Ocak ayının son haftasında, Paris’in en işlek metrolarından biri olan Chatelet Les Halles Metrosu’nun yenileme işlerinde çalışan Türkiyeli ve Bulgaristanlı işçiler, dört gün süren bir grev yaptılar. Grev, çok hızlı bir şekilde medyatik oldu. Durum böyle olunca, kah seçimler, kah Büyük Paris Projesi öncesi, grevlerin bütün taşeron işçilerini harekete geçirmesinden çekinen inşaat firması VINCI, duruma hemen müdahale etmek zorunda kaldı. Çünkü sözkonusu FH Service adlı taşeron şirket, VINCI’nin bir kolu olan SOGEA TPI’ye çalışıyordu ve bu taşeron firmanın işçileri aylardır maaşlarını alamıyorlardı.
Grev boyunca en fazla inşaat firması VINCI ve ona bağlı SOGEA TPI öne plana çıktı. Bu durum VINCI gibi büyük şirketlere çalışan taşeron firmaları gözden kaçırıyordu. Tıpkı Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu gibi, Paris’te de binlerce irili ufaklı küçük şirket var. Binlerce işçi bu şirketlere çok kötü koşullarda ve çok az ücretle çalıştırılıyor. Çalışanlar içinde birçoğu Fransa’da oturma ve çalışma izni olmayan mülteciler ve göçmenler olduğu için, çok ciddi bir sömürüye maruz kalmalarına rağmen gidip resmi yollarla haklarını arayamıyorlar.
Durum o kadar vahim ki, Paris gibi bir yerde, onlarca solcu-devrimci-yurtsever derneğin olduğu yerde, kağıtsız olarak bilinen, değişik uyruklardan insanlar, çok ciddi bir sömürüye maruz kalıyor. Son yıllarda Bangladeşli, Sri Lankalı ya da Tamillerin çoğu, bir dönem şu veya bu örgütte faaliyet yürütmüş, zaman içinde toplumsal bir farklılaşma yaşayarak patron olmuş ve hala bir şekilde politik derneklerle ilişkileri olan bu insanlar tarafından vahşice sömürülüyor.
Bu anlamda, VINCI’ye bağlı bir taşeron firma için çalışan işçilerin yaptıkları bu grev ve verdikleri mücadele, iki açıdan çok önemli. Birincisi, taşeron firmalara çalışan işçilerin durumuna dikkat çekmek, görünür kılmak ve onlarla dayanışma içinde olmak; ikincisi, Avrupa’da sol çevrelerde yaşanan ve yukarıda açıkladığım toplumsal ve politik farklılaşmayı gündeme taşımak, tartışmak ve diasporadaki sol ve devrimci cenahın kendisine çeki düzen vermesini, bu duruma tavır almasını sağlamak. Bundan sonra ne olur bilemiyorum, ama her şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin.
Yukarıda bahsini ettiğim duruma dikkat çekmek için, grevci arkadaşlardan biriyle bir söyleşi yaptım. Grevci bu arkadaşın çalışma ve oturma izni olmadığından, kendisini zor durumda bırakmamak için adını zikretmemenin daha doğru olacağını düşündük.
Sohbetimize seni tanımakla başlayalım istersen...
Üniversiteyi Türkiye'de okudum. 2010 senesinde okuldan mezun olduktan sonra askere gitmek kaygılarımdan dolayı kendi alanımda iş bulamadım.
Askerliğini yapmadın mı?
Askerliğimi o süreçte yapmamıştım, sonra yaptım. O süreç zarfında kendi alanımda değil de başka alanlarda çalıştım. İşte sonrasında askerlik önüme sürekli engel olarak çıkıyordu. Yani kendi alanımda çalışamıyordum. Ailem de burada (Fransa) kaldığı için buraya gelemiyordum. En sonunda askere gitme kararı aldım. Askere gidip geldikten sonra, kuzenimin yanında bir yıl kadar çalıştım. Sonra Fransa'ya vizeli geldim. Turistik vize ile geldim. Geldikten sonra burada dil okuluna kaydımı yaptırdım. Yani, buradaki ilk amacım, kendi bölümümde mastır yapmaktı, kendi alanımda çalışmaktı. Altı aylık bir geçici oturma izni ile burada iki kursa gittim. A1 ve A2'ye gittim [Avrupa Birliği tarafından belirlenmiş dil seviyesi]. Sonrasında geçici oturma iznimi uzatmadılar. Biz de mahkeme süreci başlattık. İdari Mahkemeye başvurduk turistik vizeyi öğrenci vizesine çevirebilmek için. O da bayağı bir zaman aldı. Altı-yedi ay kadar, sonra sonuçlandı. Ondan da tabii ret geldi. Bu süre zarfında burada birkaç yerde çalışmak için girişimlerim oldu. Bir yerde bir dört ay kadar kaçak olarak çalıştım.
