AYKAN SEVER YAZDI
1956'da ve 2012'de Macaristan
"Çekler tankları kullanan bazı Macarlara aynı tanklar daha yakın zamanda Macaristan'a girmişken böyle bir işe neden alet olduklarını sordu. Macarlar başlarını çevirdiler."
23 Ekim günü Budapeşte 1956 Kalkışması'nın yıldönümü nedeniyle gösterilere sahne oldu. Yapılan mitinglerin bir hayli kalabalık oluşu dikkati çekerken, 1956 Ayaklanması'nı herkes kendi meşrebince "andı". Yandaş basın tarafından 150 bin kişinin katıldığı ifade edilen iktidar (Fidesz) yanlısı gösteride Viktor Orban' a sevgilerini ifade edenlerin yansıra, Orban'ın IMF, AB ve Slovakya karşıtı demagojik milliyetçi saçmalamalarına ev sahipliği yaptı.
Orban 1956 Ayaklanması’nın neyine sahip çıktığını pek açıklığa kavuşturmazken, verdiği söylev, geçen hafta bir palinka (bir tür anasonsuz rakı diye nitelenebilir) fabrikasında heykel açılışı yaparken, damıtılan alkol baloncuklarının yaptığı devrimden bahseden nutkunun devamı kıvamındaydı.
Muhalefetin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal krizin geldiği boyutta bugüne kadar yeterince meydanları doldurduğundan söz edilemezdi. Dünse sanki orta sınıflar biraz da bıçağın kemiğe dayanmasını hissetmiş olacaklar ki sokakları doldurmaya başladılar. Muhalefet 2014 seçimlerine büyük umut bağlıyor. Ufak ufak Fidesz iktidarının bıktırdığından söz etmek yanlış olmaz. Nitekim üç yerde yapılan ara yerel seçimlerin tamamını iktidar partisi kaybetti. Fakat özellikle toplumun eğitimli ve genç kesiminin ülkede kalmak yerine ne iş olsa yaparım “abi” pozisyonunda Batı Avrupa'ya kapağı atma çabası 2. Dünya Savaşı ve 1956 sonrası oluşan göç dalgasıyla karşılaştırılır düzeye ulaştığı söyleniyor.
Daha da kötüsünün kapıda beklediğini ise faşist parti Jobbik bize gösteriyor. Fidesz'in karşısında atak bir muhalefet yürüten Joobik de bir miting düzenledi. Atalarının kemiklerini sızlatmamak için olsa gerek en gözde sloganları "Yahudiler Defolsun!"du. Kendilerince bu kovma işini pratiğe de dökerek Index adlı muhalif bir sitenin muhabiri olan Szasz Barna'ya saldırıp yaraladılar. Bütün bunlar polise bir kaç metre mesafede ceryan etti.
Fidesz iktidarının kasası tam takır otoriter kapitalizminin terörüne maruz kalan ülkede bu gün liberalinden faşistine 1956 Ayaklanması'na sahip çıkılmasının anlamı ne olabilir? Bir umut beslenebilir mi Macaristan'ın geleceğine dair?
1956 Ayaklanması gerçekte neydi?
Macaristan'a gelen sosyalizm bir devrimin eseri değildi. Yalta Konferansı sonrası Sovyetler Birliği nasıl Yunan Devrimi'ni satmakta beis görmediyse kendi inisiyatifine terk edilen Macaristan'a da çeşitli politik oyunlarla ve zor yoluyla "sosyalizm" ihraç etmekten geri kalmadı. Yukarıdan aşağıya otoriter yöntemlerle ve özellikle siyasi polisi kullanarak yapılan "sosyalizm"i inşa çabaları kısa zamanda açmazlarla karşı karşıya kaldı. Bunu parti içi tasfiyeler takip etti.
1956’ya gelindiğinde ise Stalin'in ölümü (5 Mart 1953) sonrası Kruşçev'in görece eleştirel tutumu o güne kadar sosyalizm adına Macaristan'da uygulana gelen baskı politikalarına karşı öncelikle öğrenciler ve aydın kesim içerisinde kıpırdanmalara yol açtı. Dönemin sol aydınlarının örgütlendiği Petöfi Derneği** bu konuda merkezi bir öneme sahiptir. Buna bir de bir süre önce Polonya'da gerçekleşen gösterilere tavizkar biçimlerde karşılık verilmiş olması ve dönemin Tito Yugoslavyasının verdiği cesaret eklenince işçi konseylerine dayanan bir isyan patlak verir. İlk olarak siyasi polisi tasfiyeye yönelirler bunda da belli ölçülerde başarılı olurlar. Kitleler İmre Nagy'i iktidara davet eder o daha sonra karşı saflara geçecek olan ve yakın zamanda hapisten çıkardığı Janos Kadar'ı (1912-1989) da konumlandırdığı karma bir hükümet kurar.
Nagy görünüşte bağımsızlık yanlısı bugünün ölçüleriyle sosyal demokrat diye nitelenebilecek bir liderdir. İlk bakışta bu isyanın sosyalizm içi bir muhalefet ve iyileştirme talebi olduğu söylenebilir.
Muhalefetin ne kadar örgütlü olduğu, Nagy'nin ve Macar Sosyalist İşçi Partisi’nin (MSzMP) ise muhalefeti ne kadar kontrol edebildiği ise şüphelidir. Çünkü yer yer özellikle taşrada faşistler sahneye çıkarak komünist ve Yahudilere yönelik sürek avı başlatırlar.
Sovyet işgali
Sovyetler Birliği ise bu gelişmeler karşısında çeşitli politik ve askeri manevralara başvurur. Son darbeyi ise önce Janos Kadar'ı yanına çekip tanklarla 4 Kasım 1956'da ülkeyi işgal ederek vurur.
Bu süreçte özellikle Macar ordusu ve işçiler, fabrika ve kışlalarda silahlı direnişe geçerler. Fakat Sovyet tankları karşısında fazla bir şey yapamazlar. Aydınların bir kısmı dışarıda ya da hapishanelerde öldürülür. Bazıları ise sürgüne gitmek zorunda kalır. Bu müdahale ve faşistlerin saldırganlığı tahminen 250 bin civarı insanın ülkeden göçüne yol açar. Sonrası ise Kadar'ın emekliliği sonrası (1988) en fazla bir yıl daha yaşayabilen "Gulaş Sosyalizmi" dönemi olur.
İsyanın en azından Macar toplumuna daha sonra görece yumuşak bir sosyalizm dönemi bahşettiğinden söz etmekse yanlış olmaz. Ama bunun maliyeti de ağır olur. Yaşadıkları 40 yılı (1949-1989) yok sayan ve kapitalizmin kollarına kendini büyük bir coşkuyla bırakan apolitik bir halk.
Peki umut nerede, elbette şimdilik bir hayli uzak bir olasılık gibi gözüken 1956 İsyanı'nın gerçek sahiplerinin yeniden sokakları zapt etmesinde. (AS/YY)
* Pis Moruğun Notları-2 Charles Bukowski, Parantez Yayınları
** İsyan günlerinin bu etkili kurumunun 20 kurucu üyesinden 17 si Komünist Parti üyesidir. Nazım Hikmet'te zaman zaman Budapeşte'yi ziyaretlerinde bu derneğe uğrayarak onlarla benzer kaygıları paylaşır. (Nazım'ın Macar Toprağı - S. Develioğlu - İletişim yayınları)
Not: 1956 ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye ihtiyaç duyanlar, her ne kadar çevirisi pek iyi olmasa da Bilge Kültür Sanat'tan çıkan François Feytö imzalı,"1956 Macar İhtilali" kitabına başvurabilirler.