya gelişi hepi topu bu kadardır. Asgari ücretli minibüs parası alacak mı? Alamayacak mı? 2009 krizinden bu yana yapılan cari artışlara göre asgari ücretlinin toplam günlük ücret artışı minibüs/ulaşım giderinin altındadır. 7 milyon çalışanı doğrudan ve tüm çalışanları dolaylı olarak etkileyen bu karar 29 Aralık 2017’de açıklanacak ve 2018’de uygulanacak. (SO/EKN)
* Haber görseli: wikimedia