Hangi sektörde çalıştın?
İnşaatta çalıştım yardımcı eleman... Yani amele olarak. Orada ödemelerde sıkıntı yaşadığım için patronla tartışıp işten ayrıldım. Yani halen, belli bir miktarını alamadım. Onun dışında uzun bir süre işsizdim. Sonrasında fırında işe başladım. Bir altı ay kadar fırında çalıştım.
Orada da mı kaçak çalıştın?
Evet, orada da kaçak çalıştım. Bangladeşli arkadaşlar da vardı. Onların birçoğu da kaçak çalışıyordu. Ama orada olan arkadaşla halen irtibatım devam ediyor.
Paranı alabildin mi oradan?
Paramı aldım. Para sıkıntısı yoktu orada. Arkadaşların çoğu da zaten orada maaş bordrosuyla çalışıyorlar. Oturumları yok, ama yine de maaş bordroları yapılmış. Fırında altı ay çalıştıktan sonra işten ayrılmak zorunda kaldım. Fırındaki bir arkadaş aracılığıyla Chatelet'te (Paris’te Metro durağının adı) işe başladım. Çalıştığım süre boyunca, arkadaşlar, VINCI’ye çalışalan FH Service adlı taşeron firmanın sahibi Hüseyin İmanlı'nın para vermediğini söylediler. Ödemeler noktasında çok sıkıntı yaşadıklarını söylediler. İşte üç-dört ay, beş ay paraları içerde olan arkadaşlar vardı. Çok sıkıntı yaşıyorlardı. Orada olduğum sürede, bir gece iş bırakma eylemi yaptılar. Daha öncesinde de bir iki defa daha yapmışlardı. İşte Hüseyin İmanlı'da geldi o gece. Tekrar konuşup arkadaşları ikna etti. Bir tarih verip, o tarihte paralarınız yatacak dedi. O süre zarfında gündüz çalışan arkadaşlar da aracı iş bulma kurumu olan Interim’e geçtiler.
İş bitti yani orada?
Gündüzcülerin işi bitti, Interim’e geçtiler. Gececiler Hüseyin İmanlı'ya çalışmaya devam ettiler. Onlara da bir tarih verdi, şu tarihte paranız yatacak diye. İşte gel zaman git zaman, tabii yine paralar yatırılmadı.
Sen gece çalışmaya devam ettin...
Kağıdım olmadığı için Interim’e de geçemiyorum. Gecede de iki arkadaş süreci, gizli bir şekilde örgütlediler. Sendikaya gittiler. Sendikaya danışılıp, neler yapılabileceği öğrenildikten sonra 24(2) arkadaşla birlikte greve gitme kararı aldık. O gün işe geldik, iş, elbiselerimizi giyip iş sahasına indik.
Tarih olarak ne zamandı tam olarak?
22 Ocak Pazar günüydü. Biz iş sahasına indik. İş müfettişi geldi. Bizim orada çalıştığımızı teyit ettiler. Kağıdı olmayanlar olarak, gerçek isimlerimizi verdik işte... Diğerleri de isimlerini verdiler. Ardından onlar gittikten sonra greve başladık. Grev süresince, greve gitmeyen arkadaşlar daha çok grevi kırmaya çalıştılar. FH Service’e çalışan kişiler patronun adına gelip paraların ödeneceğini, grevi sonlandırmalarını söylediler.
Greve gitmeyenler kaç kişiydi?
Interim’de olan arkadaşların greve gitmesini sendika istemedi. Süreç içerisinde duruma göre hareket edileceği söylendi onlara. Onun dışında greve gitmeyen 15 kadar kişi olabilir. Onlar da daha çok Türkiyeli ve Kuzey Kürdistan'dan gelenlerdi. Bazılarının greve gidenlerle akrabalık ilişkilerinin de olmasına rağmen greve katılmadılar.
Peki, Genel Çalışma Konfederasyonu (CGT) ile konuşmaya gidenlerle nasıl yapıyordunuz? Fransızca konuşanlar var mıydı?
Fransızca konuşanlar da vardı, ama görüşmelerimizi genelde CGT'de faaliyet gösteren Kürdistanlı bir arkadaş üzerinden yapıyorduk. Zaten dört arkadaş belirledik, o arkadaşlar daha çok CGT ile birlikte VINCI görüşmelerine katılıyorlardı. Perşembe günü de son görüşme yapıldı. Perşembe akşamı geldiler ve taleplerimizin büyük çoğunluğunun VINCI tarafından kabul edileceğini söylediler. Ama son karar için, bize gelip, bizim kabul edip etmeyeceğimizi sordular ve çoğunluk kabul ederse...
