bu topraklarda ermenilerin de yaşadığını, ancak 1915’den başlayarak “bilinçli” politikalar doğrultusunda, soykırım dahil pek çok yöntemle sayılarının çok azaltıldığını hepimiz biliyoruz.
bunu bilincimize çıkaran da, bu konudaki mücadelesi sırasında, yaşamını ‘kör’ değil, iki ‘gören ve bilen’ kurşuna teslim eden sevgili hrant dink oldu.
onun ölümünden sonra hiçbir şey eskisi gibi değil! olmamalı da...
keşke onu yitirmeden önce tüm olan bitenin ve bu gerçeğin farkına varabilseydik...
ama olanı geri çevirmek artık olanaksız.
yine de gelecek ellerimizde, her şeyi değiştirebilir ve “birlikte bir yaşamı” kurgulayabiliriz.
gelecek yıl 2015!
daha doğru bir deyimle 1915’in “100. yılı”.
22 ekim 2013’de sevgili ragıp zarakolu’nun evrensel’de yazdığı bir yazıyı posta kutumda saklıyor, zaman zaman yeniden okuyor, sorduğu soruya yanıt arıyorum kendi adıma, o tarihten bu yana...
ragıp zarakolu bana ve herkese soruyor:
“umarım bir gün, türkiyeli akademisyenler, suikastlerde yaşamını yitiren ve katilleri asla bulun(a)mayan tütengil, aksoy, cömert, kışlalı, üçok, karafakioğlu gibi bilim insanlarının listesine ırk ve din ayrımı yapmadan, 1915’de katledilen akademisyenleri de eklerler.
1915 yılında katledilen 2 ermeni gazeteciye basın müzesinde yer vererek, tgc önemli bir ilk adıma imzasını atmıştır. dileriz ileride doktorlar, matbaacılar, eczacılar, yayıncılar, tüccarlar, sendikalar, akademisyenler vb. de 1915’te yaşamını yitiren meslektaşlarını anar ve onlara yayınlarında yer verirler.
en başta, katledilen milletvekillerine ayrımsız bir yer vermek, anıt yapmak, tbmm’nin üstüne düşen vicdani bir görevdir.
peki ya sosyalistler, anarşistler, sendikacılar, bu coğrafyadaki farklı soy ve dinden öncülerini ne zaman anmaya başlayacaklar, araştıracaklar. bu yıl, türkiyeli ve ermeni sosyalistlerin 16 haziran 1915’de beyazıd meydanında asılan ermeni sosyal demokratları birlikte anmaları, geç ve mütevâzı olsa bile önemli bir başlangıçtır.
ya resmi, müziği, tiyatrosu, mimarisi vb. ile sanat erbabı, 100. yıl için ne düşünüyor, ne hissediyorsunuz?
ya din adamları?
neyse o bahsi şimdilik açmayalım.
ama inanıyorum ki, bu coğrafya nasıl antikapitalist müslümanları doğurduysa, tehcir türkülerinde anıldığı gibi, ‘dini uğruna’ ölüme yürüyen ruhanileri anma vicdanının da önünü açacaktır...”
aslında sevgili zarakolu çok fazla bir şey beklemiyor. yalnızca “dileriz ileride doktorlar, matbaacılar, eczacılar, yayıncılar, tüccarlar, sendikalar, akademisyenler vb. de 1915’te yaşamını yitiren meslektaşlarını anar ve onlara yayınlarında yer verirler” diyor.
bunlar yapılmalı, yapmak da mümkün ama bana göre yetmez.
gezi’den sonra, 30 mart’tan sonra
gezi’den sonraki dünya da hrant’ın vurulduğu günden sonra dünya gibi artık başka bir dünya. kimse bunu kabul etmese, çok dillendirmese de bu böyle. hatta 30 mart seçimlerinden sonraki dünya da ondan önceki dünyayla aynı değil. değişti! hem de çok şey değişti!
bu coğrafyanın bir bölümü bir anlamda bir referandum yaparak, önceki gibi yaşamak istemediğini açıkça ortaya koydu. tıpkı gezi direnişi’ni yapanlar ve bir tarih olarak yazanlar gibi.
altmış yıla yaklaşan yaşamımın son on yılında, önceki elli yılda yaşadıklarıma baktığımda, her şeyin değiştiğini, birey olarak, toplum olarak, coğrafya olarak, hatta dünya olarak çok daha fazla değişimin yaşandığını görüyorum.
en azından “bir başka dünya mümkün” sözü o zamanlar bir dilek ya da bir slogandı.
bugün ise bunun artık yaşamın en önde gelen gerçeklerinden birisi olduğunu hepimiz biliyor, fark ediyor ve o dünyanın nasıl olacağı konusunu tartışıyoruz.
