Guantanamo Hapishanesi’nde yedi mahkumla başlayan açlık grevindekilerin sayısı, mahkumların tek kişilik hücrelere taşındığı ve beş mahkum ile iki gardiyanın yaralandığı operasyonun ardından 45’e çıktı. 18 Nisan’da ise 59 mahkumun açlık grevinde olduğu açıklandı. Askeri yetkililer mahkumları zorla beslediklerini, “hayati tehlike oluşturucu bir durum olmadığını” açıkladı.
2003’te 684 mahkumun bulunduğu Guantanamo’da şu anda 166 kişi bulunuyor. Bunlardan 86’sının serbest bırakılması kararlaştırıldı ancak gerçekleşmedi.
2002’den beri Guantanamo’da tutulan ve iki aydır açlık grevinde olan Samir Naji al Hasan Moqbel, burada yaşadıklarını Arapça bir çevirmen aracılığıyla avukatlarına ve Reprieve aslı yardım örgütüne telefonda anlattı.
14 Nisan’da New York Times’ta yayınlanan bu makaleyi bianet Türkçeleştirdi:
Burada bir erkek yaklaşık 35 kilo ağırlığında. Bir diğeri 44. Ben ise bildiğim kadarıyla bir ay önce 60 kilo ağırlığındaydım.
10 Şubat’tan beri açlık grevindeyim ve yaklaşık 14 kilo verdim. İnsanlık onurum geri verilene kadar yemek yemeyeceğim.
11 yıl 3 aydır Guantanamo’da tutuluyorum. Hakkımda hiçbir suçlama yok. Hiç duruşmaya çıkmadım.
Seneler önce evime dönmüş olabilirdim, kimse tehlike arz ettiğimi düşünmüyor, ama hala buradayım. Seneler önce ordu, Usama Bin Ladin’in “koruması” olduğumu söyledi ama bu çok anlamsızdı, daha önce izlediğim Amerikan filmlerinden fırlamış gibiydi. Buna artık kendileri bile inanmıyor gibi gözüküyor. Ama burada ne kadar uzun süre kaldığım da umurlarında değil.
2000’de Yemen’deki evimdeyken, bir çocukluk arkadaşım Afganistan’da fabrikada çalışarak ayda 50 dolar kazanabileceğimi ve aileme daha iyi destek olabileceğimi söyledi. Daha önce hiç seyahat etmemiştim, Afganistan hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama denemeye karar verdim.
Ona güvenmekle hata ettim. Oraya gittiğimde iş bulamadım. Ayrılmak istedim ama eve dönmek için yeterli param yoktu. 2001’deki Amerikan işgalinden sonra herkes gibi Pakistan’a gittim. Yemen Konsolosluğu’ndan birisiyle görüşmek istediğim anda Pakistanlılar tarafından tutuklandım. Kandahar’a gönderildim ve Gitmo’ya giden ilk uçağa bindirildim.
15 Mart’ta cezaevi hastanesinde yatarken, yemek yemeyi reddettim. Extreme Reaction Force (ERF) isimli, özel kıyafetli sekiz askeri polis memuru içeri daldı. Ellerimi ve ayaklarımı yatağa bağladılar. Zorla elimden damar yolu açtılar. Yatağa bağlı bir şekilde 26 saat geçirdim. Tuvalete gitmem de yasaktı. Sonra acılı, aşağılayıcı ve gereksiz bir şekilde sonda bağladılar. Dua etmeme bile izin vermiyorlardı.
Burnumdan beslenme hortumunu ilk geçirdikleri zamanı asla unutmayacağım. Zorla beslemelerin ne kadar acı verici olduğunu anlatamam. Kusmak istiyordum ama kusamıyordum. Göğsümde, boğazımda ve midemde çok şiddetli bir acı vardı. Daha önce böyle bir acıyı deneyimlememiştim. Kimsenin böyle cezalandırılmasını istemem.
Beni hala zorla besliyorlar. Hücremde, günde iki defa beni sandalyeye bağlıyorlar. Kollarımı, bacaklarımı ve başımı bantlıyorlar. Ne zaman geleceklerini tahmin edemiyorum. Bazen geceleri, ben uyurken geliyorlar.
Şu anda açlık grevinde o kadar çok kişiyiz ki, zorla beslemeleri idare edebilecek yeterli sayıda sağlık personeli yok. Hiçbir şey düzenli aralıklarla gerçekleşmiyor. İnsanları rastgele bir şekilde hayatta tutmaya çalışıyorlar.
Bir keresinde, hemşire burnumdan geçirdiği 45 santimlik tüpü öyle bir itti ki, midemde inanılmaz bir acı oldu. Çünkü aceleyle hareket ediyordu. Çevirmeni çağırıp, doktora prosedürün doğru uygulanıp uygulanmadığını sordum.
O kadar canım yanıyordu ki, beni beslememeleri için onlara yalvardım. Hemşire bunu reddetti. Bitirdiklerinde bana verdikleri “gıda”nın bir kısmı üstüme dökülmüştü. Üzerimi değiştirmek istedim ama gardiyan insanlık onurumun son parçasına tutunmama izin vermedi.
Hücreme geldiklerinde, sandalyeye bağlanmayı reddedersem, ERF ekibini çağırıyorlar. Yani bir seçim hakkım var: ya tutukluluk halimi protesto etme hakkımı kullanacağım ve dövüleceğim ya da acı verici zorla beslenme seansını kabul edeceğim.
Hala burada olmamın tek sebebi Devlet başkanı Obama’nın tutukluları Yemen’e geri göndermeyi kabul etmemesi. Bu çok anlamsız. Ben bir insanım ve insan gibi muamele görmeyi hakkediyorum.
Burada ölmek istemiyorum ama Obama ve Yemen başkanı bir şeyler yapmadığı sürece her gün bu riskle karşı karşıyayım.
Benim devletim nerede? Evime dönebilmek için, her türlü “güvenlik önlemine” razıyım, tamamen gereksiz olasalar bile.
Özgür olmak için her şeye razıyım. Şu anda 35 yaşındayım be tek isteğim ailemi bir daha görebilmek ve kendi ailemi kurabilmek.
Durum şu anda umutsuz. Tüm tutuklular feci şekilde acı çekiyor. En az 40 kişi açlık grevinde. Her gün bitkinlikten bayılan insanlar var. ben kan kusuyorum.
Ve görünürde tutukluluğumuzun bitmesi söz konusu değil. Yemek yememek ve ölümü göze almak bizim seçimimiz.
Tek umudum, çektiğimiz acıların, çok geç olmadan dünyanın gözlerini tekrar Guantanamo’ya çevirmesini sağlaması… (ÇT)