Neydi mesela ilk talepler?
Talepler, öncelikle geçmiş borçların hepsinin ödenmesiydi. Bu konuda sendika tarafından bize, bir şirket altındaki firmalara iş verdiğinde, yani taşeron firmaya, eğer bu firmalar ödemeleri yapmazlarsa, bu ödemelerden ana firmanın sorumlu oluğunu belirttiler. Bunu biz daha önce bilmiyorduk. İşte bundan dolayı şu anda Chatelet'te çalışanlar için VINCI ödemeyi kabul etti. Ama bunun bir sürece yayılması gerektiğini, çünkü resmi olarak yani bir para çıkışı olacağını, bunun da belli prosedürlere uyması gerektiğini söylediler. Ayrıca Chatelet'te çalışıp da parasını alamadıkları için işten ayrılanların paralarının ödenmesi için de sendikayla birlikte görüşmelerin süreceği belirtildi. Kağıdı olmayanlar için de süresiz iş kontratı yapılacağı söylendi. Diğerleri için iş bitimine kadar olacak. Üçüncüsü ise bu şirketin dışında, yine Hüseyin İmanlı'ya başka yerlerde çalışıp da parasını alamayanlar için hukuki sürecin işletileceği belirtildi. Bunlar sürece yayılan şeyler. Sendika bu noktada kendi fikirlerinin olumlu olduğunu ve kendilerince bizlerin kabul etmemiz gerektiğini, ama nihayetinde son kararın bizde olduğunu söylediler. Bizler de çoğunluk olarak kabul ettik. Kabul edilmemesi durumunda hukuki olarak görüşmelerin bitmesinden dolayı mahkemeye gidilmesi durumunda bizlerin grev alanından polis zoruyla çıkartılma durumumuzun olduğu belirtildi
Kim mahkemeye giderse, anlayamadım tam olarak?
VINCI mahkemeye gidebilir. Çünkü gidip VINCI ile görüşüldü, prosedürler imzalandı. Bu grevin durdurulduğu şeklinde değil de "askıya alındı" şeklinde yapıldı. Buna rağmen grev devam ederse, iki gün içinde sizi çıkarabilirler denildi. Prosedürün böyle olduğu belirtildi tabii ki böyle olsaydı bile, direnişe devam ederdik, ama burada bana göre iyi bir kazanımımız var. Ayrıca bir iş yerinde çalışan bir işçi çıkarıldığında, eğer onun pozisyonunda yeni biri alınacaksa, önceliğin çıkarılacak işçiden yana hakkının olduğu belirtildi. Yani bu arkadaşların da süresiz iş sözleşmesine geçme durumları olabilir ilerisi için.
Peki kaç gün sürdü grev?
Pazar günü başladı, perşembe günü akşam görüşme oldu. Biz grevi tamamen bitirmedik, askıya aldık eğer süreç içerisinde vaat edilenler yerine getirilmezse, tekrardan grevin örgütleneceğini de belirtmiş olduk. Bundan sonra grevi askıya aldığımızı cuma günü yaptığımız basın açıklamasıyla duyurumuzu yaptık.
Basın geldi mi peki?
Basın geldi, bayağı kalabalıktı.
Kim basına haber verdi? Sendika mı?
Evet, sendika haber verdi. Basının ilgisi yoğun oldu. Birçok televizyon ve gazetede haberler yapıldı. Ayrıca insanların ilgisi de çok iyiydi. Ziyaretler yapılıyordu.
İnsanlar derken...?
Metroda gelip geçenler. Zaten çok stratejik bir yerdi, kalabalığın oldukça yoğun olduğu bir yerdi grev alanımız. Destek ve ziyaret etmek için gelen onlarca kişi vardı. Ayrıca valilikten bir polis geldi ve sendikadan bir arkadaşla görüşmesi oldu. "Sizi rahatsız edenler var mı? Süreç nasıl gidiyor?" vb. bilgi aldı. Onun dışında Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı dernekler ve partiler de ziyarete geldiler. Bir grup gece kalıyorduk. On kişi gece kalıyorduk. Yirmi kadar kişi de gündüzdeydik. Destek amaçlı gelip de kalanlar da oldu.
Ben Fransız basınında okudum grev haberini, ama sosyal medyada ve Türkiye'deki basında pek göremedim. Ben mi göremedim yoksa?
