Sivil Toplum Kuruluşu Global Witness Watch'un 15 Nisan'da yayımlanan raporuna göre, 2002-2013 yılları arasında, 35 ayrı ülkede toplam 908 çevreci aktivist öldürüldü.
Cinayetlerde özelikle son dört yılda endişe verici bir şekilde artış yaşanırken, katillerle ilgili birçok ipucu olmasına rağmen büyük bir kısmı hakkında hiçbir yasal işlem ve yargılama yapılmadı.
Rapora göre, bu cinayetlerin neredeyse tamamı Güney Amerika'da işlendi. En fazla cinayet (yarısından fazlası) çok uluslu şirketler tarafından toprakları gasp edilen, ormanları talan edilen yerli halkların yaşadığı Amazon ormanlarının olduğu Brezilya'da olması tesadüf olmasa gerek.
Brezilya'daki öldürmeler daha çok topraklarını, ormanlarını, sularını ve yaşamlarını korumak için mücadele eden aktivistlerden oluşurken, Filipinler'de de maden ocaklarına karşı mücadele veren aktivistlerin öldürülmesinin çokuluslu şirketlerin, hükümetlerin ve bu bölgelerdeki toprak ağaları arasındaki ranta dayanan kirli ilişkilerden kaynaklandığı muhakkak.
Öldürülen çevreci aktivistlere insan hakları savunucuları, gazetecileri, sendikacıları vb. de eklersek, bu rakamın çok daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Mesela dünya genelinde öldürülen sendikcıların yüzde 80'i Kolombiya'da. 1991 ve 2002 yılları arasında, 1925 sendikacının öldürüldüğünü ve sadece 2003 yılında paramiliter güçler tarafından öldürülen sendikacıların sayısının 64 olduğu söyleniyor.
Kolombiya'da, Sinaltrainal adlı sendikanın 14 militanı "kimliği belirsiz kişiler" tarafından öldürüldü. Şimdiye kadar çoğu sendikalist olmak üzere, son yirmi yılda, Kolombiya ve Guatamela’da, Coca-Cola fabrikalarında çalışan 28 işçinin öldürülmesinden ve faili meçhul bir şekilde ortadan kaybolmalarından sonra, sendika Coca-Cola'ya karşı uluslararası boykot çağrısında bulunmuştu.
Yerel hükümetlerle işbirliği yaparak başta yerli halklar olmak üzere, halka ait toprakları kar ve rant uğruna talan eden transnasyonal şirketler, kendilerine karşı çıkanları her türlü yöntemlere başvurarak etkisiz hale getirmeye, terörizme etmeye çalışıyorlar.
Rapor, her ne kadar Avrupa'yı içine katmasa da, başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere, bütün ulusal hükümetlerin büyük şirketlerin lobi çalışmaları ile rehin alındığını, bazı istisna durumlar dışında, her türlü yasayı şantaj, baskı ve rüşvetlerle çıkardıklarını bilmeyen yok.
Hatta daha etkili olmak için, şirketler zaman zaman polisiye yöntemler de kulanarak, kendilerine karşı çıkan muhalif kesimlerin yapacağı eylemlere dair, önceden bilgi almak için bazı göstericileri satan alarak, bunları istihbarat için kulandıklarını ve bu yüzden İsviçre'nin büyük çikolata firmalarından Nestle'nin mahkemelik olduğu bile biliniyor. (CA/NV)