Fotoğraf: AA/Arşiv
Aksaçlılık, ilerlemiş yaşın ve özellikle buna paralel olarak bilgi ve tecrübe birikiminin bir ifadesidir. Bir sıfatın ötesinde büyük anlamlar içerir. Elbette bu söylediklerim her aksaçlı için geçerli değildir. Dolayısıyla mesele saçta değil, o saçı taşıyan baştadır.
Ülkemizde giderek derinleşen sorunların yaşandığı bu günlerde 101 Aksaçlı, "Hepimiz tehdit altındayız" başlıklı ortak bir çağrı metni yayınladılar.
TIKLAYIN - 101 Aksaçlı: Muhalefet bir demokrasi ittifakında buluşmalı
Metnin gençlere seslenerek "Yarının aydınlığı sizlerin ellerinde. Ve biz aksaçlılar o aydınlığı yaşarken görmek istiyoruz" diyen bitiş cümlesindeki umut dolu samimiyet, bana Çetin Altan'ın bir cümlesini hatırlatarak çok sarsıcı geldi. Çetin Altan ölümünden 4 ay önce yazdığı bir yazıda "Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan" diyordu. O Çetin Altan ki, karamsarlığa karşı "Enseyi karartmayalım" derdi hep. Diliyor ve umuyorum ki, bu değerli Aksaçlılar o aydınlığı yaşarken görürler. Ve milyonların talebidir o aydınlık.
Bildiri metni son yıllarda gördüğüm en nitelikli metin. Gerek üslup gerekse içerik açısından konuyu derli toplu, yalın ve derinlikli cümlelerle ifade ediyor.
Bir siyasal metin olarak bildiri, insanın ve hayatın içinden seslenirken sloganlardan ve köşeli cümlelerden uzak duruyor. Tespitler somut, talepler somut, izlenmesi önerilen yol somut.
Bildiri başka açıklamalara gerek bırakmayacak kadar açık. Dolayısıyla metinde (bana göre) öne çıkan kısımların altını çizerek, bu kısımları içinde bulunduğumuz koşullar bağlamında ele almaya çalışacağım.
Aksaçlıların bildirisindeki "Ülkemiz bugüne kadar böylesine koyu bir karanlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, toplumsal doku çürümesi, dünyada yalnızlaşma, itibarsızlaşma yaşamamıştı" tespitinin altına, yaşadığımız onlarca sorunu maddeler halinde yazabiliriz. Hangi sorunları yazarsak yazalım, hepsinin vardığı nokta bu ana tespitin dâhilindedir.
AKP iktidarı öncesinde de bu ülkenin sorunları vardı. Ancak AKP iktidarıyla birlikte bugün geldiğimiz noktada cumhuriyet tarihimiz boyunca görülmemiş bir çürüme yaşıyoruz. İşte bu gerçeklik bize yeni muhalefet biçimleri, yeni söylemler dayatıyor.
Bildirinin girişinde bunun ipucunu görüyoruz. Bildiri "Farklı kesimlerden, farklı geçmişlerden, farklı siyasetlerden gelen; uzun yılları arkasında bırakmış biz aksaçlılar..." diyerek başlıyor. Bu cümle bize AKP iktidarı karşısında farklı kesimlerden insanların bir araya gelmeleri gerektiğini, bunun mümkün olabileceğini hatta şart olduğunu anıştırıyor.
Bildirinin ilerleyen kısmında "Muhalefete sesleniyoruz: AKP-MHP koalisyonu gücünü muhalefetin dağınıklığından alıyor. Çaresiz ve kararsız insanlarımız; güvenebileceği, dayanacağı sağlam bir seçenek arıyor. Topyekûn tehdit ancak topyekûn karşı koyuşla bertaraf edilir. Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını gecikmeden kurmaktır" denilerek bildirinin girişteki anlamı doğrudan bir yol haritası niteliğinde ifade ediliyor.
Hangi muhalefet AKP iktidarına seçimle son verebilir?
Siyasal retorikler çekicidir. Hele bir de söyleyen söz ustasıysa, alır götürür dinleyici. Götürür de nereye götürür? Dinleyici (muhatap), olduğu yerde durmasına rağmen anlatıcının dediği yere gittiğini sanır veya anlatıcının "yapacağız" dediği şeyin yapılacağına inanır. Durumun değişmesi propagandistin, söz ustasının çıkarıyla sınırlı olup muhatapların hayatında pek bir değişim oluşmaz.
Muhalifler kendilerini siyasal retorikler döngüsüne sokmadan somut siyasetler üretmek yoluyla AKP iktidarı karşısında bir güç olurlar.
CHP, HDP, İYİ Parti, SP, Deva Partisi, Gelecek Partisi vd. bunların her birisinin AKP-MHP ittifakını aşacak gücü var mı?
Sosyalistlerin, komünistlerin, devrimcilerin her bir partisinin AKP iktidarını aşacak gücü var mı?
"Yetmez ama evet" cümlesini dillerine pelesenk etmiş ulusolcular, ulusalcılar, Kemalistler vb. kesimler; AKP iktidarını bırakın alaşağı etmeyi, o iktidar karşısında muhalefet etme gücünüz var mı? (Bu paragrafı Adalet Ağaoğlu'nun vefatından sonra O'nun hakkında siyasi değeri olmayan bir yığın kötücül paylaşımları telin etmek için yazdım).
Mevcut hiçbir muhalif gücün AKP-MHP ittifakını aşması mümkün değildir!
Peki, AKP-MHP iktidar bloku karşısında muhalefetin konumu nasıl olacak?
Politik bileşenleri ve taktikleri değişken bir konu olması itibariyle, bu sorunun şimdiden kesin bir cevabı yoktur.
Ancak bu sorunun cevabının başlangıç noktası bildiride "Topyekûn tehdit ancak topyekûn karşı koyuşla bertaraf edilir. Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını gecikmeden kurmaktır" diyerek açıkça ifade edilmiş.
Her muhalif yapının kendi çizgisini ve varlığını koruyarak bir üst başlık altında toptan bir muhalif güç oluşumu sağlanamaz mı? AKP-MHP ittifakı karşıtlığını demokrasi talebi etrafında somutlayarak muhalefetin bir araya gelmesi sağlanamaz mı?
"Size dayatılan bölünmeleri, düşmanlıkları, sahte cepheleri aşın, birlik olun, sesinizi yükseltin. Özgürlüklerimize, aşımıza ekmeğimize, yaşam tarzlarımıza sahip çıkma, haklarımızı talep etme zamanıdır" diyen bildiri, birleşik muhalefetin sağlanabilmesinin öncüllerine de işaret ediyor.
Bildiriye saldırılar (eleştiriler değil) olacaktır. Saldırılar metnin içeriği üzerinden değil, bildiri imzacısı şahıslar üzerinden yapılacaktır.
Böylesi retoriğe ve siyaset magazinine de uygun.
Saldıranlara tek bir sorum var: Sahi AKP iktidarından kurtulmak için sizler neyi öneriyorsunuz? Ne yapmalı?
Aksaçlılar bildirisi önümüzdeki günler için bir perspektif sunuyor. (HŞ/AÖ)