Sanat eleştirmeni olmaya kalkışmadığımı belirteyim her şeyden önce. Birçoğumuz gibi sergi gezmeyi seven biriyim, gördüklerimi paylaşmayı da.
Bu kez İstanbul’da arkadaşım, dostum Semiramis’in (Semiramis Öner) İBB Metro Han’daki, 29 Haziran 2025’e kadar görülebilecek “Hatıra Kurucular” sergisini gezme şansım olduğu için çok mutluyum. Semiramis’in de orada olup bize rehberlik etmesi lüksü de bir başka güzellik ve heyecandı.
Sergiyi gezerken, Semiramis’i dinlerken yaşadıklarım çok yoğundu. Zaman zaman bir şeyler boğazıma düğümlendi; çocuk gibi sevinmekten ağlama isteğine kadar giden bir duygu fırtınası.
Ama en çok da “Keşke herkes görse” duygusu ve paylaşma isteği… Semiramis, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin bizi sürüklediği karanlık süreci sanatçı duyarlılığıyla yaşadı, algıladı ve bu sürece sanatıyla hayat verdi diye düşünüyorum. “Hatıra Kurucular” sergisinde bir zamanlar yaşamış; etiyle, kemiğiyle, duygularıyla, sosyal konumlarıyla var olanların Semiramis’in fırçasıyla buradan geleceğe köprü kurduklarını görüyoruz, hissediyoruz.

Kendi anlatımıyla Türkiye’den zorunlu ayrılmasıyla başlıyor her şey. Bu ani ayrılmanın yarattığı kaybetme duygusu… Tamamen ikiye ayrılmış bir hayat. Her şeyi geride bırakıp başka bir yerde olma durumu.
“Dışarıda kendimi en iyi hissettiğim yerler bitpazarları oldu,” diyor Semiramis. Bir gün bitpazarında annesinin masasındaki tabağın aynısını görüyor; çok şaşırarak “Aa, orası burası mı?” gibi bir şaşkınlık, yerini “Ben yaşıyorum” duygusuna bırakıyor. “O tabak benim hayatımı değiştirdi,” diyor Semiramis. Bundan sonra Türkiye’ye ait olan çeşitli nesneler biriktirmeye başlıyor.
Türkiye’ye gelebildiğinde de soluğu Sahaflar Çarşısı’nda alıyor. Tozlu ayakkabı kutularındaki fotoğraflar çekiyor ilgisini. Bayılıyor bunlara fakat istese de satın alamıyor bazılarını. Aslı Han’daki Efemara... Dükkânın sahibi, sergilese de bir kısmını satmayacağını söylüyor. Sebebini sorduğunda Semiramis’e “Çünkü ben bunlara aşığım,” diyor.

Semiramis geri döndüğünde günlerce düşünüyor ve bir sonraki İstanbul’a gelişinde yaşlı dükkân sahibini bulup “Ama ben de bu fotoğraflara âşık oldum,” diyor. Sadece fotokopi çekme ve kullanma hakkını satın alabiliyor bir kısmının.
İşin ilginç tarafı, Semiramis Hollanda’da bu sergiye konu olan portreleri yapıyor fakat satmıyor. Bir gün yapmayı hayal ettiği bir sergi için saklıyor; o da bu sergi oluyor.
Topladığı nesneleri, fotoğrafları adeta konuşturuyor Semiramis. Bir dedektif gibi iz sürüyor; bu bazen bir isim, bazen fotoğraftaki bir arma ya da bir fotoğraf stüdyosunun kaşesi olabiliyor. Şapkalar, giysiler, kolyeler ve de kolyelerden çıkan beklenmedik fotoğraflar…
“Akrabam gibi oldular,” diyor Semiramis, o bildiğimiz sevecenliğiyle. Sergiyi birlikte gezdiğim arkadaşım Nadire ekliyor: “Bitpazarından çıkan hayatlar!” Semiramis, sanatçı duyarlılığı ve en önemlisi yeteneğiyle hayat vermiş bütün bunlara.
İlk salonda sergilenen insanların boyları hep aynı. Bir de mesajlar var; Semiramis’in bir mendilde, bir dekorda bize gönderdiği mesajlar… Bir mendile işlenmiş “Hatıramı saklayın” mesajı gibi.
“Hatıra Kurucular” yani hatıraları yapan sanatkârlar, Semiramis’in onlara verdiği Helenistik yüzlerle diğerlerinden farklılaşmışlar. Bazen Fotoğrafçılar Konseyi, bazen Ressamlar Kurulu olmuşlar bu sergide.

İlginç bir olay da Metro Han’ın sergi salonlarının özel olarak bu sergi için yapılmışçasına sergilenen eserlerle uyumluluğu. Gerçekten güzel bir mekân. Küratörler Günsel İrap, Balkız İnal ve Beliz İnal, salonla eserlerin ruhunu birleştirmeyi amaçlamışlar diye düşündüm.
Semiramis bu sergiye 20 yıldır hazırlanmış; portrelerden ve verdiği derslerden kazandıklarıyla bu sergideki eserlere hayat vermiş.
Erenköy Kız Lisesi öğrencilerinin saçlarındaki kocaman kurdeleler bana ilkokulda taktığımı anımsattı, ama lisede takmazdık artık. Moda değişikliği olabilir mi? Liseli üç genç kız, kocaman beyaz kurdeleleri ve üniformalarıyla sanki 60-70 yıl ötesinden, belki de daha eskiden çıkıp şimdi bize dokunacaklarmışçasına canlılar.

Bütün portreler çok canlı, çok tanıdık gibi geliyor. Sanki eski bir dostu görmüşçesine haberlerini sormak istiyorsunuz.
Burada yakın dönemler paylaşmış olmamızın bir rolü var mı? Bence olayın sırrı, Semiramis onları öylesine canlı ve gerçek kılabilmesinde. “Bazı fotoğraflarla daha özel bir ilişkim var,” diyor Semiramis bütün içtenliğiyle.
Bir de eller var… Semiramis’in diğerine açık elleri! Vermeye, almaya açık eller; iletişime açık, öbürüne uzanan eller.
Hatıra Kurucular’da Semiramis sanki bizim elimize “hatıramı sakla” diyen bir mendil tutuşturuyor.
Mendili kabulümüzdür. Ve biz Semiramis’e bütün bunları kalıcı kıldığı için teşekkür ediyoruz.
(ÇCŞ/VC)