Fransa bu yıl 8 Mart’a “kadının bedeninin tek sahibi olduğu”nu anayasaya yazmış olarak girdi.
8 Mart 2024’ye yayımlanan bir yasayla kadının IVG (Interruption Volontaire de Grossesse) yani kadının kendi isteğiyle gebeliğe son verebilme özgürlüğü temel bir hak olarak yürürlükteki 1958 anayasasında yer aldı.
İlk defa dünyada bir ülke bu hakkı anayasasına yazdırdı.
8 Mart’ta Adalet Bakanlığı’nın önündeki törende yasaya “mühür” vurulurken, Başkan Emmanuel Macron bundan sonraki hedefinin bu hakkı bütün Avrupa ülkelerine kabul ettirmek olduğunu söyledi.
Nereden nereye
20. yüzyılın başında Fransa’da 500 bin gizli gebelik sonlandırma olayı yaşandığı ve bunun her yıl 300 kadının ölümüyle sonlandığı tahmin ediliyor. Bu gizli gebelik sonlandırma olayları örgü şişleriyle yapıldığı için bu işi yapan kadınlara “tricotenses” (örgücüler) deniliyor.
1920’de çıkan bir yasayla özellikle de nüfus artışını sağlamak için bu işi yapan ve bu yola başvuran kadınlara altı ayla iki yıla kadar hapis ve para cezası veriliyordu.
Bu düzenleme yasalar daha da güçlendirilerek 1943’te bu işi yapanlar “vatan haini” ilan edilerek ölüm cezasıyla yargılanıp idam ediliyorlardı.
- Hekimler bu işi yapmasın diye 1966’da Hipokrat yemini değiştirildi ve “hiçbir kadına gebelik sonlandırmak için yardım edilmeyeceği” ibaresi eklendi.
- Ama kadınlar hamile kalmaya ve gizli yollardan sağlık koşullarından uzak şartlarda gebeliklerini sonlandırdıkları için ölmeye devam ettiler.
- “Tecavüz sonucu gebelik sonlandırma hakkı” da yasaktı.
5 Nisan 1971’te Kadınların Özgürleşmesi Hareketi (Le Mouvement de libération des femmes/MLF) öncülüğünde 343 kadın Nouvel Observateur dergisinde bir bildiri “manifesto” yayınladılar.
343 kadın
Bu bildiride hapse girme riskine rağmen gebeliklerine son verdiklerini açıklıyorlardı.
Bu 343 imzacı arasında Gisèle Halimi, Catherine Deneuve, Marguerite Duras, Annie Ernaux, Jeanne Moreau, Françoise Sagan, Nadine Trintignant, Agnes Varda gibi isimlerle birlikte genç aktivistler de vardı.
İmzacıların en genci Clandine Monteil o zaman 21 yaşında parlak bir öğrenci, geleceğini riske atarak bu bildiriyi imzalıyor. Şimdi 74 yaşındaki Clandine de bu törene katılanlar arasındaydı.
8 Mart'ta Macron'un Adalet Bakanlığı'nda yasayı mühürleme törenine 343 kadından yaşayanlar davet edilmişler.
Törende verdiği söyleşide bu bildirgeyi hep çantasında taşıdığını, böylece kalbine en yakın yerde sakladığını söylüyor.
1972’de avukat olan ve imzacılardan Gisèle Halimi 11 Ekim 1972’de 16 yaşında, tecavüzden hamile kalan ve gebeliğini sonlandıran Marie-Claire Chevalier’i savunuyor ve serbest bırakılmasını sağlıyor. Bu dava Bobigny davası olarak tarihe geçti.
Nihayet 17 Ocak 1975’te Simone Veil yoğun karşı çıkışlara rağmen gebeliğini sonlandıran kadınların cezalandırılmamaları hakkını parlamentodan geçiriyor.
Bu yasa Fransa kadın hareketi için tarihtir. Böylece “gebelik sonlandırma”nın sağlığa uygun şekilde yapılması da yasal olarak düzenlenmişti.
Neden anayasada olmalı?
Dünyadaki gelişmeler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde bir çok eyalette gebelik sonlandırma yasağı gibi geri dönüşümler ve halen Avrupa’da varolan yasaklar 2022’den beri feminist harekette ve politikacılarda bu yasanın. Anayasaya yazılması konusunda fikir birliği yarattı.
Ama kadınların ortak söylemi şu: Kavga bitmedi, hatta yeni başlıyor.
Aşırı sağın iktidara gelme riskinin hiç bu kadar güçlü olmadığı bir Fransa’da bu sözler anlam kazanıyor. Fransa’da bu sözler önem kazanıyor.
(AD)