"Bağımsızlık için omuz omuza (elinde kitap bir öğrenci, elinde buji anahtarı bir işçi, elinde kazma bir çiftçi, omzunda tüfek fişeklik miğfer bir asker resmi)."
12 Mart 1971 askeri muhtırasından sonra açılan Dev-Genç davası iddianamesinde "devrimci hareketin ne kadar yaygın ve ürkütücü olduğunu vurgulamak için" örgütün imzasını taşıyan afişlerin listesine yer verilmişti.
Sahiden de 1960'ların sonunda geniş bir kitlesellik ve eylemlilik yakalayan devrimci hareketin önemli unsurlarından biriydi afişler.
"Kentlilerin henüz 'billboard'larla tanışmadığı, sokak duvarlarının neredeyse bomboş" olduğu yıllarda şehirleri rengarenk fikirlerle donatan onlardı. Ve onlar, "özel radyo ve televizyonlarla internetin olmadığı" bir dönemde devrimciler için en "canlı" iletişim araçlarıydı.
Devrimciler onlar aracılığıyla özlemlerini, taleplerini, öfkelerini ve en güzel ütopyalarını dile getirdiler. Kent duvarlarında kol kola veren afişlerde öğrenci, işçi, köylü ve askerleri omuz omuza getirdiler.
ODTÜ Devrimci Afiş Atölyesi
İşte o yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi'nde, bir grup öğrencinin girişimiyle bir devrimci afiş atölyesi kuruldu. Son derece kısıtlı olanaklara rağmen öğrenciler kendi geliştirdikleri tekniklerle sayısız afiş tasarladı ve üretti. Atölye kısa zamanda önce ODTÜ sonra da Ankara sınırlarını aşarak Türkiye'nin dört bir yanına dağıtım yapan bir "fabrika"ya dönüştü.
Atölyenin hikayesini 1971-1976 arasında ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nde öğrencilik yapan sanatçı ve grafik tasarımcısı Yılmaz Aysan yazdı.
Aysan, Metis'ten çıkan '68 Afişleri: ODTÜ Devrimci Afiş Atölyesinin Öyküsü isimli kitabında, atölyede bizzat çalışmış Ahmet Sönmez, Ali Artun, Ertuğrul Kürkçü, Hasan Barutçu ve Sait Kozacıoğlu ile yaptığı söyleşilerin yanı sıra 68-70 döneminden elde kalan afişlerin örneklerine ve Dev-Genç iddianamesindeki afiş listesine yer veriyor.
Bıyıksız, silahsız, uzun dağınık saçlı Dev-Genç'li
Bunlar dönemle ilgilenen tarihçiler için oldukça değerli belgeler. Yazarın kendisi afişlerle siyasal ve tarihsel arka plan arasındaki ilişkiyi bir tarihçi hassaslığıyla incelemeye girişmiyor. Yahut süreç içerisinde afişlerde yaşanan değişimden yola çıkarak devrimci hareketin tarihsel evrimine dair derinlikli bir analize kalkışmıyor.
Fakat bu konuda bazı ipuçları sunuyor. Örneğin ilk afişlerdeki "Boykot" ve "İşgal" yazılarının yerlerini zaman içinde "Bağımsız Türkiye" gibi sloganlara bırakması, hareketin üniversiteden çıkıp ülkeye yayılmasıyla açıklanıyor.
Benzer şekilde sonraki yılların klişeleşmiş devrimci tiplemesinden farklı olarak bıyıksız, dağınık uzun saçlı, yakası bağrı açık, bir yumruğu havada ve silahsız bir genç imajının öğrenci gençlik tarafından benimsenerek adeta Dev-Genç'in sembolü olabilmesi, henüz çok şiddetli saldırılarla karşılaşmamış hareketin katı bir hiyerarşiden yoksun özgürlükçü yapısına referansla ele alınıyor.
Kendiliğinden ve kolektif çalışma
Nitekim söyleşilerde en fazla vurgulanan noktalardan biri atölyedeki hiyerarşi, uzmanlaşma ve işbölümünün göreli zayıflığı. Afişlerin, gönüllü olarak bir araya gelen gençlerin birlikte yönettiği, oyun oynar gibi haz aldığı, kendiliğinden ve kolektif bir çalışma sonucunda ortaya çıktığının altı çiziliyor.
Öyle ki anlatılanlara göre Dev-Genç teşkilatı işin içine girdiğinde bile atölye ekibi önerilen sloganları beğenmeyip kendi slogan icat edebilen, tartışıp kararlarını dayatabilen yarı özerk bir bölüm olarak çalışır. Başı çeken birileri olsa da herkes işin bir ucundan tutar. Yeri gelir, bir tane el kasnağıyla bir gecede beş bin tane afiş basılır.
Anlatılarda öne çıkan diğer noktalarsa yaratıcılık ve sanatsal titizlik. Devrim yapmaya soyunan öğrenciler hem içerik hem de görsel olarak kaliteli ve canlı afişler yaratırlar.
Üstelik bunu afiş sanatının ticari matbaalara ve profesyonel tasarımcılara bağımlı olduğu bir çağda kendi icat ettikleri basım teknikleriyle yaparlar. Hatta teknisyen arkadaşlarının yardımıyla bir ofset baskı aleti bile geliştirirler.
Dünyayı değiştirmeye afişlerden başlamak
Öğrenciler afişleri "koleksiyoncular saklasın diye değil o anda kullanılsın diye" yaparlar. Dolayısıyla acelecilik işin olmazsa olmazıdır. Ancak afişler asla yapılmış olsun diye yapılmaz, siyasal kaygılar sanatsal kaygıları ortadan kaldırmaz.
Daha doğrusu siyasal kaygılarla sanatsal kaygılar ayrılmayacak şekilde iç içe geçmiştir. Daha güzel bir dünya düşleyenler işe hazırladıkları afişlerden başlarlar.
Aysan'ın kitabı, afişler aracılığıyla bir dönemin ve kuşağın ruhuna ışık tutuyor. Belki de o coşkulu ruhu yakalamak için yeniden isyankar, canlı ve kardeş afişler üretmek lazım duvarlarda birbirlerini örtmek yerine omuz omuza veren.
Bir deneme benden olsun: "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz (elinde çekiç bir işçi, elinde tırpan bir çiftçi, eli boş bir işsiz, elinde kitap bir öğrenci)" (KM/GG)
*Yılmaz Aysan, '68 Afişleri: ODTÜ Devrimci Afiş Atölyesinin Öyküsü, İstanbul: Metis Yayınları, 2008. 157 sayfa, 12 YTL.