Behçet Dinlerer Anısına
Eskiden bu şehrin büyülü sokakları vardı; bir yanından girdin mi, dört mahalle öteye çıkarlardı.
Apartmanların içinden geçer, yıldızlara açılırlardı, düz başlayıp, yokuşa dönerlerdi, merdivenlerden taa denize inerlerdi, sağ gösterip sol çakarlardı.
Bir gün, ülkenin güvenliği için tehlike haline geldiler.
Gözlerini kırpmadan vurdular sokakları...
Cümle mendilci, işportacı, simitçi, torbacı tayfası ağladıydı arkalarından... Sonra serçeler de gitti.
Geriye bir yerlerden gelip, bir yerlere giden yollar kaldı.
Hepsi de mecburi istikamete çıkıyorlardı. Derken, mendil satan bir oğlan, yanımıza yaklaşıp, "Che, Bolivya'da katledilmeden önce, Kongo'da kederinden ölmüştü" dedi.
Ciddi bakışlı esmer bir çocuktu, yeni çıkan iki yarım köpek dişi vardı. Hafif şaşırarak konuşuyordu. İnandık. İnanmamak için hiçbir nedenimiz yoktu.
Geriye kalan bir şey var elbet, sokaklardan, bizden; bir iz, bir taş, bir soluk; ama kimse bilmiyor ki, nedir bu!
Sokaklar kılık değiştirip yolumuzu kesiyor, ölülerin adımlarını çıkarıp gösteriyorlar gömlek ceplerinden, sımsıcak.
Bir sürü tehlikeyi göze alıyorlar. Yararı da olmuyor değil, cinayetin işlendiği yere geri dönüp durmamız, bundan... (AD/HK)