evet: “bir başka dünya mümkün”
hiçbir kişi ve kesime yönelik ayrımcılığın olmadığı, herkesin gerçekten eşit ve özgür olduğu, geleceğe dair tüm kararların birlikte alındığı, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün herkesçe kabul edildiği, insan haklarına saygılı bir dünya mümkün. hem de bunların tam zıddını en yoğun yaşadığımız tarihin bu evresinde. gecenin son karanlığı ve şafağın alacası birlikte yaşanıyor artık dünyanın her yerinde. en çok ve en yoğun yaşanan yerlerden birisi de bu coğrafya. ama böyle bir dünyanın birden ortaya çıkmayacağını, ancak şimdi ve hemen başlayarak, ilmik ilmik örülebileceğini biliyorum.
zarakolu’nun sorusunun yanıtlarını daha önce başka nedenlerle tartıştığım yazılarımda dile getirdim. bu değişimlerin başkalarınca, özellikle de idare tarafından yapılabileceğini düşünürdüm hep. şimdi onları talep etmenin ötesinde bir ekleme yapmak ve o zaman önerdiklerimi; “kendi yapabileceklerimizi” önceleyerek yeniden önermek istiyorum.
1915 için ne yapacağım?
daha doğrusu ne yapıyorum?
o yazıyı okuduktan bu yana “merhaba” dediğim herkese önce zarakolu’nun sorusunu sormaya başladım! “1915’de n’oldu ki” diyenlere tartışmadan öğrendiklerimi bildiklerimi anlatıyorum bir bir:
bu ülkede ermenilerin olduğunu, 1915’de bilinçli bir şekilde yok edildiğini anlatıyorum.
ermenilerin bu ülkenin eşit vatandaşları ve bireyleri olduklarını, onların gerçekten ve tüm haklarıyla birlikte var olmaları için, öncelikle bir “özür borçlu” olduğumuzu, bu özrü dilemeleri gerektiğini söylüyorum. sonra da birlikte neler yapabileceğimizi konuşuyoruz.
1915’e kadar yazılarımda bu konuyu işlemeyi sürdüreceğim. yıl boyu sitemde bu konuya dair bir şeyler hep yer alacak. sosyal ağlarda hem bu yazdıklarımı hem bildiklerimi, hem de yeni öğrendiklerimi paylaşacağım.
bu konuda kitaplar okuyacağım, insanların ve yaşanmışlıkların olduğu olayları anlatacağım. çünkü insan hikâyeleri önce fark etmeyi sağlar.
bu ülkede ermenilerin olduğunu ve halen bu topraklarda yaşadıklarını, herkesle eşit haklara sahip olduklarını dile getireceğim. temel haklarını onlar için onlardan önce savunacağım.
daha önce tabip odasına önerdiğim bir çalışmayı yeniden gündeme getirdim ve eğer kabul edilirse ona katılacağım.
ermeni hekimlere oy vereceğim
iki yılda bir nisan-haziran ayları arasında tabip odalarının olağan genel kurulları var ve odaların kurulları için seçimler yapılıyor. bu yıl da genel kurul tarihi belirlenip, duyurulunca, aday olan arkadaşlarıma ve aday gösteren gruplara da bundan söz ettim.
“aday listelerinizde ‘ermeni’ hekimlere de yer verin” dedim.
hrant’a, anısına ve mücadelesine sahip çıkmanın yalnızca sözle olmayacağını, yaşamın içinde de onun yaptıklarını yapmanın gerekli olduğunu söyledim.
artık aktif hekimlik yapmadığım için bu yıl seçime katılmayı düşünmüyordum; ama sadece bu görev nedeniyle belki de son kez, bir daha bunu yapacağım.
oyumu kime vereceğimi de şimdiden duyuruyorum:
listesinde ermeni hekimlerden aday gösteren grupları destekleyeceğim.
adayların arasında öyle bir grup yoksa tanıdığım, bildiğim ermeni hekimlerin adlarını yazacağım atacağım oy listelerine.
seçilmeseler de bir yerlerde “daha kayda geçsin”, “kayıtları olsun” diye yapacağım bunu.
ermenilerden özür dileyecek tüm hekim arkadaşlarıma, dahası bu tür seçimlerin olduğu her örgüt ve kuruma ve üyelerine sürekli olarak bunu yapmalarını öneriyorum.
çünkü en azından daha çoğunu yapmak için güzel bir başlangıç olacak, özür sözde kalmayacak, “bu topraklarda ermeniler yaşıyor” demiş ve birlikte yaşamak istediğimizi belirtmiş olacağız! (ms/hk)