Çeşitli kesimlerden binlerce kişinin gezdiği kimi günler izdihama dönüşen bir ilgiyle karşılanan sergide gördüklerimiz kendi çağları açısından çok önemli ama bu günümüzde başka bir anlam da içeriyor.
Bilimin sekizinci ve 12. yüzyıllar arasındaki bütün detaylarını bilmek zor olsa da Halife Harun Reşidin oğlu Alma-mun iktidarıyla (813-833) başlayan ve büyük İslam filozofu İbni Rüştün 1198'de Marakeş'te ölümüne kadar süren dönemde bilimin doğuda çok verimli bir toprak buldu ve altın çağını yaşadığını biliyoruz.
Arap Dünyası Enstitüsü'ndeki bu sergi İslam bilginlerine ilişkin önyargıları gidermeyi ve gerçekleri göstermeyi de amaçlıyor.
İslam bilimcileri uzun yıllar boyunca küçük görülmüş, tarihteki yerleri de bir geçiş döneminde aracılık rolüne indirgenmiştir. Fransız filozofu Renda 1883'te Sorbon'da verdiği bir konferansta bilginin ve doğru düşüncenin kaynağı Yunanistandı diyordu.
Halbuki Rönesans'ın eşiğindeki Avrupa yeni düşüncelere kendisinden önce varolan al-Harizmi, al Hayyam, al-Sici, Ibn al-Nafiz ve başka nicelerinin eserlerinin de çevrilmesi sayesinde ulaşabilmişti...
Bin bir bilim gecesi
Bin bir bilim gecesine hoş geldiniz diyordu sergi. Gerçektende sergi bin bir gece masaları kadar renkli.
İslam'ın yedinci yüzyılda doğuşuyla birlikte üçüncü tek tanrılı din bütün doğuya hakim oldu. Arap atlıları Çin sınırından Mağrib'e kadar sürdüler atlarını.
Müslüman uygarlığı en yüksek devrini dokuzuncu ve 13. yüzyılda yaşadı. Bir yandan endüstri gelişirken bir yandan da Bağdat, Kahire, Şam, Semerkand, Marakeş, Kudüs gibi önemli şehirler doğdu. Önemli kütüphaneler her yerde görülmeye başladı.
"Antik felsefenin yazılı eserlerinin çevrilmesi, yeni bilimsel buluşların yarattığı canlılık sayesinde bu altın çağ aynı zamanda sosyal, ekonomik, entelektüel alanda da altüstlüklere yol açtı " diyor "Science de vie dergisi.
Bilimin dili Arapça
İslam'ın doğuşundan önce de yazılı olarak varolan Arap dili öncelikle Kuran'ı yaymak için yayıldı aynı zamanda kültür ve yönetim dili olarak da kendini kabul ettirdi ve yedinci yüzyıldan sonra İslam idaresindeki bütün ülkelerde bilim ve felsefe dili olarak yayıldı.
Yunanca'dan, Süryanice'den, Hint ve İran dilinden gelen kelimelerle Arap dili giderek zenginleşti.
İslam'ın hızla yayıldığı dönemde (661-750) Ortadoğu'nun en önemli entelektüel merkezlerinin (İskenderiye, Nizip, Harran, ...) yanı sıra Yunan ve Roma kütüphaneleri Arapların eline geçti,
Halifelerin koruyuculuğu
Sekizinci yüzyılda halife Al-Mansur Bağdat'ta hangi dinden, hangi kökenden olurlarsa olsun, bütün bilim adamlarını ağırladı, çalışabilecekleri ortam yarattı.Bu geleneği sonraki halifeler de sürdürdü. 813-833 arasında egemen olan al-Ma'mun meşhur "Bilginler Evi"ni kurdu, burada gökbilimciler, matematikçiler, filozoflar, edebiyatçılar ve çevirmenler yan yanaydılar.
Halifelerin cömertlikleri ve koruyuculukları sayesinde üretilen bilimsel ve felsefi eserlerin sayısı olabildiğince arttı. Özellikle kağıt basma tekniklerinin gelişesi de bu eserlerin yayılmasına yardımcı oldu. Kâğıt sayesinde daha pahalı olan papirüs ve deriden yapılan parşömen terk edildi.
Matematik ve astronomi
Matematikte Hintlilerden alınan sıfır ve ondalık sistemin keşfi sayesinde cebir doğdu. Mısırlılarının bilmediği, Yunanlılarının ihmal ettiği, Romalılarının inkar ettikleri "0" söylentiye göre önce Babilde bulunmuştu. Ama asıl bilimsel özelliğini beşinci yüzyılda Hindistan'da almış 628'de Brahmagupta olarak bilinen bir matematikçi tarafından asıl anlamına ulaştırılmıştı.
