Macaristan'da artan anti-semit politikaların paralelinde milliyetçilik giderek etkisini artırıyor. Diğer bir tarafta Fidesz hükümeti Macar tarihinin ünlü faşistlerini aklamaya çalışıyor.
Bunun ne anlama geldiğini, yöneticilerinin kendilerini bir seri katil ve toplu katliamcının özelliklerinin erişilmez kombinasyonu olarak sunduğu, ayrıca onların aklanması için solcu eskilerinin canhıraş ortalığa atladığı bir ülkenin yaşayanı olarak sanırım en iyi Türkiyeliler anlar.
Geçtiğimiz hafta sahnemiz Tuna kıyısında Yahudi Soykırımı'nı simgeleyen 'ayak izleri'nin bulunduğu yere 'aslında yeterince öldürmemişiz, hepinizi burada yok etmeliydik' minvalli yazılar nakşedilmesiyle başladı. Tabii kimin yaptığı bulunamadı...
Arkasından Macar milli eğitiminin müfredatına üç mevta faşist yazar dahil edildi. Bunlar Szabo Deszsö, Wass Albert ve Nyirö Jozsef.
Bu yazarların ortak özellikleri faşist ve anti-semit olmaları. Sonrasında yine başta hükümet olmak üzere milliyetçilerin Franco İspanyası'nda 1953'te ölen yazar Nyirö Jozsef'in vasiyetnamesi keşfedeceği tuttu.
"Büyük Macaristan"hayali
Bu vasiyetnameye bakacak olursak bu gün Romanya sınırlarına dahil olan Transilvanya'nın Székelyszabar adlı şehrinde doğmuş olan yazar, meğer buraya gömülmek istermiş.
Fırsat bu fırsat 'büyük Macaristan' hayaliyle yanan tutuşanlara bir gerilim politikası da buradan üretme olanağı doğdu.
Büyük Macaristan hayali 1. Dünya Savaşı öncesi kaybedilen imparatorluk topraklarını yeniden kazanma gibi saçmalık üzerine kurulu.
Bu nedenle ister AB'ye dahil olsunlar ister olmasınlar, komşu ülkelerdeki Macar kökenli nüfusun varlığından hareketle bir tür hak iddia etme derdine düşmüşler. Fakat meclis başkanını ve bazı parlamenterlerin de dahil olduğu son Székelyszabar seferi hüsranla sonuçlandı.
Hadiseye uyanan Romanya, belgelerin yetersizliği gibi gerekçelerle defin işlemine izin vermediği gibi, faşist şair Nyirö ile ilgili sokak ismi, heykel gibi bölgede ne varsa ortadan kaldırmak üzere soruşturma başlattı.
Horthy'i aklamak
Fidesz hükümetinin naçizane girişimlerinden biri de uzun yıllar (1919-1945) ülkede bir baskı rejimi kurmuş olan faşist Miklos Horthy'i aklamak için ufak ufak adımlar atmak oldu. Bunlardan biri Budapeşte'de Gyömrö Meydanı'na onun isminin verilmesiydi.
Bu aklama çabasına insanlar tepkisiz kalmadı. Hükümet savunma olarak Horthy'nin 'yaptıysa kötü bir şeyler Almanların baskısıyla yapmak zorundan kalmış olabileceği' minvalli gevelemelerle bu süreci geçiştirmeye çalıştı.
Hâlbuki Avrupa'da ilk olarak "Numerus clausus" adlı http://tr.wikipedia.org/wiki/Macaristan_tarihi (1920), yani henüz Hitler ortada pek gözükmezken ilk anti-semitik yasaların altında imzası olan kişidir.
Horthy'nin günahları bununla başlamadığı gibi bununla da bitmez. 1919 kısa süreli de olsa belki de Macar tarihi açısından parlak diye tabir edilebilecek tek dönem olan Macar Sovyet Cumhuriyeti'ne son veren Fransız destekli Romen ordusunun başında yer alır.
Bu karşı devrim saldırısında beş bin civarında işçi öldürülür. Sonraki yıllarda da sosyalistlere Macaristan'ı zindan edecektir. Ayrıca hüküm sürdüğü dönemde Yahudilerin nüfus içindeki oranı başlangıçta yüzde10'ken sonunda yüzde 1'in altına indirmeyi becerecektir.
Kürtaj, çok çocuk...
Belki merak edenleriniz vardır, bunca benzeyen politikacılarımızın bu konuda da ortak yanları olup olmadığı.
Elbette yanılmadınız, beş çocuklu ve çocuklarına Papa eli öptürmeye meraklı olan başbakan Viktor Orban, birinci hükümet döneminde (1998-2002) çok çocuk istediğini, kürtaj karşıtı sözlerini bir hayli sarf etmiş.
Amma ve lakin pek aldıran olmamış. Şimdilerde bunu dile getirmiyor. Tabii bu onun sağcılığın genetik kodlarından vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Nitekim yeni kabul edilen anayasaya "İnsanların yaşamı anne karnından itibaren başlar' gibi bir ibare koydurarak, daha sonra bu doğrultuda atabileceği adımlara hukuksal zemin sağlamayı ihmal etmemiş.
Ekonomik kriz ve bir hayli dengesiz olan gelir dağılımının kıskacındaki Macar toplumuna iktidarın bazı düşmanlar bulması gerekiyor. Bu bazen AB, bazen IMF, ama çoğunlukla Yahudiler, Romanlar ve sol oluyor.
İktidarın orta ve üst sınıflara daha çok 'güvenli hayat' pazarlayabilmesi için düşman masallarına daha çok ihtiyacı olacağa benzer. (AS/HK)