Amerika Birleşik Devletleri (ABD), uzun bir seçim kampanyası ve maratonunun ardından Donald Trump ile yola devam karar aldı.
Seçim öncesi süreç içinde gerek Amerikan Ulusal kamuoyunda gerekse Amerikan seçimleri ile ilgilenen uluslararası kamuoyunda öyle bir algı yaratıldı ki; Hillary Clinton gelirse dünyaya sulh gelecek, demokrat hatta "sol" bir anlayış Amerikan yönetiminde vücut bulacak!
Maazallah Donald Trump gelirse "vay dünyanın haline...". Irkçılık, savaş, islamofobi, göçmen karşıtlığı ve daha neler neler...
İşin tuhaf tarafı, "kadın düşmanlığı"ndan tutun bir dolu "nefret söylemi"ne varıncaya kadar!
Tabi bütün bu hengame içinde Hillary Clinton'un son on yılın Amerikan politikalarında etkili bir aktör olduğu gerçekliğinin de altı çizilerek...
İşin açıkçası bende de o duygu hakimdi; işte ABD iki dönem bir "siyahi" Başkanla yol yürüyüp dünyaya bir siyahinin de ABD Başkanı olabileceğini duyurmuş oluyordu, onun üzerinden umutlar vaat ederek... Şimdi de Amerika'nın ilk kadın başkanıyla dünyaya merhaba demek...
Ama olmadı...
Son bir hafta içinde işler tersine döndü / döndürüldü. Belki de baştan beri böyleydi, böyle kurgulanmıştı. İbre giderek Trump'dan yana dönmeye başladı. Trump'ın puanları giderek yükselirken, Clinton'un puanları düşmeye başladı. Ve 9 Kasım sabahı "malum" son açıklandı. Trump kazanmıştı.
Akabinde "felaket senaryoları" alıp başını gitmeye başladı.
Hikâye edilen Donald Trump'un dünyayı felakete götüreceğine dairdi...
Kesin seçim sonuçları 9 Kasım sabahı açıklandığında sanal medyadan bir paylaşımda bulunarak dedim ki; Mekteb-i Mülkiye'de (Ankara Siyasal) öğrenci iken Siyaset Bilimi ders hocamız siyaset bilimi ve dünya siyasal sistemleri konu bahsinde bir gün demişti ki, "Amerika'da sistemin temel kodları üzerinde Filler ve Eşekler (Demokrat ve Cumhuriyetçiler) anlaşmışlardır. Dış Politika, Ekonomi ve Amerikan sisteminin bekâsı üzerinde kim gelirse gelsin köklü değişiklikler olmaz. Sadece uygulamada küçük nüans farklılıkları olur. İki parti adeta tahterevalli oyununda gibidirler. Bir ya da iki dönem üst üste biri gider, diğeri gelir. Ama Amerikan halkının milli gururu, çıkarları hep bakîdir ve belirleyicidir..."
9 Kasım öğlen saatlerinde Trump konuştu; "Birlik olmalıyız, birbirimize kenetlenmeliyiz. Aslolan Amerikan halkının çıkarlarıdır..." dedi ve ekleyerek kendisini ilk arayan, tebrik edenin Hillary Clinton olduğunun altını özellikle çizdi.
Akşam saatlerinde Hillary Clinton ekranların karşısına çıktı. Yaklaşık aynı cümlelerle "şimdi birlik olma vaktidir" mealinde sözler etti.
Yetmedi halihazırdaki Başkan Obama'da konuştu: "Yeni başkana bütün desteği" sunacaklarını ifade etti...
Ezcümle; ABD’de Başkanlar değişir. Ama dünyanın diğer coğrafyalarında Amerikan Politikası her ne ise o uygulanır. Başkanlar büyük simgesel aktörlerdir. Ama sanıldığı gibi her şey ABD başkanının iki dudağının arasından çıkacak söz değildir. Amerika'nın uzun vadeli "milli çıkarları" ekseninde belirlediği politikanın gidişatıdır esas olan.
Kendi açımdan yaklaşık 40 yıl önce öğrencisi olduğum okulun Siyaset Bilimi dersinde hocamızın Dünya Siyasal Sistemleri bahsinde dile getirdikleri o gün zihnimin bir köşesinde kalmıştı. Zaman içinde hep bunun doğrulamasını yaşadım.
Sanırım Donald Trump da bu kuralı "ihlal" etmeyecek gibi... (ŞD/EKN)