Türkiye basınında biz de görmedik. Evrensel gazetesi gelmişti, L'Humanité'de de haber yapacaklarını söylemişlerdi. Röportaj yaptılar. Onun dışında röportaj için gelenlerin çoğu Fransa basınıydı. Fransızca bilen arkadaşlarla röportajlar yapıldı. Hatta bir arkadaş medyada çok göründüğü ve yaşamış olduğu iş kazasında hastanede durumu farklı anlatmasını istediklerinden dolayı, o arkadaşın kontratı esnasında pürüzler çıkartıldı, ama sonrasında bizlerin ve sendikanın karşı çıkmasından sonra sorun aşıldı.
Ekarte etmeye mi çalıştılar?
Aynen. Bu tarz bir oyunları oldu, yani bizim görüşümüz böyle.
Peki kağıtsız beş işçiden bahsettin, onların durumu ne olacak?
İşte beş kağıtsız arkadaş var. Bunlara oturum izni alınacak. Oturum izni alınabilmesi için de kontrat ve valiliklerle görüşmelerin yapılması gerekiyor.
Şirket mi yapıyor bu görüşmeleri?
Öncelikle bu konuyla ilgilenen sendikanın avukatı bu sürece önderlik yapıyor. Daha sonrasında ise şirket de devreye girerek oturumların alınması sağlanacak.
Bir gündüz grevcileri vardı, bir de gececiler vardı, dedin. Gece kimse gitmiyordu, bir kısım insan bekliyordu orada...
Biz dönüşümlü yapmıştık. Yani gece bekleyenler gündüzden arkadaşlar gelince eve gidiyorlardı.
Gececiler ne yapıyorlardı peki?
Gece daha çok grevi kırmaya çalışan arkadaşlarla tartışmalar yürütülüyordu. Bunlar gece çalıştıkları için bu tartışmalar daha çok geceleri yapılıyordu. Ayrıca akşam çalışıp da greve destek veren işçi arkadaşlar da vardı, bunlar Türkiyeli ve Kürdistanlı işçilerin yanında yabancı işçiler de vardı. Bazıları "isterseniz biz de greve gidelim arkadaşlarla birlikte" önerisini getirmişlerdi.
Onlar da mı metroda çalışıyordu?
Metroda çalışıyorlar, ama farklı bir şirket. Onların ödemeleri düzenli yapılıyor. Yani sözleşmeli çalışanlar da var, maaş bordrosu da yapılıyor. Ama gelip söylediler, "İsterseniz biz de destek amaçlı greve gidip işi durdurabiliriz". Arkadaşlar da "İnterimde çalışan arkadaşlar da var, şimdilik bu bir hafta geçsin, görüşmelerin seyrine göre. Siz şimdilik çalışın gerek olursa grevi büyütebiliriz" yanıtını verdi.
Siz mi büyütmek istemediniz yoksa gerek mi kalmadı?
İlk başta bu sayı ile başlayıp devam edelim eğer masa başında bir sorun çıkarsa, istediğimizi alamazsak grevi büyütebiliriz. Diğer arkadaşlarda dahil olabilir. Interim’de çalışan arkadaşlar falan. Daha da büyük şeyler yapılabilir diye düşündük. Ama ona da ihtiyaç duyulmadı. Sonuçta taleplerin büyük bölümü kabul edildi.
Kaç kişi çalışıyor metroda?
Sayı veremem, çünkü TPI'ye ayrı çalışanlar var, onun dışında TPI'nin altında Hüseyin İmanlı'ya çalışanlar var, işte biz grevciler 24 kişiyiz. Onun dışında kaç kişi var pek bilmiyorum. Ayrıca grev sürecinde dışardan herhangi bir işçi işe alınamıyormuş. Böyle bir hakkın olduğunu sendikalı arkadaşlardan öğrendik. Bundan dolayı işe yeni gelenlere bu durumu anlatarak çalışmalarının yasak olduğunu belirttik.
Grev kırıcılığını önlemek için...
Evet, aynen. Yasal olarak grev sürecinde dışarıdan yeni işçiler işe alınamaz mevcuttaki işçiler çalışmalarına devam edebilirlermiş. Bu süre zarfında birkaç işçi işe alındı, biz onlara önce durumu anlattık. Genelde de Bulgar işçilerdi. Öncelikle bu arkadaşlara yaptıklarının grev kırıcılığı olduğunu ve yasal olmadığını belirtik. Bir ikincisi de, bu adamın ödeme yapmadığını ve bundan dolayı grevde olduğumuzu belirttik. Buradaki işçiler aylarca para almadıkları için greve gittiler dedik. Gelen arkadaşlar da ertesi gün geri gidiyorlardı. Aynı gün gidenler de vardı.
