Fransa’nın 11 Eylül’ü… Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıların ardından en çok yapılan benzetme buydu. Dolayısıyla 11 Eylül Dünya Ticaret Merkezi saldırılarının ardından ABD’de güvenlik adı altında geçen birçok yasa ve Guantanamo da gündeme geldi. Fransa İçişleri Bernard Cazeneuve’in Paris'te düzenlenen terörle mücadele konulu uluslararası konferansın ardından yaptığı açıklama da bu tahminleri doğrular nitelikteydi. 11 Avrupa Birliği AB ülkesinden bakanların ve ABD Adalet Bakanı Eric Holder'in katılımıyla düzenlenen konferansta konuşan Cazeneuve, “terörle mücadele konusunda uluslararası işbirliği ve dayanışmanın artırılması konusunda görüş birliğine varıldığını” söyledi.
AB yasaları yetmedi
"AB yasaları terörle mücadele için yeterli değil" diyen Cazeneuve, bu konuda ve Schengen anlaşmasının güçlendirilmesi konusunda bir çalışma başlatılmasının gerekli olduğunu ifade etti.
Toplantıda, özellikle yurtdışına savaşmaya gidenlerin engellenmesi ve daha sonra bu kişilerin geri döndüklerinde oluşturdukları potansiyel tehdidin nasıl önleneceği konusunun da tartışmaya açıldığını ifade eden Cazeneuve, bu konuda ülkeler arasında işbirliğinin güçlendirilmesinin önemine dikkati çekti. Cazeneuve “en kısa zamanda etkili tedbirler almak istediklerini” söyledi. Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian da ülke genelindeki güvenlikte görevlendirilecek ordu birliklerinin sayısının 10 bini bulacağını açıkladı.
13 yıl önce ne oldu?
11 Eylül 2001’de dört yolcu uçağı kaçırıldı. Uçaklardan ikisi kısa süre arayla New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne çarptı. Üçüncü uçak Washington D.C.'deki Pentagon binasına çarptı. Dördüncü uçak Pensilvanya kırsalında düştü. 2 bin 974 kişi öldü, 24 kişi kayıp ilan edildi, öldükleri tahmin ediliyor. Saldırıyı, Usame bin Ladin’in lideri olduğu El Kaide yaptı.
27 Kasım 2002’de kurulan 9/11 komisyonu 10 ülkeden 1200'den fazla insanla konuştu, iki buçuk milyon sayfadan fazla belge inceledi ve 24 Temmuz 2004’te 585 sayfalık rapor yazdı.
“Ya bizdensiniz ya onlardan”
Bu saldırı ABD için milat oldu. Sadece Irak işgaline değil, ülke genelinde de bireysel özgürlükleri kısıtlayıcı hatta çoğu zaman anayasal hakları yok sayan yasaların kabul edilmesinin yolunu açtı.
İç Güvenlik Bakanlığı (Homeland Security) kuruldu. Kurumla ilgili yasada, görevi “ABD’ye yönelik terörist saldırıları engellemek, ABD’nin teröre karşı savunmasızlığını azaltmak, terör saldırılarında zararı en aza indirmek” olarak tanımlandı.
Dönemin ABD Başkanı George Bush, “Ya bizdensiniz ya onlardan” dedi. Bu söz, ABD’nin bundan sonraki dış siyasetini şekillendirecekti.
Vatanseverlik Yasası
Ardından “Patriot Act” (Vatanseverlik Yasası) geldi. Bush yasayı 26 Ekim 2001’de imzaladı.
Yasanın çıkış amacı, “terör ve terörün finansmanı” ile mücadele. Bu yasayla bireysel özgürlüklere önemli kısıtlamalar geldi. Örneğin;
* Dinleme-izleme faaliyetlerine ayrılan bütçe artırıldı. Telefon dinleme de dahil tüm teknik takip ve dinleme faaliyetleri kolaylaştı. İnternet kayıtları da bu izlemeye dahil edildi.
* Mahkemece verilen tek bir telefon dinleme izni, tüm telefon hattının, konuşmaların kime ait olduğuna bakılmaksızın dinlenmesine olanak verecek şekilde genişletildi.
* Banka hesaplarının izlenmesi. Yasayla, mahkemeye, şirketin veya bankanın tüm kayıtlarının kontrol edilebilmesi emri çıkarmasına olanak sağlandı.
* Soruşturma detayları devletin diğer kurumlarına açık hale getirildi.
* Soruşturmadan kişiyi haberdar etme süresi uzatıldı. Bu madde yasada, hakkındaki soruşturmadan yasal süresi içinde haberdar edilen kişinin kaçma, delil saklama, tanıkları öldürme ihtimaline karşı geliştirildiği şeklinde ifade edildi.
* Göçmen büroları da dahil birçok yetkiliye, mültecilik başvurusu yapanları geri çevirme ve sınırdışı etme yetkisi verildi.
* Farklı istihbarat örgütlerinin bilgileri paylaşıma açıldı.
* Mahkemece suçlu bulunanlara verilen cezalar artırıldı, cezaların üst limiti kaldırıldı.
Guantanamo
Yasa da “yetmeyince” tamamen yasaların ötesinde bir yer kuruldu: Guantamano. ABD Başkanı Barack Obama’nın iktidara gelmeden önce kapatma sözü verdiği Guantanamo 13. yılına girdi. Küba’nın Guantanamo Körfezi’ndeki cezaevi ABD yasalarından bağımsız olarak devam ediyor.
11 Ocak 2002’de faaliyete geçen “tesis”te, dönemin Savunma Bakanı Donald H. Rumsfeld’e göre “aşırı tehlikeli insanlar, sorgulanmak için” tutuluyor.
Hapishanede tutulanların çoğu Afganistan ve Irak’tan ama birçok farklı Ortadoğu ve Asya ülkesinden tutuklu var.
“Yasal karadelikte” olduğu için, kamp da denilen tesisten yasal ve açık şekilde bilgi almak pek mümkün değil. Ancak Guantanamo’da mahpuslara işkence yapıldığının birçok kanıtı, serbest bırakılanların da anlatımlarıyla ortaya çıkmış durumda.
“11 yıl 3 aydır Guantanamo’da tutuluyorum. Hakkımda hiçbir suçlama yok. Hiç duruşmaya çıkmadım.” (Yemenli tutuklu Samir Naji al Hasan Moqbel’in 14 Nisan 2013’te New York Times’taki anlatımlarından)
Guantanamo’da “uykusuz bırakma, açlık grevindekileri zorla besleme, aynı pozisyonda saatlerce bekletme, aç ve susuz bırakma” gibi birçok işkence yapılıyor. Tutuklular yasal olarak orada olmadıkları için yasal olarak bir tutukluluk üst süresi de yok. Tesiste 13 yıldır tutulan ve halen kendilerine bir suçlama yöneltilmemiş, aralarında çocukların da olduğu mahpuslar var. Zaten serbest bırakılan mahpusları da hiçbir ülke almak istemiyor, kalacak yer bulmaları çok zor. 10 yılın sonunda sekiz kişi hayatını kaybetti.
ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, geçen Pazar yaptığı açıklamada, “Terörizme geri dönmesi ihtimali olan onlarca tutuklu Guantanamo’dan hiç ayrılamayabilir” dedi…
Şimdi yeniden 11 Eylül’ün konuşulmaya başlanmasıyla, 11 Eylül’ün ardından ABD’nin yaptıkları bir kez daha gündeme geldi. Fransa’nın bu saldırıya demokrasi içerisinde mi yoksa ABD gibi mi karşılık vereceği de merak konusu oldu. (AS)