Araplar Çin'e doğru yola çıktıklarında bu sitemin varlığın fark edip, Araplaştırıp bunu Arap sayılarına ekleyerek cebirin temelleri atmışlardı. Arap sayıları ilk Avrupa'da yayıldığında kilise tarafından kötü görüldü, şeytanın bir aleti olduğu iddia edildi. Avrupalı ticaret adamları sayesinde bu sayılar ve cebir Avrupa'ya yerleşti.
Araplar sayesinde aynı zamanda trigonometrini ilk temelleri atıldı. Üç bilinmeyenli denklem, cebirsel geometri bu alandaki gelişmeni diğer örneklerindendir. Gökyüzünü incelenmesi, gözleme merkezlerini inşa edilmesi, "usturlab" gibi yeni aletlerin icadı bu dönemde astronomide kaydedilen başarılar arasında.
Ünlü astronom al-Sici Batlamyusun dünyanın sabitliği teorisini reddetti. Fizikte de yer çekimi ve ağırlık üzerinde teoriler geliştirilirken bir taraftan da kaldıraç ve tartı üzerinde çalışıldı.
Optik de ise İbn al-Haytam gözün sadece eşya tarafından gönderilen ışığı kaydettiğini keşfetti.
Kimyada alkolün arıtılması, mürekkebin imali sülfürik asitin üretimi başarıldı.
Tıp ve eczacılık
Eczacılıkta kullanılan sinameki, ravent kökü, ceviz gibi birçok bitki Arap-İslam dünyasından geliyor. Arapların Tıpta eriştikleri düzeyin eşiğine bile onlardan önce kimse gelememişti. Çiçek ve kızamığı al-Razi ilk gözlemleyip yazmış İbn al-Nafiz de küçük kan dolaşımını keşfetmişti.
Anatomide bir çok görüş bu dönemde geliştirildi. Bir çok hastane yine bu dönemde yapıldı. İlk iltihap sondasını İbn Zuhur gerçekleştirirken, trakeotomi (gırtlağa açılan bir delikle nefes alma tekniği) ve hastaları beslemeye yarayan gastrik sondayı ilk bulanlar yine onlardı.Bu arada botaniği, zoolojiyi ve jeolojiyi de unutmamışlardı.
Bu yıllarda Arap dünyası Hıristiyan dünyası arasında ilişkiler çok az, yok denecek ölçüdeydi. Ancak Papa 2. Sylvestrein (999) yazılarında Arap sayıların kullandığı ve İspanya'dan kendisine bir usturlap getirttiği biliniyor.
Avrupalılar 10-11. yüzyıldan sonra ellerine geçen bütün Arapça eserleri çok yoğun bir şekilde çevirmeye başladılar. Montpellier ve Bologne'daki kütüphanelerde bu eserler 12. yüzyılda görülmeye başlandı. Özellikle Haçlı Seferleri sırasında bu iletişim daha da arttı. Araplardan alınan tarım teknikleri sayesinde Avrupa yeniden yeşillendi Yüzyıllar süren durgunluktan sonra şehirler uyandı.
İslam uygarlığının gerileyişi
Öte yandan doğu, Haçlı Seferleri, iç çatışmalar ve en sonunda Moğol işgaliyle giderek zayıfladı. İslam imparatorluğu son Abbasi halifesinin 1258de Moğol imparatoru Hülagünün emriyle öldürülmesinin ardından sarsıldı ve giderek dağıldı.
1494'te Amerika'nın Kristof Kolomb tarafından keşfinden iki yıl sonra Araplar ve Yahudiler, İspanya'dan atıldılar. Arap bilimi git gide sönmeye başladı. Bilgiye aç Avrupa Arap bilim hazinesinin içine düştü ve oradan aldıklarıyla Leonarda De Vinci, Dante, Michelangeloların elinden Rönesansı yarattı. Buna rağmen Al-Hayyam'ın 1851de gün ışığına çıkan Cebir kitabı gibi bazı eserler uzun zaman sır kalabilmişti.
Araplar antik çağdan kendilerine ulaşan bilgiye kendi dehalarını ve yaratıcılıklarını yüzyıllar süren emeklerini kattılar. Bilimin gelişmesine yalnızca aracı olmadılar evrensel bilgi aynı zamanda Arap da...(ÇŞ/EK)