Dayanışma için iyi bir örnek oldu grev
Evet, dayanışma için iyi oldu. Daha önce arkadaşlarımızın çalıştığı Türkiyeli, Kürdistanlı taşeron firmalar, arkadaşlarımızı arayarak, sizin adınıza sevindik, ama bundan sora sürecin bizler için çok zor olacağını belirtenler oldu. Artık kaçak olarak işçi çalıştıramayacaklarını ve işçilerin paralarını vermeme durumlarının olamayacağını söylediler. Sizin için iyi oldu bizim için de çok kötü oldu diyorlar. Özelikle Türkiyeli taşeronları çok zorlayacaklar. Onlar da sürecin farkındalar yani artık VINCI gibi şirketler bu konuda daha katı davranacaklar.
Gece ve gündüz grev yapan işçiler neler yapıyordu? Siz neler yapıyordunuz mesela grev boyunca?
Ben, gececi olduğum için, genelde gelen arkadaşlarla tartışıyorduk.
Ziyarete gelenlerle mi?
Ziyarete gelenlerle sohbetler edilirken, grevi kırmaya çalışanlarla tartışmalarımız oluyordu ki onlar da gece çalışıyorlardı. Gündüzde ise daha çok gelen kişilerle sohbet ediliyordu. İşte yabancılar olsun, Türkiyeliler olsun, süreç anlatılıyordu, basın çok geliyordu, basınla röportajlar yapılıyordu. Sendikanın avukatı geliyordu, sendikanın çalışanları geliyorlardı. Başka yerlerdeki işçiler geliyorlardı. İşte avukat geldiğinde süreç hakkında bilgilendirme yapılıyordu. Gündüz bu şekilde geçiyordu. Biz gececiler saat beşte, altıda gidiyorduk. Gün boyunca yaşanan gelişmeler hakkında bilgi alıyorduk.
Şimdi sana kontrat yapacaklar. Bu kontrat sana Fransa’da çalışma ve yaşama izni de verecek. Bundan sonra sendikaya üye olmayı düşünüyor musun? Sendikal mücadele hakkında ne düşünüyorsun?
Sendikaya üye olduk. Burada örgütlü hareket edildiğinde bir şeylerin kazanıldığını görüyoruz. Mesela sendika sürece müdahale etmeseydi, örgütlü duruşumuzu istenilen düzeyde ve sürede gösteremeyebilirdik. Yani önderlik boyutuyla, politik bilinçle, bu sürece tecrübenin, deneyimin müdahale etmesi gerekiyordu. Bu noktada işin büyük bir kısmını sendika yürüttü diyebiliriz. Yine de işçiler olarak bir araya gelmemiz, dayanışma göstermemiz, sürecin peşinde olmamız olumlu, ama buna önderlik eden sendikanın kendisi. Zaten bu yirmi dört arkadaş da sendikaya üye olduk. Üye olurken, sendikadan arkadaşlar uzun bir konuşma yaptılar. Kendinizde bir borçluluk hissi duyarak üye olmayın, ama bunun dışında, haklarınız için mücadele etmek istiyorsanız, Hüseyin İmanlı gibi kişilerin bir daha haklarınızı gasp etmemeleri için örgütlenmek istiyorsanız üye olun. Yani borçluluk duygusuyla hareket etmeyin.
Peki sence, bu yirmi dört arkadaş bundan sonra sendikal mücadeleye devam eder mi?
Bence büyük bir kısmı devam eder. Etmeyenler de olur elbette. Belki de tamamı da devam eder. Çünkü sonuçta bir kazanım elde ettiler. Arkadaşların sendika ile ilgili tavırları çok olumlu, çünkü sendika olmasaydı zor olurdu. Öncesinde iki-üç defa grev örgütlemeye çalıştılar hepsi de başarısız oldu. Hüseyin İmanlı geldi, sürece dahil oldu. İşte paranız şu tarihte yatırılacak, bana süre verin ama devam ederseniz de kimse parasını alamayacak diyerek grevi bitirebiliyordu. Sendikasız bu sürecin ötesine gidilemiyordu.
Son bir soru. Verilen sözler tutulmazsa ne olacak?
Sözler tutulmazsa tekrar grev örgütlenebilir, bununla birlikte mahkemeye gidilebilir.
Fotoğraflar: Manşet L’Humanité gazetesi. İkinci fotoğraf grevcilere ait..
(1) Fransız basınına göre, toplam grevci sayısı 32 ve çoğu Türkiyeli olmak üzere, 90 işçiyi ilgilendiriyor bu durum.